11 Haziran 2017

TAMAMLAYICI SAĞLIKTA BÜYÜME HIZ KESMİYOR

Sağlık sigortası her dönem üzerinde pek çok tartışmanın yaşandığı bir branş. Öte yandan bu tartışmaların paralelinde gelişmelerin ve büyümenin de hızla devam ettiği bir branş olma özelliğine sahip.

Türkiye Sigorta Birliği’nin (TSB) verilerine göre, 2017 yılının ilk çeyrek döneminde sigorta sektörünün toplam prim üretimi geçen yıla göre %12’lik artışla 11 milyar 935 milyon lira oldu. Üretilen toplam rakamın yaklaşık %13’lük kısmını ise hastalık/sağlık branşı karşıladı. Sigorta sektörü sağlık sigortalarında son yıllardaki büyüme hacmini klasik sağlık sigortalarına ek olarak satılmaya başlanılan yeni ürünlerin etkisiyle de artırmaya çalışıyor. Bu ürünlerden bir tanesi de genel ve özel sağlık sigortaları dışında son yıllarda adını sıkça duyduğumuz Tamamlayıcı Sağlık Sigortası. Türkiye’de özellikle 2000’li yılların başından itibaren yoğun şekilde tartışılmaya başlayan Tamamlayıcı Sağlık Sigortası, ilk kez 5510 sayılı Kanun’un 98’inci maddesinde konu edildi.

Poliçe sayısı 2016 yılında 643 bini aştı

2011 yılının ekim ayında yayınlanan Orta Vadeli Program’da (2012-2014) ise, ‘tamamlayıcı emeklilik ve sağlık sigortası modellerinin geliştirileceği’ konusuna yer verildi. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) özel sağlık sigortasında gerçekleştirdiği düzenlemeyle ise Tamamlayıcı Sağlık Sigortası hayatımıza girmiş oldu. Tamamlayıcı sağlıkta son iki yıldaki büyüme ise çok ciddi rakamlara ulaştı. Öyle ki söz konusu üründe 2015 yılında poliçe sayısı 371 binken, 2016’da 643 bine yükseldi. Sigorta Bilgi Merkezi’nin (SBM) SAGMER verilerine göre, 2017 yılının ilk 4 ayında ise tamamlayıcı sağlıkta poliçe sayısı 270 bini aşarken, bu hızla devam etmesi durumunda poliçe sayısının 800 bine ulaşması bekleniyor. Bu büyümede son aylarda Türkiye’nin en büyük şirketlerinin de mavi yaka çalışanlarına bu üründen almaya başlaması etkili oldu.

Tamamlayıcı sağlığa “havuz” modeli
Sektör temsilcileri gelecek dönemlerde toplu iş görüşmeleri sırasında sendikaların da bu konuda talepkâr olacağına dikkat çekiyor. Aynı zamanda uzun dönemde bu konuda hükümetin de teşvik verme çalışmaları yürüttüğünün altı çiziliyor. Öte yandan Tamamlayıcı Sağlık Sigortası’yla ilgili yaşanan son gelişme ise bir sigorta havuzunun kurulacak olması. Bu havuzun kamu tarafından yönetileceği ve devletin de havuza destek olacağı belirtiliyor. Kurulacak havuzun, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) gibi özel hastanelerle anlaşmalar yapacağı da ifade ediliyor.  Bu durumda ise ülke sigortacılığı yeni bir sigorta havuzu ile tanışmış olacak. Sigortacı Gazetesi olarak sektör yöneticilerine Tamamlayıcı Sağlık Sigortası’nın geldiği durum ve gideceği nokta konusunda görüşlerini sorduk.

Yakup Sayar
yakup@sigortacigazetesi.com.tr

Allianz Türkiye Sağlık Genel Müdür Yardımcısı Pınar Oruç Lembet: Bilinirlik arttıkça talep edilir duruma geldi

“2015-2016 yılı döneminde tamamlayıcı sağlıktaki artışın arkasındaki temel sebebin kamuoyunca bilinilirliğinin artması ve buna bağlı olarak artan talep olduğunu görüyoruz.”

Allianz Türkiye Sağlık Genel Müdür Yardımcısı Pınar Oruç Lembet, Tamamlayıcı Sağlık Sigortası’nın (TSS) özel sigorta almak isteyen, ancak bütçesi daha kısıtlı olan müşteriler için ideal bir ürün olduğunun altını çizerek, “Nitekim devlet tarafından Genel Sağlık Sigortası kapsamında sunulan sağlık hizmet paketi her ne kadar geniş kapsamlı olsa da, TSS ile sigortalılar daha yaygın bir kurum ağıyla ve beklemeksizin, farklı standartlarda sağlık hizmetine de kolaylıkla erişebiliyorlar” dedi.

