biz bize etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
biz bize etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Mart 2018

CEP TELEFONU & SİBER SUÇLULAR

Siber suçluların telefonlara sızmak için kullandıkları 12 yöntem...

Global antivirüs kuruluşu ESET araştırmacılarına göre siber suçlular, kafa karıştıran sosyal mühendislik yöntemlerinin yanı sıra zararlı yazılım tespitini engellemeye çalışan karmaşık teknik kodlar uyguluyorlar.

Araştırmacılar zararlı yazılımları analiz edebilmek için yeni yöntemler ararken, siber suçlular da dijital aygıtları özellikle de telefonları ele geçirmenin sürekli yeni yollarını arıyorlar. ESET uzmanları, son dönemde görülen 12 sızma yöntemini mercek altına aldı.

1. Google Play Store'daki uygulamaların kullanılması
Resmi Google mağazasında kötü amaçlı yazılımlara her zaman rastlanabilir. Siber suçlular için kötü amaçlı uygulamalarını gerçek uygulamaların satıldığı ortamlara gizlice sokmak, çok daha fazla potansiyel kurbana ulaşarak daha fazla etkiye sahip olabilecekleri ve bunu neredeyse garanti altına alabilecekleri büyük bir zaferdir.

2. Planlanan uygulama sürüm tarihlerinden yararlanmak
Siber suç dünyasında yaygın bir yol olan zararlı yazılımı, bir uygulama ya da oyun versiyonuymuş gibi gösterme yöntemi, aniden popülerlik kazanan, yayınlanma tarihi belirlenmiş ya da bazı ülkelerde satışa sunulmayan uygulamaları esas almaktadır. Örneğin zararlı yazılımlar Pokémon GO, Prisma ve Dubsmash ile dünya çapında yüz binlerce noktaya yayıldılar.

3. Tapjacking yöntemi ve paylaşımlı pencereler
Tapjacking, iki ekranlı sahte bir uygulama görüntüleyerek kullanıcının ekran görüntülerini yakalamayı amaçlayan bir tekniktir. Bu nedenle kurbanlar, gördükleri uygulamaya tıkladıklarına inanıyorlar; ancak aslında görünmez olan gizli uygulamalara da dokunuyorlar. Android'de kimlik hırsızlığı için casus yazılımlarda yaygın olarak kullanılan bir başka benzer strateji ise, yer paylaşımlı pencerelerdir. Bu aldatmacada kötü amaçlı yazılım, kullanıcının kullandığı uygulamayı sürekli olarak izler ve belirli bir meşru uygulamaya rastladığında, meşru uygulama gibi görünen ve kullanıcıdan kimlik bilgileri isteyen kendi iletişim kutularını görüntüler.

4. Sistem uygulamaları arasında kamuflaj
Şimdiye kadar kötü amaçlı kodun bir cihazda saklanmasının en kolay yolu, bir sistem uygulaması şeklinde konumlanarak bunu fark edilmeden olabildiğince sürdürmekti. Yükleme bittiğinde uygulama simgesini silmeye veya sistem uygulamalarının adlarını, paketlerini, simgelerini ve diğer popüler uygulamaları bir aygıtın güvenliğini aşmak amacıyla kullanmak, Adobe Flash Player ile kimlik bilgilerini çalmak amacıyla ortaya çıkan bankacılık truva atınınkine benzer stratejilerdir.

5. Yönetici izinlerini talep etmek için sistem ve güvenlik uygulamalarını taklit etmek
Android, uygulama izinlerini sınırlayacak şekilde yapılandırıldığından, kötü amaçlı kodların çoğunun, işlevselliklerini doğru bir şekilde uygulayabilmek için yönetici izinleri talep etmesi gerekir. Ve bu izni vermek kötü amaçlı yazılımı kaldırmayı daha da zorlaştırır.

6. Gerçek verileri taklit eden güvenlik sertifikaları kullanmak
Bir APK'nın imzalanması için kullanılan güvenlik sertifikası, bir uygulamanın değiştirilip değiştirilmediğini belirlemek için de kullanılabilir. Çoğu siber suçlu, bir sertifika vermek için genel metin dizgileri kullanırken, birçoğu ise geliştiricinin kullandığı verilere karşılık gelen veriyi feda etme yoluna giderek, bu kontrolleri gerçekleştiren kullanıcıların kafalarını daha çok karıştırmayı başarıyor.

7. Aynı koddaki çoklu işlevler
Mobil dünyada son yıllarda giderek artan bir trend, farklı türdeki kötü amaçlı yazılımların tek bir uygulamayla birleştirilmesidir. Bunun bir örneği olan LokiBot; bir aygıttan bilgi çalmak için mümkün olduğunca uzun süre fark edilmeden arka planda çalışan bir bankacılık truva atıdır. Ancak kullanıcı, programı silmek-kaldırmak için yönetici izinlerini kaldırmaya çalışırsa, uygulama ransomware özelliğini etkinleştirerek aygıttaki dosyaları şifreler.

8. Gizli uygulamalar
Kopyalama ve yükleme araçlarının kullanımı, yani başka bir APK'nın içine kötü amaçlı kod gömmek veya internetten indirmek, kötü amaçlı mobil kod yazarları tarafından da evrensel olarak kullanılan bir stratejidir. Google Bouncer olarak da bilinen uygulama (şimdi Google Play Protect olarak yeniden adlandırıldı), siber suçluların resmi mağazaya kötü amaçlı yazılım yükleme imkanını zorlaştırdığından saldırganlar bu tür davranışları kontrol etmeyi seçtiler ve işe de yaradı.

9. Çoklu programlama dilleri ve uçucu kod
Yeni çoklu platform geliştirme sistemleri ve yeni programlama dilleri her zaman ortaya çıkıyor. Kötü amaçlı yazılım analizcisini yanıltmak için Xamarin ile uygulamalar tasarlama veya kötü amaçlı komutları yürütmek için Lua kodunu kullanma gibi yöntemlerle farklı dilleri ve geliştirme ortamlarını birleştirmekten daha iyi bir yol düşünülemez. Bu strateji, yürütülebilir dosyanın nihai mimarisini değiştirir ve karmaşıklık seviyelerini artırır.