“Allianz olarak bu ürünü bireysel müşterilere TSS, kurumsal müşterilere ise TSS veya hibrid ürün olarak sunabiliyoruz” diyen Lembet sözlerini şöyle sürdürdü: “Kurumsal sağlık poliçelerinde TSS ve özel sağlık sigortası özelliklerini tek bir ürün altyapısında buluşturan hibrid ürünler pazara son dönemde girdi. Allianz Türkiye olarak biz de hibrid ürünümüz “Karma”’yı da 2015 yılından itibaren müşterilerimize sunmaya başladık. Dolayısıyla bu iki ürünle gerek bireysel, gerekse kurumsal tarafta sigorta ettirenlere daha ekonomik çözümler de sunarak sağlık sigortası pazarını büyütmeyi hedefliyoruz. 2015-2016 yılı döneminde tamamlayıcı sağlıktaki artışın arkasındaki temel sebebin TSS ve Karma gibi türev ürünlerinin kamuoyunca bilinilirliğinin artması ve buna bağlı olarak artan talep olduğunu görüyoruz. Bunun da pazar büyümesine hizmet eden olumlu ve istediğimiz yönde bir gelişme olduğunu söylemek mümkün.”

‘ÖZEL SAĞLIK ÜRÜNLERİ TSS’YE DÖNÜŞMEZ’

Söz konusu ürünlerde poliçe sayısı yerine sigortalı sayısına bakıldığında seyahat sağlık hariç olarak toplam primin yüzde 23, sigortalı sayısının ise yüzde 29 arttığının görüldüğüne dikkat çeken Lembet, “Allianz Türkiye olarak tamamlayıcı sağlığı, sigorta ettirenlere bütçeleri dahilinde farklı alternatifler yaratarak pazarı büyütme imkanı sağlayacak bir unsur olarak konumlandırıyor ve sektör olarak bu yönde çalışmalar yapılmasını destekliyoruz. Özel sağlık sigortası ürünleri her geçen gün sunduğu yenilikler ve müşteriye yaşattığı farklı deneyimler ile, değişik müşteri ihtiyaçlarına hizmet etmeye devam edecektir. Tamamlayıcı sağlığa dönüşmelerini beklemiyoruz.”


Toplumda bilinç düzeyi arttıkça özel sağlık sigortasına olan ilginin de arttığını söyleyen Lembet sözlerini şöyle sürdürdü: “Allianz Türkiye olarak, sağlık sigortacılığında sadece sağlık harcamalarını finanse eden kurum olmanın ötesine geçen bir vizyonla faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Önceliğimiz daima; değişen talep ve ihtiyaçlara göre yenilikçi çözüm ve uygulamalar sunabilmek. Geleneksel sağlık sigortalarında çözümlerin sektör genelinde değişen ihtiyaçlara bağlı olarak değişmeleri, sunulan ürünlerin farklılaşmaları gerektiğini düşünüyoruz. Nitekim bu yönde attığımız çeşitli adımlar mevcut ve ilerleyen dönemlerde yeni çözüm ve uygulamalar sunabilmek üzere hazırlanıyoruz.”

Sompo Japan Sigorta Bireysel, Teknik ve Finansal Kurumlar Satış Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı  Şenol Ortaç: Sağlıkta TSS’nin payı giderek artıyor

“2014 sonu itibarıyla sağlık branşında üretilen her 100 liralık primin 1.2 lirası tamamlayıcı sağlıktan geliyordu. 2016 sonunda bu miktar 4.88 liraya yükseldi.”

Tamamlayıcı sağlık sigortalarındaki gelişimi sigorta sektörü açısından gayet olumlu ve umut verici olarak değerlendirdiklerini belirten Sompo Japan Sigorta Bireysel, Teknik ve Finansal Kurumlar Satış Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı  Şenol Ortaç, “Özel sağlık sigortaları, ister geleneksel, ister tamamlayıcı sağlık sigortası olsun; aslında sağlık hizmetlerinin finansmanı için en makul ve adil yöntemlerin başında geliyor. Türkiye’de sağlık için harcanan para 104 milyar liraya ulaştı. Kişilerin bireysel olarak yaptıkları ödemeler ise yaklaşık 15 milyar lira. Bunun yarısının dahi özel sigorta modeliyle finanse edilebileceği varsayımını yaparsak, pazarın büyüme potansiyeliyle ilgili çok daha net bir tablo ortaya koymuş oluruz. Bununla beraber gerek sağlık, gerek hizmet sunumu, gerekse sigorta perspektifinden; kamunun özel sektöre çok hızlı alan açmayı tercih edebileceği bir konu değil. Bu konuda aşamalı olarak alan açıyor, özel sağlık sigortaları da aşamalı olarak bu alanı tamamlıyor. O yüzden buradaki gelişimin uzun bir zamana yayılarak gerçekleşeceğini öngörüyoruz. Tamamlayıcı sağlık aslında fiilen 2 yıllık geçmişi olan, çok yeni sayılabilecek bir ürün. Her ne kadar bu büyüme grup poliçelerinin etkisiyle olmuş gibi görünse de, önümüzdeki dönemde bireysel tamamlayıcı sağlığın da belirli bir hızla artacağına inanıyoruz. Zira, tamamlayıcı bireysel sigortalı adedi ise 2015 yılında 50 binlerdeyken, 2016 sonu itibarıyla 200 binlere yaklaşmış durumda. Ayrıca 2014 sonu itibarıyla sağlık branşında üretilen her 100 liralık primin 1.2 lirası tamamlayıcıdan gelirken; 2016 sonunda 4.88 liraya yükseldiğini görüyoruz” diye konuştu.