10. Sinerjik kötü amaçlı yazılım
Bir örneğin analizini karmaşıklaştırmanın bir alternatifi, kötü amaçlı işlevselliği birbiriyle etkileşime girebilen bir dizi uygulamaya bölmektir. Bu şekilde, her uygulama bir izinler ve kötü niyetli işlevsellik alt kümesine sahip olur ve bunlar daha sonra başka bir amacı yerine getirmek için birbirleriyle etkileşirler. Dahası, analistlerin kötü amaçlı yazılımın gerçek işlevini anlamaları için, tüm bireysel uygulamalara, bir yapbozun parçalarıymış gibi erişebilmeleri gereklidir.

11. Gizli kanallar ve yeni iletişim mekanizmaları
Bir C&C sunucusu veya diğer kötü amaçlı uygulamalar ile iletişim kurmak için, kötü amaçlı yazılımların bilgi aktarması gereklidir. Bu, geleneksel açık kanallar veya gizli kanallar (kişiselleştirilmiş iletişim protokolleri, parlaklık yoğunluğu, uyku modu kilitleri, CPU kullanımı, bellekteki boş alan, ses veya titreşim seviyeleri ve hızölçerler) yoluyla yapılabilir. Ayrıca son aylarda siber suçluların, Twitter hesaplarını kullanarak komutları göndermek amacıyla kullandığı Twitoor gibi C&C iletilerini aktarmak için sosyal ağları nasıl kullandıklarını gördük.

12. Diğer anti-analiz teknikleri
Diğer kaçırma teknikleri arasında paketleme, anti-emülasyon, hata ayıklama, şifreleme ve gizleme kullanımı Android tabanlı zararlı yazılımlarda çok yaygındır. Bu türden koruma mekanizmalarının etrafından dolaşmak için, belki de Frida gibi uygulamalar yoluyla birtakım fonksiyonların kullanılması mümkündür. MobSF gibi, bu denetimleri varsayılan olarak atlatmaya çalışan analiz ortamlarını kullanmak da mümkündür. Bunlar bazı anti-emülasyon teknikleri içerir; örneğin Inspeckage gibi düz metin dizelerinin anahtarlar yoluyla şifrelenmeden önce veya sonra görülebileceği şeyler ya da AppMon gibi uygulamalar.

Kaynak: Siber suçluların telefonlara sızmak için kullandıkları 12 yöntem 

14 Mart 2018

SOMPO JAPAN TAMAMLAYICI SAĞLIK SİGORTASI


Sompo Japan Tamamlayıcı Sağlık Sigortası (TSS) hakkında, örnek bir poliçe üzerinden düzenlediğimiz ve ilginizi çekebileceğini düşündüğümüz yazımızı sizinle paylaşıyoruz...

TSS poliçesi düzenlediğimiz üç kişilik ailemiz, Ankara'da ikamet etmektedir.
Ahmet Bey (Baba) 52, Ayşe Hanım (Anne) 49 ve genç kızımız Fatma 26 yaşındadır. Sigortalılarımızın bireysel primi yaş ve cinsiyete göre farklılık göstermektedir. Aile bireylerinin beraber sigortalanması durumunda indirim uygulanmaktadır.



TSS için hastalık çıkmadan önce ve genç yaşta sigortayı yaptırmak, bizim için en idealidir.

TSS poliçesi hangi sağlık kuruluşlarında geçerlidir ?

Sompo Japan Sigorta Tamamlayıcı Sağlık Sigortası Anlaşmalı Kurumlarında ve kamu idaresindeki yüksek öğretim kurumlarında geçerlidir. TSS poliçesi yaptıran ailemiz, Ankara'da bulunan toplam 35 anlaşmalı özel hastaneden sağlık hizmeti alabilmektedir. Anlaşöalı kurumların tamamı için ;

Ahmet Bey ve ailesi, TSS poliçesi ile bu hastanelerden hizmet alırken sadece 15 TL (2018 yılı için) SGK katılım payı ödeyecek, başka bir ücret ödemeyecektir.

Poliçe teminatlarını inceleyecek olursak ;

Yatarak Tedavi Teminatı: Sigortalının tedavisinin hastanede yatarak yapılmasının gerekli olduğu durumlarda oluşan sağlık giderleri LİMİTSİZ olarak bu teminat kapsamında karşılanır. Cerrahi ve dahili yatışlar, yoğun bakım, kemoterapi, radyoterapi, diyaliz, küçük müdahale giderleri Yatarak Tedavi Teminatı kapsamındadır.

Ayakta Tedavi Teminatı: Sigortalının ayakta tedavi giderleri poliçe dönemi içerisinde toplam 10 defa olmak üzere karşılanmaktadır. Ayakta tedavi giderleri; doktor muayene, laboratuvar hizmetleri, görüntüleme ve tanı yöntemleri, ileri tanı yöntemleri, fizik tedavi giderlerini kapsamaktadır.

Check-up Hizmeti: Check-up hizmeti Sompo Japan Sağlık Destek Hattı'nı (0 850 2500 757) arayarak temin edilir. Check-up anlaşmalı kurumları arasından tercih ettiğiniz kurumu belirterek check-up için randevu alabilirsiniz. Check-up anlaşmalı sağlık kuruluşları için:
Check-up, yalnızca sigorta şirketinin check-up anlaşmalı kurumlarında geçerlidir. Check-up hizmeti poliçe başlangıç tarihinden 3 ay sonra kullanılabilecektir.

Diş Check-up Hizmeti: Diş check up, diş taşı temizliği hizmeti Sompo Japan Sağlık Destek Hattı'nı (0850 2500 757) arayarak temin edilir. Diş tedavi paketi, yalnızca sigorta şirketinin anlaşmalı diş kurumlarında geçerlidir. Diş tedavi paketi hizmeti poliçe başlangıç tarihinden 3 ay sonra kullanılabilecektir

Sompo Japan Sigorta Yenileme Güvencesi nedir?
SPJ Ömür Boyu Yenileme Güvencesine hak kazandıktan sonra sigortacının bu kişinin değişen sağlık koşullarına göre risk değerlendirmesi yapmaması, hastalık için ek prim almaması, belirli hastalıklar için bekleme süresi veya muafiyet tanımlamaması ve sigortalının varsa mevcut limit, hastalık ek prim, muafiyet ve katılım payında değişiklik yapmamasıdır

SPJ TSS hangi giderleri karşılamaz?
  • İlaçlar ve aşılar,
  • Gebelik takip giderleri , bebeğe ait giderler,
  • Gözlük, cam, çerçeve kontak lens ve lens solüsyonları,
  • Sigortalının, hastalık sonucu çalışamaması nedeniyle elde edemediği kazançlar için günlük iş görememe parası,
  • Sigortalı, bakıma ihtiyaç duyar duruma geldiği takdirde , bakım nedeniyle doğan giderler
  • veya gündelik bakım parasını karşılamaz. 
TSS poliçesi hangi hastalıkların tedavisini karşılamaz ?
Sigortalının poliçe başlangıç tarihinden önce var olan şikayet ve hastalıkları ile ilgili her türlü sağlık harcaması poliçe kapsamı dışındadır. Mesela poliçe düzenlenmeden önce sol dizinize menüsküs teşhisi konduysa, sol dizinizin menüsküs ile ilgili tedavi harcamaları karşılanmaz.
Bu muafiyet, tüm sağlık sigortası poliçelerinde bulunmaktadır.Bu durum, kaza yapmış ve hasarlı olan bir otomobile, kasko yapmak ve poliçe düzenlendikten sonra onarımın karşılanması gibi mümkün olmayan bir duruma benzetilebilir.

Sigortalı Sompo Japan Sigortanın anlaşmalı sağlık kuruluşlarından limit aşımı giderlerde ve/veya kapsam dışı durumlarda da Sompo Japan Sigorta indirimli fiyatlarıyla hizmet alma hakkına sahiptir.

Bu da çok önemli bir avantaj olarak poliçede yer almaktadır. Mesela; TSS sahibi olmadan önce kalp ameliyatı geçirmiş ve rutin kontrollerinizi Ankara Koru Hastanesinde yaptırmak isteyebilirsiniz. Bu durumda TSS poliçeniz daha önce geçirmiş olduğunuz kalp ameliyatına yönelik kardiyolojik kontrollerinizi karşılamaz. Bu durumu hastaneden kayıt yaptırırken görevli personele açıklamanız durumunda SPJ indirimli fiyatlarından yararlanabilirsiniz.
Ne kadar indirim olacak, üç beş lira için uğraşmaya değmez demeyelim. 2018 yılında 215 TL olan paket kardiyolojik kontrol ücretini, SPJ indirimli fiyatları ile 115 TL olarak ödeyerek, ciddi bir indirimden yararlanmış olursunuz

Bekleme süreleri: Aşağıda belirtilen hastalıklar ve komplikasyonlarına ait cerrahi veya tıbbi (medikal) tedaviler ve hastanede yatırılarak yapılan tüm tanı işlemleri ile ilgili giderler, poliçe başlangıç tarihinden itibaren 3 ay süre ile teminat kapsamı dışındadır. Bu hastalıkların tanısı poliçenin ilk üç ayı içerisinde konulduğu takdirde, ilgili durumlar geçmişten gelen hastalık kapsamında işlem görür ve ödenmez.
Her türlü kanser ve kalp hastalıkları, Kronik böbrek rahatsızlıkları ve diyaliz,her türlü kronik hastalık (hipertansiyon, diabet, KOAH, astım), tüm romatolojik ve otoimmün hastalıklar (multipl skleroz, SLE, romatoid artrit vb.), inflamatuar barsak hastalıkları (ülseratif kolit, crohn), epilepsi, sarkoidoz tanı ve tedavilerine yönelik girişimler, üriner sistemin taşlı hastalıkları, prostat hastalıkları,varikosel, her türlü disk hernisi (bel fıtığı, boyun fıtığı v.b.),diz cerrahisi (menisküs, kondromalazi, bağ rüptürleri v.b.) omuz cerrahisi (habitüel omuz çıkığı, rotator cuff yırtığı, impingement sendromu v.b.), omurga cerrahisi ve artroskopik cerrahi işlemleri,her türlü fıtık (göbek, kasık, mide, omurga v.b.), safra kesesi hastalıkları, safra yolu hastalıkları,katarakt ve glokom hastalıkları, tiroid hastalıkları, pilonidal sinüs, anorektal hastalıklara yönelik cerrahi işlemler, tonsillit, geniz eti, sinüzit ve orta kulak cerrahisi,myom, yumurtalık, meme ve rahim hastalıkları,endometriozis, sistosel, rektosel ve prolapsus uteri (rahim sarkması),varis (özefagus varisleri dahil),hidrosel, spermatosel

Tüm bu teminatlara sahip olabilmek için ödenmesi gerek prim tutarı 3.823 TL'dir.
Sağlık riski yaşa bağlı olarak artan iki aile bireyinin de yer aldığı, bu poliçe priminin son derece makul ve devam ettirilebilir olduğu kanısındayız.
Siz de teklif almak veya sorularınıza cevap bulabilmek için;