‘ÖZEL HASTANELERİN TUTUMU ÖNEMLİ’
Klasik sağlık poliçelerinin tamamının TSS’ye dönüşmesini öngörmediklerini ifade eden Şenol Ortaç sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu noktada pazarın ne şekilde ve hangi hızla dönüşeceğini; aslında SGK ile anlaşması olmayan, dolayısıyla da tamamlayıcı sağlık ürünlerinin ağında bulunmayan büyük özel hastane gruplarının davranışları belirleyecek gibi duruyor. Artık tüketiciler; nitelikli sağlık hizmetine çok daha uygun primlerle erişebiliyorlar. Bu durum, her geçen gün genişleyen bir müşteri kitlesi tarafından da fark ediliyor. Bu sağlık grupları, afaki sayılabilecek hizmet fiyatları ile hizmet sunmaya devam edip; fiilen konsolide olmuş bir pazarda, sınırlı sayıda sigorta şirketi ile işbirliği içinde sınırlı bir segmente mi hizmet verecekler, yoksa fiyat anlaşmalarını makul düzeylere çekerek sigorta sektörünün geneli ile yeniden bir kazan-kazan ilişkisine mi girmeyi tercih edecekler; birlikte göreceğiz.”

Şenol Ortaç, Sompo Japan Sigorta olarak en çok önem verdikleri konunun, ürünlerinin sigortalılarına farklı değerde öneriler sunması olduğunu ifade ederek, “Tamamlayıcı sağlık ürünümüzde, sunduğumuz teminatlar ve yarattığımız farklar hakkında; hem dağıtım kanallarımızdan, hem de müşterilerimizden çok olumlu geri bildirimler alıyoruz. Geleneksel sağlık ürünlerimizi de aynı bakış açısıyla revize ederek zenginleştirmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hedefimiz, sağlıkta müşteri ve paydaşlarının tamamına değer yaratan, saygın ve istikrarlı bir şirket olmak. Bunun için, geleneksel sağlık ürünlerimizin de ‘sigortalı için değer önerisi yüksek, prim seviyesi olarak sürdürülebilir, kanal için satışı kolay’ olacağını şimdiden söyleyebiliriz” diye konuştu.


http://www.sigortacigazetesi.com.tr/tamamlayici-saglikta-buyume-hiz-kesmiyor/

SOMPO JAPAN SİGORTA'NIN GELİŞİMİ

Büyümenin sürdürülebilir olması için kârlılık şart...

Geçtiğimiz sene ve bu yılın ilk çeyreğinde sadece oto sigortalarında değil, sağlıktan iş yeri sigortalarına, bankasüranstan konut sigortalarına kadar her alanda çok önemli bir büyüme gösterdiklerini kaydeden Şenol Ortaç, bu büyümenin yanı sıra kârlılıklarını da sürdürdüklerini ifade etti.

Sompo Japan Sigorta Bireysel, Teknik ve Finansal Kurumlar Satış Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Şenol Ortaç, 2016’da sadece oto sigortalarında değil, her alanda çok önemli bir büyüme gösterdiklerini söyledi. Bu başarıyı her zamanki gibi kârlılıklarından ödün vermeden elde ettiklerini ifade eden Ortaç, “Büyümenin sürdürülebilir olması için kârlılık şart” dedi.

Sompo Japan, 2016 yılını ve bu yılın ilk çeyreğini nasıl geçirdi?

Sadece geçtiğimiz yılın değil, son birkaç yılın bireysel sigortacılık pazarında tartışmasız en başarılı şirketi Sompo Japan. Şirketimizin kurulduğu günden bugüne her alanda gösterdiği, en başta fiyat istikrarı olmak üzere, acentelerimize yönelik hizmet anlayışı, kampanya ve komisyon uygulamaları, süreklilik arz eden kârlılık ve teknolojik gelişmelerde öncü bir şirket olmamız bu başarıyı da beraberinde getirmiştir.

Geçtiğimiz yıl sadece oto sigortalarında değil, sağlıktan, yangın sigortalarına, bankasüranstan, konut sigortalarına her alanda çok önemli büyüme ve pazar payı gelişimi gösterdik. Ayrıca her zamanki gibi kârlılığımızdan da ödün vermedik.

‘KASKODA EN KARLI VE EN HIZLI BÜYÜYEN ŞİRKETİZ’

2016’da kaskoda sektörün en çok kâr eden 2. şirketi olduk. Hatta sadece acente kanalını göz önünde bulundurduğumuzda sektörün bu alanda kârlılık oranı en iyi şirketiyiz. Yine 2016’daki gibi, son 12 yılın tamamında kaskodan kâr etmeyi başaran tek şirketiz.
%32 büyüme oranı ile %7 poliçe adedi pazar payına ulaşırken, bu alanda da sektörün en hızlı büyüyen ve en çok pazar payı kazanan şirketi olduk. Kaskodaki bu büyümede en önemli ayrıntı ise daha çok bireysel ve KOBİ segmenti müşterileri diye ifade edebileceğimiz pazardaki pazar payımızın %10 seviyesine ulaşmasıdır. 2017’de de pazar payımızı, yine her zamanki gibi kâr ederek koruyoruz.

Trafik sigortasındaki yeni gelişmelerden sonra pozisyonunuz ne olacak?

Biz her zaman serbest tarifeyi savunan bir yönetim ekibiyiz. Havuz sistemlerinde ürün içeriği, segmentasyon ve fiyatlama gibi sigorta şirketine farklılaşma olanağı sağlayan uygulamalarda hizmet farkınızı göstermeniz çok kolay olmuyor. Özellikle bizim gibi genç, yenilikçi, fark yaratan, teknolojiyi iyi kullanan şirketlerde bu tarz uygulamalar hep dezavantaj oluşturuyor.
Önümüzdeki kısa dönem için trafik sigortasında bu durumu değiştirebilmemiz çok mümkün gözükmüyor. Bu durumda bize düşen görevse bu dönemi en az kayıpla kapatmak. Bunun için de hem tarife, hem de pazarlama birimlerimiz başta olmak üzere şirketimizin ilgili departmanları çok yoğun bir şekilde mesai harcıyor. Trafik ürününde, pazar payımızda bir miktar azalmaya rağmen yine de sektörün en önemli oyuncularından biriyiz.

Bireysel sigortalardaki diğer alanlarda ne durumdasınız?

Aslında biz sadece oto sigortalarında değil, bireysel sigortacılık pazarının birçok alanında önemli büyümeler gösteriyoruz. Örneğin sağlık branşı. Biz sağlık branşında diğer şirketlere göre nispeten yeni oyuncularından biriyiz. Buna rağmen Tamamlayıcı Sağlık, Yabancı Sağlık, Seyahat Sağlık gibi ürünlerde sektörde öne çıkan ve hatta bizden daha eski şirketlere örnek olan çok farklı ürün ve uygulamalarımız mevcut. 2016 yılında sağlık branşında pazara “Tamamlayıcı Sağlık Sigortası” ürünümüzü sunduk. Bu ürünle birlikte; diğer şirketlere de örnek olacak şekilde kendi sağlık yazılımlarımızı geliştirdik, geliştirmeye devam ediyoruz. Kendi iç kaynaklarımızla gerçekleştirdiğimiz teknolojik altyapımızın bize sağlık branşında da ciddi avantajlar sağlayacağına inanıyoruz. Sağlıkta diğer bir başarımız ise yine her zaman olduğu gibi kârlılık. Kârlılığımız sayesinde rekabetçi fiyat ve komisyon uygulamalarımız devam ediyor. 2017 yılında da büyümeye ve acentelerimizi bu alanda büyütmeye devam ediyoruz.

Teknolojinin hızlı değişimiyle birlikte önümüzdeki yıllarda pazarı neler bekliyor?

Kuruluşumuzdan beri teknolojiyi iş süreçlerine her zaman entegre etmeyi başardık. Bunu yaparken, sadece o dönemi değil gelecek dönemi düşünerek stratejilerimizi ve altyapı yatırımlarımızı gerçekleştirerek, başta acenteler olmak üzere müşterilerimize fayda sağlamayı başardık. Artık müşteriler en iyi teknoloji kullanımı, en iyi ürün içeriği, pazardaki en iyi fiyat, en hızlı hasar ödemesi ve istedikleri her an her yerden şirket ile iletişime geçmeyi istemektedir. Bu durum, gelecekte şirketlerin müşterilerin olduğu her alanda, en iyi olma zorunluluğunu da beraberinde getirecektir. Bu değişim, sektörde bireysel sigortacılıktaki rekabeti ve pazar payı kazanma savaşını daha da artıracaktır.

ACENTE SAYISI 2000’E YÜKSELDİ

Bir diğer önemli gelişme de acente sayımızda oldu. Teknolojik uygulamalarımız, hasar hizmeti kalitemiz, istikrarlı fiyat politikamız ve rekabetçiliğimiz acentelerin şirketimize olan ilgisini her geçen gün daha da artırıyor. Şu an acente sayımız 2000’e ulaşmış durumda. Acentelik verme kriterlerimizde çok önemli beklentilerimiz olmasına rağmen, uygulama ve hizmetlerimizdeki sürekli iyileşme ile son bir yılda acente sayımız 1500’den 2000 adede ulaştı. 2016 yılı sonunda acente satış kanalı prim üretimi büyüme oranımız %147 seviyesinde gerçekleşti.

“Sürekli kendini yenileyebilen ve sürekli kâr edebilmeyi başaran iş yapış şeklimiz sayesinde, özellikle kriz dönemlerinden daha da güçlenerek çıkıyoruz.”

“Kurulduğumuz ilk günden bu yana, teknoloji ve altyapı konusunu çok önemsedik.”

Yabancı sağlıkta hem geçen yıl hem de bu yılın ilk çeyreğinde üretimde sektörün lider şirketlerindeniz. Seyahat sağlıkta 2016’yı 3. sırada tamamladık. Bu yıl nisan sonu itibarıyla sektör lideriyiz.

“Zorunlu tarife, DASK, TARSİM gibi havuz sistemi diye adlandırdığımız uygulamalara her zaman karşı olduk.”