0 532 262 41 32
0 312 473 21 56

25 Şubat 2018

ÖZEL HASTANEDE FİYAT SENDROMU

Aynı ameliyat için aynı hastanede 3 farklı tarife olur mu? 
Peki ya aynı ameliyat için başka hastanelerde 3 kat fark. 
Özel hastanelerimiz her geçen gün daha da büyürken sağlık sistemimizdeki fiyat uçurumları da aynı hızla artıyor. Sakın ‘Sağlık sigortam var, ameliyata para vermiyorum’ demeyin. Asıl sıkıntı orada...
Bir kere baştan söyleyeyim. Zaten zamanında söyleyen söylemiş. Her şeyin başı sağlık. Ne mutlu bize ki çoğu Avrupa ülkesinden daha modern hastanelerimiz daha uzman doktorlarımız var. Bunda elbette hem kamunun hem de özel sektörün son dönemdeki yatırımlarının etkisi büyük. Ancak bu, sağlık sistemindeki aksaklık ve haksızlıkları tartışmayacağız anlamına gelmiyor. Hürriyet’in ocak ayında gündeme taşıdığı acil servislerdeki aşırı yoğunluğa dikkat çeken haber sonrasında Sağlık Bakanlığı’nın büyük bir duyarlılıkla arka arkaya attığı adımlar çok önemliydi. Bu hafta Vatandaşın Ekonomisi’nde ise özel hastane-sigorta şirketi-vatandaş üçgeninde yaşanan bir başka sıkıntı var.
Büyük il ve ilçelerin neredeyse tamamında faaliyet gösteren büyük hastane gruplarını isim vermesem de tahmin edeceğinize eminim. Bu büyük hastane grupları son dönemde yaptıkları yatırımlar ve büyüme hamlelerinin ardından, kamudan sonra sağlık sisteminin en önemli oyuncusu haline geldiler. İşte bu büyük güç sayesinde özel sağlık sisteminin oyun kurucusu durumundalar. Mesela artık bu grupların hastanesinde iyi doktor olmak yetmiyor. Aynı zamanda daha çok hasta bakan, test, tahlil gibi belli kotaları dolduran yani iyi kazandıran doktor olmanız da şart. Bunları da bir ara tartışırız ama benim bu haftaki konum ciddi bir hastalık. Adını ben koydum. Özel hastanede fiyat sendromu.
BAŞ DÖNDÜREN ÜCRET
Bakın bu sayfada bazı rakamlar paylaşıyorum. Hepsini hastane hastane dolaşıp veya arayarak aldım.  Yazımızın konusu büyük hastanelere iki ayrı ameliyatın maliyetini sordum. Safra kesemi almak için bana verdikleri en ucuz fiyat 3 bin 500 lira oldu. Bunun için SGK’lı olmam gerekiyordu. Benim ödeyeceğim benim payıma düşendi. Aynı hastane SGK’lı değilsem yani tüm parayı ben vereceksem 7 bin lira talep etti. ‘Özel sağlık sigortası ile gelirsem ne kadar öderim’ dedim. Aldığım cevap sevindiriciydi. ‘Yatarak’ tedavi olacağım için sigorta şirketim tüm masrafımı karşılıyordu. Peki sigorta şirketime maliyeti ne olur dedim. Cevapları ‘12 bin lira’ oldu. Hoppala… Bana ‘7 bin lira olan ameliyat sigorta şirketime niye 12 bin lira’ diye sordum bu kez. Ne yazık ki cevap alamadım.

ONA BAŞKA BUNA BAŞKA
Bir başka büyük hastane grubunun en kalabalık hastanelerinden birinde aldım bu kez soluğu. Bu kez hedefimde anjiyo işlemi vardı. Fiyat istedim. SGK’lıysam işlem bana 1400 liraya bir stent de takılırsa toplam 5150 liraya mal olacaktı. Yani SGK’dan alacakları dışında benden 5 bin 150 lira daha istediler. Peki SGK yoksa ne ödeyecektim? 6 bin lira anjiyo 3 bin 500 TL stent toplam 9 bin 500 liraya taburcu olabilecektim. En kritik soruyu yine sona sakladım. Özel sağlık sigortam varsa durum ne olurdu acaba. Şimdi sıkı durun. 18 bin lira anjiyo işlemi bir stent de eklenirse 6 bin lira da ona, toplam 24 bin lira sigorta şirketime fatura edilecekti. Ben yine 5 kuruş vermeyecektim. İyi de arkadaş bu nasıl iş. SGK’nın anjiyo işlemine en çok ödediği bedel 448 lira, stent içinse en fazla bin 112 lira veriyor… SGK ve benden alacakları katkıyla yaklaşık 7 bin liraya çıkacak ameliyatın tümünü kendi paramla ödeyim desem 9 bin 500 liraya oluyordu, özel sağlık sigortam karşılasın dersem fatura 24 bin liraya fırlıyordu. Peki ama niye?
Sakın ‘özel sağlık sigortası sayesinde sen tedaviye para ödemiyormuşsun daha ne’ demeyin… Kaza yaptığınızda arabanızın kasko bedeli bir sonraki yıl nasıl artıyorsa sağlık sigortasında da aynı şey söz konusu. Bu türden hasarlar bir sonraki yıl sağlık sigortası yaptırmak istediğinizde sigorta poliçenize yansıyor. Yani daha çok bedel ödüyorsunuz.  Sonuçta özel hastaneler büyüme ve başarı hikayeleri yazarken bizlerin ödediği bedel her geçen gün artıyor. Sağlık gibi önemli bir konuda fiyatların bu kadar başı boş olması bu kadar çelişki içermesi sizce normal mi?
KUZU KUZU ÖDÜYORUZ
BÜYÜK özel hastane gruplarının Türk sağlık sisteminde önemli bir güç haline geldiğini belirttim. Bu güçle sigorta şirketleriyle pazarlık masasına oturuyorlar. Hastanelerin hakim rolleriyle masadan kalkma güçleri var. Sigorta şirketleri ise aynı güce sahip değiller. Büyük hastanelere gidemeyeceğinizi bildiğiniz bir sağlık poliçesini satın alır mısınız? O zaman sigorta şirketleri hastanelere siz sigorta şirketlerine kuzu kuzu ne istenirse ödemek zorundasınız… Hepimize büyük geçmiş olsun!
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sefer-levent/ozel-hastanede-fiyat-sendromu-40752040

16 Şubat 2018

BLOCKCHAIN İLE VALİZİNİZİ SİGORTALAYAN GİRİŞİM

Rega adlı blockchain girişimi 2016 yılında kuruldu…
Sigortayı yeniden tanımlama iddiasında olan girişim; “Paylaşım ekonomisinde şimdiye kadar arabamızı, evimizi, bisikletimizi paylaştık peki neden risklerimizi paylaşmayalım?” diyor ve “crowdsurance” kavramını sahipleniyor.



Crowdsurance, birbirinin risklerini paylaşan bir topluluk (community). Bu topluluk gücünü; blockchain, kripto para ve merkezi olmayan yapısından alıyor.

Tecrübeli bir ekibe ve danışma kuruluna sahip olan Rega’nın risk paylaşım (risk sharing) plaformunda herkes farklı gruplar altında bir araya gelerek birbirini koruyabiliyor.