“Nispeten düşük pazar payına rağmen geçtiğimiz yıl sektörün sağlık branşında matrah olarak en iyi ikinci teknik sonuç elde eden şirketiyiz.”

10 Haziran 2017
http://www.sigortacigazetesi.com.tr/buyumenin-surdurulebilir-olmasi-icin-karlilik-sart/

05 Haziran 2017

TRAFİK SİGORTASI İNDİRİMİ...

Tavan fiyat uygulaması bir yaş araç sahiplerine yaradı.

Trafik sigortasına getirilen tavanın ardından ortalama fiyatlar yüzde 22 oranında gerileyerek 628 liradan 486 liraya indi. En çok fiyat indirimi geçen yıl araç alıp bir yıl kullanılan araçlarda gerçekleşti.

Trafik sigortasına getirilen prim tavanının ardından trafik sigortasında ortalama primler yüzde 22 düşerek 628 liradan 486 liraya geriledi. Sigorta Bilgi Merkezi (SBM) verilerine göre prim tavanının geldiği ilk ay olan nisanda düşüş yüzde 30’u aşarak 439 liraya inmişti. Mayısta ise biraz toparlandı ve 486 liraya çıktı. Tavan nedeniyle cebinden en az para çıkan kesim ise otomobilini 2016’da alıp geçen yıl sigorta yaptıranlar oldu.

Habertürk'ten Rahim Ak'ın haberine göre 2016’da araç satın alıp 4’üncü basamaktan sisteme giren vatandaşlardan kaza yapmadan 5’inci basamağa çıkanların sigorta primi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 31.6 düştü. Yine 2016’da sisteme giren ancak bu kez kaza yaparak 3’üncü basamağa inenlerde de prim yüzde 30.4 geriledi. Kaza yapmadığı için fiyatı zaten çok düşük olan 7’nci basamakta ise indirim değil yüzde 7’lik artış oldu. Ancak bu rakam geçen yılın aynı dönemine (Ocak-Mayıs) göre kıyaslandığı için ortalama rakamlar daha doğru bilgi veriyor.



7’NCİ BASAMAK YÜZDE 8 GERİLEDİ
Ortalama rakamlara bakıldığında ise 7’nci basamakta bulunanların priminin yüzde 8 indiği görülüyor. İki yıl arka arkaya kaza yapmadan 6’ncı basamağa çıkanlarda ise fiyat indirimi yüzde 10 düzeyinde gerçekleşti. 2016’da sisteme girenlerin ortalama prim fiyatları ise yüzde 18 ile 19 arasında düşüş gösterdi. Araç aldıktan sonra 2-3 yıl ardı ardına kaza yapan ve 1’inci basamağa düşenlerin ise yazılan primleri yüzde 11.6 ortalama primleri ise yüzde 9 geriledi. Bu durum hem kaza yapmayan dikkatli sürücülerin hem de çok kaza yapan trafik canavarları için primlerin eskiden de zaten çok yüksek olmadığını ortaya koyuyor.

TRAFİKTE YENİ ÇALIŞMA BAŞLATILDI
Trafik sigortasına getirilen tavan prim uygulamasının ardından sigorta şirketleri bu durumdan zarar ettiklerini veya edeceklerini beyan ediyorlar. Buna karşın başta taksiciler olmak üzere birlik ve kooperatiflerin keyfi yerinde. Hükümet ve bürokrasi ise her iki kesime de zarar vermeden zorunlu bir sigorta olan trafikte doğru fiyatı bulmaya çalışıyor. Şirketler 2015 ve 2016’da gerçekleşen fiyat artışlarının nedenini özellikle geçmişe dönük bedeni tazminatların yargı kararları ile suiistimal edilerek artmasını gösterirken hükumet bu konuda kanun ve yönetmelikler çıkararak sigorta şirketlerinin önünü görmesini sağlamaya çalıştı. Diğer yandan 2-3 yıl öncesine kadar sektörde yaşanan yüksek büyüme hızı da zararın üstünü örterek şirketlerin daha düşük fiyatlama yapmasını sağlamıştı. Büyüme rakamları normal düzeyine inince bu kez görünür hale gelen zararı kapatmak için de yüksek oranlı prim artışları gelmişti. Bir ara yüzde 100’ü aşan prim zamları vatandaşı ve birlikleri harekete geçirince de hükumet önlem almak için bir çok yol denemiş fiyatlar geri gelmeyince tavan fiyat uygulamasına gitmişti.

FİYAT ARTIŞI GELEBİLİR
Ancak yeni tavan fiyatlar ile şirketler zarar edeceğini hesaplıyor. Sadece bu yıl meydana gelen araç hasarlarının karşılanması değil oluşabilecek insanların vefat etmesi, sakat kalması gibi bedeni riskler için de bundan sonraki 10 yıl sorumlu olan şirketler bir nevi kuyruğu olan bu sigorta türünde gelecek yıllarda zarar edeceğinden emin. Sigortacılardan sorumlu olan Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü’nün hesabı ise farklıydı. Onlar mevcut fiyatlar ile zarar edilmeyeceğini bir başa baş noktasının (ne kâr ne zarar) yakalanacağını düşünüyordu. Şimdi ise özellikle Sigorta Birliği’nin yeni Başkanı Can Akın Çağlar’ın çabaları ile gerçek durumun ortaya konulması için bir çalışma başlatıldı. Hesap öyle koyal değil. Bunu özel hesapcılar yani aktüerler hesaplıyor. İşte şimdi şirketlerin aktüerleri ile Hazine’nin hesap yapanları bir araya gelip bir röntgen çekecek. Belki doğru noktayı bulacak. Çalışma sonucunda her şeyin doğru bir şekilde ortaya konulması sigorta şirketlerinin de zarar etmeden işlerini yürütmesi için trafik sigortasında yeni fiyat artışı sağlayabilir.

ŞARTLAR DEĞİŞİYOR MALİYET DÜŞECEK
Trafikte zararın azaltılması, şirketlerin maliyetlerinin azaltılması çalışması da sürüyor. Genel şartlar içinde destekten yoksun kalma, eşdeğer parça kullanılması ve araçların değer kaybı konusunda çalışma yapılıyor.

İKİLİ DENETİM SIKIŞTIRMASI VAR
Başlatılan hesap ve genel şartların değişecek olması şirketleri rahatlatırken diğer yandan ikili denetim ise can sıkacağa benziyor. Edinilen bilgilere göre bir yandan Rekabet Kurulu diğer yandan Sigorta Denetim Kurulu özellikle trafik sigortasında poliçe kesmekten çekinen sigorta şirketlerini tespit edecek çalışma başlatmış durumda.

http://www.sigortagundem.com/haber/tavan-fiyat-uygulamasi-1-yas-arac-sahiplerine-yaradi/1200667#ixzz4j9JuSzkY


11 Mayıs 2017

KOSGEB ve KGF KREDİLERİNDE SİGORTA SORUNU

Hürriyet Gazetesi'nden Noyan DOĞAN'ın 8 Mayıs 2017 tarihli yazısı...
ÖNCE bir okuyucudan gelen elektronik postayı paylaşayım...
“Sayın Doğan, babamızın küçük bir seramik atölyesi var. Ben ve kardeşim, babam ile birlikte çalışıyoruz. Geçen yılın sonunda babam, KOSGEB’in 50 bin liralık, sıfır faizli kredisinden yararlandı. Maalesef geçen ayın başında babamızı kaybettik. Bankaya müracaat ettiğimizde kredi verilirken sigorta yapılmadığı bilgisini aldık. Birkaç kişiye sorduk bazıları hayat sigortasının zorunlu olduğunu, bankanın krediyi verirken yaptırması gerektiğini söyledi, bazıları da zorunlu değil dedi. Hangisi doğru? Banka bilerek yaptırmadıysa, herhangi bir hak iddia edebilir miyiz?”


ZORUNLU HAYAT SİGORTASI
Hadi, KOSGEB kredileri hem sıfır faizli, bir yıl ötelemeli hem de krediye konu olan miktar çok büyük değil. Sonunda iki kardeş, babalarından kalan işyerinde çalışıp, kredi borcunu ödeyebilir. Peki, son dönemde Hazine kefaletinde, Kredi Garanti Fonu (KGF) aracılığı ile bankalardan 250-500 milyon TL kredi kullanan KOBİ’ler benzer bir durum karşısında ne yapacak? Şimdi eminim birileri, ‘Hazine zaten kefil olmuş, bir de sigortaya ne gerek var’ diyecektir. Hazine kefaleti, teminat sorunu çeken işletmeler sıkıntı yaşamasın diye getirildi. Doğru, işletme zora düşer de krediyi ödeyemezse Hazine, kefil. Kime karşı? Bankaya karşı, kefil. Yoksa, kredi kullanan vefat eder, varisleri borcu ödeyemezse diye kefil olmuyor.
Daha açık şöyle anlatayım. Özellikle küçük işletmeler, ister KOSGEB’den ister KGF aracılığı ile bankadan kredi kullansın sigorta yapılmışsa; işletme sahibi vefat eder ya da çalışamaz duruma düşerse, kalan kredi borcu sigorta tarafından bankaya ödenir, borç morç kalmaz. Okuyucumuzun örneğinde olduğu gibi sigorta yoksa banka, krediyi, varislerden öyle ya da böyle alır. O işletmenin zor duruma düşüp düşmeyeceği, kredinin hangi amaçla, nerede kullanıldığı, varislerin ödeme gücünün olup olmadığı bankayı ilgilendirmez. Zaten hayat sigortası da bunun için var ve bu gibi beklenmedik durumların yaratacağı sorunlar için yapılıyor. Açıkça söyleyeyim, banka için hiç sorun yok. Döner, işletmenin mal varlığına el koyar, olmadı işletme sahibinin mal varlığına el koyar; döner, Hazine kefaletini bozdurur, verdiği krediyi bir şekilde alır. Ne mi demek istiyorum? Hayat sigortası, bankayı değil asıl krediyi kullanan esnafı, KOBİ’yi koruyor diyorum.
Eminim yine birileri, ‘İyi de kardeşim bankalar verdikleri kredilerden ciddi kesinti yapıyor. 50 bin liralık kredi için 5 bin lira zorunlu hayat sigortası kesiliyor. 20 bin liralık kredi için 3 bin lira kesen bile var’. Bankaların kesinti kalemlerini ve tutarlarını bilmem ama konu hayat sigortasıysa, böyle rakamlar yok. 20 bin liralık kredi için kesilen hayat sigortası primi yaşa ve vadeye göre 300 lira ile 500 lira arasında değişiyor. Ama yok krediye konu tutar, 500 bin liraysa, prim kesintisi de 4 bin lira ile 15 bin lira arasında değişiyor.
Son olarak şunu da belirteyim. Hayat sigortası zorunlu değildir. Kanuni olarak bankalar kredi verirken sigortayı zorunlu tutamaz; tutsa da, ‘sigortayı benden yaptıracaksın’ diyemez. ‘İyi de canım banka, sigorta yoksa kredi de yok’ diyor. İşin o tarafını bilemem. Ben size kanunun ne söylediğini söylüyorum. Peki, bankalar neden sigortada ısrar ediyor. Basit, kredi kullandırdığının başına bir şey gelirse varislerle, mahkemelerle uğraşmasın, sigortadan parayı hemen alsın diye. Oysa asıl ısrar etmesi gereken bana göre banka değil krediyi kullanan olması lazım ki, başına bir şey gelirse hem kendi hem de geride kalanlar dara düşmesin.  
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/noyan-dogan/kosgeb-ve-kgf-kredilerinde-sigorta-sorunu-40450330