Rega ilk ürünü Lexi Club’ı Mart 2017’de evcil hayvan sahipleri için lanse etti. Facebook Messenger veya Telegram üzerinden sohbeti başlatıp, evcil hayvanları ile bilgi veren kişiler sisteme hızlı bir şekilde kayıt oluyor. Aylık 5–6 dolar seviyesinde pirim ödeyen evcil hayvan sahipleri, hastalık durumunda ortaya çıkan tüm veteriner masraflarının dokümanlarını Lexi’ye iletiyor ve Lexi, gerekli kontroller sonrası yapılan harcamaların %80’ini geri ödüyor. Eğer evcil hayvanınıza bir şey olmazsa toplam ödediğiniz paranın %50’ye kadarlık kısmını geri alabiliyorsunuz. Ayrıca 7 gün 24 saat ücretsiz olarak veterinere danışma talebinde bulunabiliyorsunuz. (Lexi Club’tan şimdilik Moskova Bölgesi’nde yaşıyorsanız faydalanabilirsiniz.)

Rega, geçtiğimiz günlerde valiz sigortası hizmetini sunmaya başlayarak seyahat pazarına da giriş yaptı.

Uçuş esnasında valizini kaybeden kişiler Rega’ya uçuş biletlerini, biniş kartlarını ve havayolu şirketinden valizlerinin kaybolduğuna dair onay dokümanlarını iletiyor. Rega bu durumu havayolu şirketi vasıtası ile doğruluyor ve ödemeyi gerçekleştiriyor.

Kişilere bu hizmette iki seçenek sunuluyor. Birincisi, valizinizi kaybeden kişilere kişisel ihtiyaçları için 200–300 € veya $ hemen ödeniyor. Ayrıca valizleri kendilerine 1 veya 2 hafta içinde teslim edilmezse 1.000 €/$ ile 5.000 €/$ arasında bir tutar daha ödeniyor. İkinci seçenekte ise ilk yapılan ilk seçenekteki hemen ödenen tutar hiç sunulmuyor.

Olur da kişilerin valizleri 1–2 haftanın ötesinde ellerine geçerse Rega, kişilerden onlara ödediği parayı geri talep etmiyor. Rega’nın kurucu ortağı ve CEO’su Sergei Sevriugin; “Çoğu zaman valizler 2–3 gün içinde geri geliyor. Bu yüzden bir valizin 1–2 hafta sonra ortaya çıkma ihtimali çok düşük. Ayrıca parayı geri istemenin de kendince zorlukları var. Kaynaklarımızı bu iş için ayırmak istemiyoruz.” açıklamasında bulunuyor. Bu valiz sigortasının tüketiciye maliyetinin yıllık 12 $ seviyesinde olması bekleniyor.

Bakalım Rega evcil hayvan sahipleri, seyahat edenlerden sonra başka hangi toplulukları hedefleyecek.

https://avivasadijitalgaraj.com/blockchain-ile-valizinizi-sigortalayan-giri%C5%9Fim-9fcaedcaaf29


12 Şubat 2018

KONUT SİGORTASI & TAZMİN EDİLEN ZARAR

Konut Paket Sigortası kapsamında 2018 Ocak ayında yapılan hasar ödemesi...

2017 Kasım ayında 206 TL prim ile düzenlediğimiz konut paket sigortası poliçesi, sigortalımızın karşı karşıya kaldığı zararı tazmin ederek, konut sigortasının ne kadar önemli ve ulaşılabilir bir ürün olduğunu bir defa daha gösterdi...

Sigortalımız, konutunda bulunan LED TV'nin bozulması üzerine acenteliğimizi aramış ve kendisine gerekli işlemlerle ilgili bilgi verilmiştir. 
Öncelikli olarak yetkili servisten arıza tespiti yaptıran sigortalımız, Anadolu Sigorta yardım hattına arızayı bildirmiş, arızanın giderilmesi için yapılan işlemleri ve bu işlemlerin bedelini belgelemiştir.

Sigortalımız tarafından TV ana kartının değişimi için 840 TL ve servis ücreti olarak da 50 TL olmak üzere toplam 890 TL servise ödeme yapılmıştır.
Poliçede bulunan muafiyet nedeni ile bu hasarda 150 TL muafiyet uygulanarak (hasarın 150 TL'lik kısmı sigortalı tarafından ödenmiştir) sigortalımıza 740 TL hasar ödemesi yapılmıştır.



Konut Paket Sigortası poliçesinde yer alan ilgili bölümler...

Elektronik Cihaz Sigortası Kapsamı
Teminat kapsamına dahil olan kıymetler;
Adresi poliçede belirtilen sigortalı konutta bulunan, aksam ve teferruatı da dahil olmak üzere; masaüstü bilgisayarlar, televizyon, sinema ve ses sistemleri, buzdolabı, derin dondurucu, çamaşır (yıkama/kurutma) makinesi, bulaşık makinesi, fırın, mikro dalga fırın, ocak, davlumbaz, elektrikli şofben, kombi, müzik seti, elektrik süpürgesi, video, VCD/DVD/Blu-ray cihazı, alarm ve güvenlik sistemleri, klima/ısıtma-soğutma sistemleri vb. elektronik/elektrikli cihazlar, her bir olayda, poliçe üzerinde belirtilen limit ile Elektronik Cihaz Sigortaları Genel Şartları çerçevesinde teminat altına alınmıştır.
İstisnalar:
- Hasar tarihinde modeli on yıldan eski olan cihazlar,
- Aksam ve teferruatı da dahil olmak üzere; cep telefonları, dizüstü/tablet bilgisayarlar, elektronik veri depolama cihazları, teyp ile telsiz, elektronik oyun/el konsolları, taşınabilir CD/VCD/DVD vb. göstericiler, projeksiyon cihazları, hesap makinesi, fotoğraf makinesi, kamera, dürbün vb. optik cihazlar, elektrikli küçük ev aletleri (robot, mikser, ütü, vantilatör, saç kurutma makinesi, tost makinesi, su ısıtıcıları, portatif pişirme cihazları, kişisel bakım amaçlı kullanılan elektrikli cihazlar, baskül).
- Her türlü yazılım, programlar ve elektronik veriler,
- Her türlü sarf malzemesi,
- Aşırılma, kaybetme, unutma halleri

Elektronik Cihaz Sigortası Muafiyeti

Elektronik cihaz sigortası teminatı kapsamına giren her bir hasarda poliçe üzerinde belirtilen muafiyet uygulanacaktır.

www.bizbize.com.tr
www.bizbizesigorta.com.tr


09 Şubat 2018

TRAFIK SİGORTASINDA AĞIR KUSUR KAVRAMI NETLEŞTİRİLMELİ


SAB Başkanı Doğan Şen, ağır kusur tarifinin mevcut yasalar içine itiraza mahal bırakmayacak şekilde yazılması gerektiğini söyledi. Şen, alkollü araç kullanmanın ve ehliyetsiz ya da yetersiz ehliyetle araç kullanmanın yanı sıra, kırmızı ışık, emniyet şeridi ve ters yön ihlali, yaya geçiş üstünlüğüne uymama ve periyodik muayenesi yapılmamış araç kullanma gibi sebeplerle yapılan kazaların da ağır kusur sayılması gerektiğini savundu.