09 Mayıs 2017

İKİ KONUTTAN BİRİ SİGORTALI

DASK Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kayacı, yapılan çalışmaların 1999 depreminden bu yana önemli aşamalar kaydettiğini söyledi.

Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kayacı, "Şu an 8 milyon sigortalı sayısına ulaştık. Ülkemizdeki yaklaşık her iki konuttan biri sigortalı. Ulaştığımız sigortalılık oranı da yüzde 45 seviyesinde." dedi.

DASK'ın düzenlediği Depreme Dayanıklı Bina Tasarımı Yarışması'nda finale kalan projelerin yarıştığı etkinlikte konuşan Kayacı, DASK olarak, Türkiye'nin deprem bilinci çalışmalarında önemli rol oynayan sigortalılığa ilişkin çalışmaları sürdürdüklerini, bu çalışmalar kapsamında her kurum ve kuruluş ile iş birliği yaptıklarını anlattı.


Kayacı, yapılan çalışmaların 1999 depreminden bu yana önemli aşamalar kaydettiğini belirterek, şunları kaydetti: "Geçtiğimiz dönemde yoğun bilinçlendirme ve poliçe yenileme çalışmalarımız, bunun yanı sıra mevzuatta yapılan değişikliklerle şu an 8 milyon sigortalı sayısına ulaştık. Ülkemizdeki yaklaşık her iki konuttan biri sigortalı. Ulaştığımız sigortalılık oranı da yüzde 45 seviyesinde. Bununla birlikte ülkemizde henüz ulaşamadığımız ve zorunlu deprem sigortası sistemine dahil etmemiz gereken daha çok sayıda konut sahibi olduğunu da unutmayalım." Kayacı, sigorta kadar önemli bir diğer konunun da, depreme dayanıklı bina üretmekten geçtiğini söyledi.

http://www.sigortagundem.com/haber/turkiyede-iki-konuttan-biri-sigortali/1192594#ixzz4gbfRodcQ

30 Nisan 2017

TAZMİNAT YOLLARDA

Yol çalışmaları, park ve bahçe sularken yola taşan su, kapatılmayan çukurlar, açık kalan rögar kapakları gibi birçok ihmal nedeniyle zarara uğrayan vatandaşın tazminat alma hakkı var ! 

Nasıl mı? İşte detayları...

Türkiye’nin her hangi bir yerinde yol ve inşaat çalışması görmek mümkün. Bu çalışmalar denetlense de ihmaller söz konusu olabiliyor. Unutulan çukurlar, üzeri kartonla kapatılan rögar kapakları, yerinden çıkmış kaldırım taşları, sürücünün göreceği şekilde işaretlenmemiş kasisler, özellikle yaz aylarında bitkileri sularken yola taşan sular büyük kazalara ve kayıplara neden oluyor. Tedbirler alınmadığı için en çok zararı vatandaş görüyor.




MUTLAKA DAVA AÇIN

Karayolları’nın ve belediyelerin gerekli önlemi almaması ‘hizmet kusuru’ olarak değerlendiriliyor. Bu kusur nedeniyle idari davalar açıp hakkınızı arayabilirsiniz. Dava açmadan önce izlenmesi gereken yollar var. Bu konuda POSTA’ya açıklamalarda bulunan Avukat Cevat Kazma, hizmet kusuru nedeniyle zarara uğrayan kişinin önce belediyelere maddi ve manevi zararın karşılanması için ihtarname çekmesi gerektiğini söyledi.

60 GÜNLÜK SÜRE VAR

Belediyelerin ihtarnameye 60 gün içinde yanıt vermesi gerektiğini ifade eden Cevat Kazma şöyle dedi: “Bu sürede cevap gelmezse 60’ıncı günün bitiminden itibaren vatandaşın dava açma hakkı doğuyor. Dava açmak için de 60 gün süre var ve geçirilmemeli. Kusur nedeniyle kaza geçiren ve zarar görenler bu durumu fotoğraf, tutunak ve tanıklarla desteklesin. Danıştay’a kadar giden ve mağdur kişiler lehine biten birçok örnek karar var.”


KASİSLER DAVALIK

Hizmet eksikliğinden dolayı, kırılan topuktan tutun da sağlık sorunlarına kadar yüzlerce olay dava konusu oluyor. 20 milyon araç sahibini ilgilendiren en önemli konu ise kasisler. Avukat Cevat Kazma, belirlenen standarda ve ölçülere uygun olmayan yani gelişigüzel yapılmış kasisler nedeniyle aracı hasar görenlerin dava açabileceğini vurguladı. Bu konuda açılan yüzlerce dava olduğu belirtiliyor.

KASKO ÖDESE DAHİ
Örneğin; kullandığınız araç, fark etmediğiniz bir çukur veya kasis nedeniyle zarar görsün. Kaskonuz ve trafik sigortanız da var. Bu durumda kasko tüm masrafınızı karşılıyor. Yine de ölüm veya sakatlanma gibi hallerde belediyelerden veya Karayolları Genel Müdürlüğü gibi idarelerden manevi tazminat talep edilebileceğini vurgulayan Cevat Kazma, tazminatların olaya göre 100 bin liralara kadar çıkabildiğini söyledi.

BİLAL EMİN TURAN / POSTA GAZETESİ

http://www.posta.com.tr/tazminat-yollarda-haberi-1291452







GÜNEŞ ENERJİSİNE YENİ SİGORTA MODELİ

Güneş enerjisi kullanımının artırılmasıyla ilgili önemli destekler içeren ‘Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları’ süreci Konya Karapınar’da devam ediyor. Sigorta ve reasürans sektörü de bu yeni model üzerinden oluşacak teminat talebine özel ürünlerle destek verecek...


Ülkemizde güneş enerjisi kullanımının hızlı bir biçimde artırılmasıyla ilgili önemli destekler içeren YEKA (Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları) süreci, YEKA-1 adıyla Konya'nın Karapınar ilçesinde devam ediyor. Sigorta ve reasürans sektörü de bu yeni model üzerinden oluşacak olan teminat talebine özel ürünlerle destek veriyor. 

VHV'nin Mapfre ile birlikte geliştirdiği güneş enerji santrallerine özel tasarlanan ürünü de bu ihtiyaca cevap veren ürünlerden biri olarak dikkat çekiyor. VHV Reasürans Genel Müdürü Maximilian Stahl, Karapınar YEKA süreci ile ilgili olarak şu bilgileri paylaştı: "Türkiye'deki yenilenebilir kaynaklardan üretilen enerjiye verilen teşviklerin yanında, YEKA modeli ile birlikte yenilenebilir enerjinin toplam üretim payı içerisinde hızlı bir sıçrama yapacak olması sevindirici. Yaklaşık 1.3 milyar dolarlık bir yatırımın gerçekleştirileceği santralden yılda yaklaşık 1.7 milyar kilovatsaat elektrik üretilecek ve 600 bin evin ihtiyacı karşılanacak. Ayrıca ihaleyi kazanan yüklenici, %80'i Türk mühendislerden oluşacak en az 500 megavat / yıl fotovoltaik modül üretim kapasitesine sahip bir fabrika kuracak ve burada 10 yıl boyunca AR-GE faaliyetinde bulunacak. Karapınar'da inşasına başlanacak olan YEKA modelinin tekrarlanarak sürdürülmesini bekliyoruz. Böyle bir yatırım dünyaya da Türkiye ekonomisinin büyüklüğü açısından önemli bir mesaj veriyor. Çıkan sonucun ekonomik değeri de, son dönemdeki ekonomik dalgalanmalardan çıkış için güzel bir sinyal veriyor."


KÂR KAYBINA DA TEMİNAT VERİYOR
VHV Reasürans olarak, inşa halindeki ve faaliyete geçmiş çok sayıda yatırımcıya teminat sağladıklarını aktaran Maximilian Stahl, sözlerine şu şekilde devam etti: "Güneş enerjisine dayalı üretim santralleri için tasarlanan, inşaat ve operasyonel dönemi birlikte kapsayan, tüm riskler teminatı bazlı bu paket ürün, bir süre önce Mapfre Sigorta dağıtım kanalları üzerinden yatırımcıyla buluştu ve sektör tarafından büyük bir ilgiyle karşılandı. Piyasadan gelen ek teminat talepleri özellikle kâr kaybı ve performans kaybı teminatı üzerinde yoğunlaşıyor ve mevcut ürün, bu istekleri de teminat şartları kapsamında sağlıyor."

http://www.sabah.com.tr/ekonomi/2017/04/26/gunes-enerjisine-yeni-sigorta-modeli

ANADOLU SİGORTA & YEŞİL KART POLİÇESİ

Trafik sigortası ile Türkiye sınırları içerisinde aracınızla kazaya neden olmanız durumunda 3.şahıslara verilen maddi ve bedeni zararlar tem...