Sigorta Acenteleri Derneği (SAB) Başkanı Doğan Şen, trafik sigortasında ‘ağır kusur’ kavramından bahsetti. “Alkollü araç kullanmak ve ehliyetsiz ya da yetersiz ehliyetle araç kullanmak gibi iki önemli hadise dışında nelerin ağır kusur sayılması gerektiğini vicdanen savunacağım” diyen Şen, şunları söyledi:
 1. Kırmızı ışık ihlali,
2. Emniyet şeridi ihlali,
3. Ters yön ihlali, ‘Taşıt Giremez’ uyarı levhalarına aykırı davranma,
4. Yaya geçidinde yaya geçiş üstünlüğüne uymama,
5. Araçların trafiğe çıkış için yetkilendirilmiş kurumca periyodik olarak yaptırılması zorunlu olan muayene süresini doldurduğu halde muayene yaptırmadan trafiğe çıkılması veya muayenede ağır kusur tespitine rağmen trafiğe çıkılması sırasında gerçekleşen kazalarda, kazaya araçtaki bakımsızlığın ve/veya ağır kusurun sebebiyet vermesi gibi durumların, 3. şahısların malını ve canını 1. dereceden etkileyen olaylar olarak kabul edilmesi ve ağır kusur sayılması gerekir.

İngiliz bir düşünür ve bilim adamından alıntı yapan Şen, “Henry Thomas Buckle ‘Suçu toplum hazırlar, suçlu işler’ diyerek günümüz bazı gerçeklerine ayna olmuştur” dedi. Yargılamanın, aslında toplumsal yaşamın yapısal bir özelliği olan çatışmaların simgesel olarak uygulamaya konulduğu resmi bir tartışma ortamından ibaret olduğunu kaydeden Doğan Şen, sözlerine şu şekilde devam etti: “Bu tartışma ortamında karşıt çıkarları taşıyan tezler dramatik bir kurgu içinde sunulur. Hukukta gri alanların çokluğu ise yargıda haksızlığa uğradığına inananların çokluğuna ve suçluların ceza görmemesine neden olur.”

Bu sebeple kırmızı ışıkta geçip bir kişinin ölümüne neden olan kişinin dava açarak kırmızı ışıkta geçmenin ağır kusur olmadığını ifade edebileceğini belirten Şen, “Ceza kanunu kendisine sadece 2-6 yıl arasında bir ceza öngörebilir. Ama birçok hafifletici neden araya girerek bu cezalar hafifletilmekte, kişinin ilk kazası ise yok denecek düzeye inebilmektedir. Bu vakayı savunan avukat hukukun kendisine sağladığı imkanlarla yargılanan kişiyi beraat ettirebilir. Peki, ölen kişinin yakınları üzerinde nasıl etki bırakılmıştır, adalet sağlanmış mıdır? Ya da empati yapıldığında aynı hususun yargılanan kişinin bir yakınına tezahür ettiği zaman nasıl bir düşünce içinde olunacaktır? İşte mesele buradaki ince çizgidedir” diye konuştu.

“CAYDIRICILIK SAĞLANMALI”

Bir başka senaryoyu da gündeme getiren Şen, “Kırmızı ışıkta geçip, başka bir araca çarpan bir aracın olduğu bir senaryoda, trafik sigortası karşı tarafın maddi hasarını ödedikten sonra, kırmızı ışıkta geçene ağır kusurlusun diyerek rücu ettiğinde, itiraz eden kişi gri ortamdan faydalanarak rücudan kurtularak araç kullanmaya da devam edecektir. Bu kişiye ceza yöntemiyle caydırıcılık sağlanmazsa, kırmızı ışıkta geçmeye devam edecektir çünkü nasılsa trafik sigortası karşı tarafın hasarını ödemekte, kendisine de bir rücu gelmemekte, eskisi gibi araç kullanmaya devam etmektedir” dedi.
Şen, Karayolları Trafik Kanunu’nun ilgili maddelerinden örnek verdi:
“Araçların karayoluna uygunluğu ve teknik esaslar: Madde 29 – (Değişik: 17/10/1996 – 4199/12 Md.) Araçların yapım ve kullanma bakımından karayolu yapısına ve trafik güvenliğine uyması zorunludur. Yapım safhasında, araçların Tip Onayı Yönetmeliği ile buna bağlı diğer yönetmeliklerin çıkarılmasına Sanayi ve Ticaret Bakanlığı yetkilidir. Tip Onayı Yönetmeliği ve buna bağlı diğer yönetmelikler Bayındırlık ve İskan Bakanlığının görüşü alınarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca düzenlenir.
Araçların teknik şartlara uygunluğu:
Madde 30 – Araçların, esasları yönetmelikte belirtilen şekilde ve tarzda teknik şartlara uygun durumda bulundurulması zorunludur.
a) (Değişik : 21/5/1997 – 4262/4 md.) Servis freni, lastikleri, dış ışık donanımından yakını ve uzağı gösteren ışıklar ile park, fren ve dönüş ışıkları noksan, bozuk veya teknik şartlara aykırı olan araçları kullanan sürücüler 1 800 000 lira para cezası,
b) (Değişik: 21/5/1997 – 4262/4 md.) Diğer eksiklik ve bozuklukları bulunan araçlarla, görüşü engelleyecek veya bir kaza halinde içindekiler için tehlikeli olabilecek süs aksesuar eşya ve çıkıntıları olan araçları kullananlarla, karayolunu kullananlar için tehlike yaratacak şekilde olan veya görüşü engelleyecek ve çevredekileri rahatsız edecek derecede duman veya gürültü çıkaran araçları kullanan sürücüler 3 milyon 600 bin lira para cezası ile cezalandırılır.”
Buna göre, aracın kırmızı ışıkta durmasına neden olan fren sisteminin tutmamasına daha az ceza, gürültü ve kirlilik yaratmaya ise daha ağır bir trafik cezası verildiğine dikkat çeken Şen, kanuna göre kırmızı ışıkta geçmenin, yaya geçidinden geçen yayaya çarpmanın ağır kusur sayılmadığını ifade etti.
İnsana ve canlıya verilen önemin kavratılması, toplumsal adaletin sağlanması, trafik cezalarının caydırıcı olması, trafik sigorta hasar priminin düzeltilmesi, sigorta şirketlerine güvenin tesisi için mutlaka gri alanların beyazlatılması gerektiğini vurgulayan Şen, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Hukuk karmaşasının ortadan kaldırılmasını teminen ağır kusur tarifinin mevcut yasalar içine itiraza mahal bırakmayacak şekilde yazılması, sektörümüz ve ülkemiz yararına olacaktır. Biz SAB derneği olarak trafik kaza oranlarının düşürülmesi adına, trafik cezalarının caydırıcı olması ve gri alanların ilgili mevzuatlarda netleştirilmesini talep ettik, takipçisi olmaya devam edeceğiz.”

TRAFİK SİGORTASINDA RÜCU SEBEPLERİ

Doğan Şen, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasındaki rücu sebeplerini de aktardı: “Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda kazaya sebebiyet veren sigortalıya rücu edebilir.
Sigortalıya başlıca şu nedenlerle rücu edilir:
a) Tazminatı gerektiren olay, sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusuru sonucunda meydana gelmiş ise,
b)(Değişik:RG-2/2/2016-29612)(1) Tazminatı gerektiren olay, aracın ilgili mevzuat hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan veya geçerliliğini yitirmiş sürücü sertifikasına sahip ya da ehliyetine geçici/sürekli el konulmuş kimseler tarafından sevk edilmesi veya trafik kurallarının ağır kusur ile ihlali sonucunda meydana gelmiş ise,
c) Aracın, uyuşturucu madde veya ilgili mevzuatta belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar,
ç) Tazminatı gerektiren olay, yolcu taşımaya ruhsatlı olmayan araçlarda yolcu taşınması veya yetkili makamlarca tespit edilmiş olan istiap haddinden fazla yolcu veya yük taşınması veya patlayıcı, parlayıcı ve tehlikeli maddeleri taşıma ruhsatı bulunmayan araçlarda, bu maddelerin parlama, tutuşma ve infilakı yüzünden meydana gelmiş ise,
d) Sigortalının rizikonun gerçekleşmesi halinde bu genel şartların B.1. maddesinde belirtilen yükümlülükleri yerine getirmemesinden dolayı zarar ve ziyan miktarında bir artış olursa,
e) Tazminatı gerektiren olayın aracın çalınması veya gasp edilmesi sonucunda olması halinde, çalınma veya gasp edilme olayında sigortalının kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusurlu olduğu tespit edilirse,
f) Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halinde,
Sigortacı rücu sebeplerine dayanarak tazminat sürecini geciktiremez ve bu sebeplere dayalı bilgi ve belgeyi hak sahibinden talep edemez.”
http://www.sigortacigazetesi.com.tr/trafik-sigortasinda-agir-kusur-kavrami-netlestirilmeli/
9 Şubat 2018


07 Şubat 2018

ONLİNE POLİÇE SATIŞI

Avrupa’da online sigortacılıkta prim üretimi 100 milyar avroyu aştı...

Online ve direkt kanallardan satış, Avrupa sigortacılığında hayat ve hayat dışında en hızlı büyüyen iş modeli olmaya devam ediyor. Viyana Üniversitesi ve Mount Onyx’in araştırmasına göre, Avrupa’nın en büyük pazarlarında yıllık ortalama %22 büyüme yakalayan online prim üretimi 2016 yılında 100 milyar euroyu geçerek rekor kırdı.

Günümüzde hiçbir şirketin online alışveriş olgusunu göz ardı etmek gibi bir lüksü bulunmuyor. Müşteriler gittikçe daha fazla online ve direkt ürün istiyor. Tüm dünyadaki finansal hizmet şirketleri yeni dağıtım modelleri geliştirmek, aracıları bir kanal olarak kullanmak ya da hizmet ve müşteri tecrübesini geliştirmek için yatırım yapmaya başlamış durumda. Artık gelinen noktada ortalamanın üstünde büyüme ve kârlılık için geleceğe bakmak önem kazanıyor.

Büyük resme bakacak olursak, Avrupa’daki tüm online kanallar, sektörün online sigortadaki standartlarına ayna tutuyor. Şu an ortaya konulan, müşteri beklentileri ve teknik araştırmalar üzerine kurulmuş olan sistem, internet üzerinden işlem yapmak isteyen müşterilerin beklentilerini karşılamayı hedefliyor.

Sektördeki oyuncuların başarılı bir online strateji uygulaması için şu soruların cevabını bilmesi gerekiyor: Avrupa’nın trendleri, sektör standartları ve en iyi uygulamalar nedir? Ülkem ve şirketim Avrupa’ya karşı kendini nerede konumlandırıyor?



ONLINE SİGORTA TRENDLERİ

Mount Onyx ve Viyana Üniversitesi tarafından yapılan “Online Sigorta Trendleri: Avrupa ve Ülke Raporları” adlı trend analiz çalışması 30 ülkeden 700 sigortacı ve Avrupa’nın önemli insurtech girişimlerinden isimlerin görüşlerini yansıtıyor. Rapor, gelecek trendlerin sigorta sektörünü nasıl etkileyeceği konusuna ışık tutmayı hedefliyor.

EN BÜYÜK 13 ÜLKEDE YILLIK BÜYÜME %22

Pazarın doygunluk seviyesi ve online sigortacılığın pazar payı ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. İngiltere gibi, dijital satış pazar payı %12 gibi seviyeleri bulan ülkeler “doygun ülkeler” olarak geçiyor. %11.9 ve %2 arası ise “gelişen ülkeler”, bunun altında olan Rusya gibi ülkeler ise “gelişmekte olan ülkeler” olarak sınıflandırılıyor.

2000 ve 2015 yılları arasında Avrupa’daki online sigorta kanallarının büyümesi, sektördeki yıllık prim artışından daha hızlı oldu.

13 büyük Avrupa sigorta pazarında direkt satış kanallarının bu 15 yıl içinde yıllık ortalama büyümesi %22 oranında. Bu prim üretiminin ortalama büyümesi olan %5 seviyesinden epey yüksek. Batı Avrupa’da büyüme %3 olurken, Doğu Avrupa’da bu seviye %8 oldu. Direkt satış kanallarındaki büyümeye bakacak olursak; Batı Avrupa %14 büyürken, Doğu Avrupa %35 büyüdü. Aşağıdaki tablo sigorta sektörünün son 15 yıldaki büyüme odağını ortaya koyuyor.

700’DEN FAZLA ONLINE KANAL

2016 yılında Avrupa’da online sigorta kanalı bulunan 439 sigortacı, 214 aracı kurum ve 47 büyük insurtech bulunuyordu. Bu kanalların %34.4’ü Batı Avrupa’da, %16.9’u Kuzey Avrupa’da, %26.7’si Doğu Avrupa’da ve %22.1’i Güney Avrupa’da hizmet veriyor.

Aracıların (fiyat karşılaştırma platformları ve online brokerler) dağılımına bakacak olursak da benzer sonuçlar görüyoruz. Burada tek fark Güney Avrupa’da Doğu Avrupa’dan bir miktar fazla aracı olması.

Insurtechler teknolojideki inovasyonları kullanarak mevcut sigorta modelinin ulaşamadığı noktalara ulaşıyor ve verimli görülmeyen iş alanlarını teknoloji ile kullanabiliyor. Finansal teknolojiler için kullanılan fintech teriminden türeyen insurtech, sigorta ve teknolojiyi bir araya getiren oluşumlar için kullanılıyor. Avrupa’da fintech startuplarının %10’u insurtechlerden oluşuyor.

Online sigorta hizmeti verenler arasında hem uluslararası şirketler hem de sadece yerel sermayeli şirketler bulunuyor. 2016 yılında, Avrupa’da ülke başına düşen ortalama 14.2 online sigortacı şirketinden 9.5’i uluslararası, 4.6’sı yerel şirketlerden oluşuyordu. Batı Avrupa’da yerel şirketlerin oranı 10.3’e çıkarken, Kuzey Avrupa’da bu oran 5.0, Doğru Avrupa’da 1.4 ve Güney Avrupa’da 3.1 oldu.

Sigortacıların online sigorta kanalları hibrit, pasif ve aktif iş modelleri kullanıyor. Hibrit kanallar online alışverişe olan ilgiyi kullanarak müşteriyi elde tutmayı ve eldeki geleneksel ürünleri kullanarak, internete özel bir promosyon yapmadan satış yapmayı hedefliyor.
Yine müşteriyi elde tutmayı hedefleyen pasif online kanallar, marka gücünü ve websitesini kullanarak satış yapıyor.

Aktif online kanallar ya da tamamen direkt satış üzerine kurulu sigortacılar, markalarını ve websitelerini aktif tutarak ve TV reklamları gibi nokta atışı promosyonlar kullanarak yeni kullanıcılar kazanmaya çalışıyor.

Diğer taraftan, pasif ve aktif kanallar online broker ya da aracı olarak konumlanarak, arkasına birden fazla sigorta şirketi alıp yeni müşteriler kazanmak için kendini tekrar yapılandırılabiliyor.

Avrupa’daki sigortacıların dağılımlarına bakacak olursak; online satış kanallarının %58.5’i hibrit, %25.1’i pasif ve %16.4’ü aktif kanal olarak tanımlanıyor.

INSURTECHLER 4 ALANDA YOĞUNLAŞIYOR

Bölgedeki en büyük insurtech şirketlerinin temel olarak yoğunlaştığı 4 alan bulunuyor: Müşteri analitiği, ürünler, satış ve pazarlama, hizmet ve operasyonlar.

Ürün tarafında odakta mikro sigorta ürünleri, kişiselleştirilmiş ürünler ve siber sigorta gibi KOBİ’lere özel ürünler var. Bu konuda inovasyon trendleri ise bankacılık ürünlerini sigorta ürünleri ile birleştirerek “sigortadan da fazlası” şeklinde risk analizi, risk önleme gibi hizmetler de sunma yönünde.

Satış ve pazarlama tarafında bireysel danışmanlık, yeni iş ortaklığı modelleri, kişiye özel ürünler ve eşler arası (peer to peer, p2p) konseptler öne çıkıyor. Burada şirket içi platformlar (şirketin kendi çalışanlarına sigorta satması) ve ürünlerin bağlı programlar tarafından satılması gibi fikirler var.

Hizmet ve operasyonlar tarafındaki inovasyonlar, online sigorta kontratlarının düzenlenmesindeki gelişmeler, hasar sonuçlandırma teknolojileri ve uyum süreçlerini kısaltacak uygulamalardan oluşuyor. Bunun dışında kağıtsız ofis ortamları ve tüm dokümanlara uzaktan erişim gibi dijitalleşme çalışmaları devam ediyor.

ÜLKELER ARASINDA BÜYÜK FARK VAR

Pazar payı, kullanıcı portföyü, iş modeli ve belki de en önemlisi olan performans seviyesinde Avrupa ülkeleri arasında büyük farklar gözlemleniyor. 2016 yılında en büyük 31 Avrupa pazarında ortalama 14.2 dijital dağıtım kanalının aktif olduğu görülüyor. Ülkelerde faaliyet gösteren dijital dağıtım kanallarının sayısı sadece doygunluk değil, pazarın büyüklüğü ile de doğru orantılı.

Almanya ve Hollanda, sırasıyla 43 ve 37 dijital oyuncuyla listede başı çekiyor. Bunu İngiltere, Polonya, Fransa, İspanya, İtalya, Çek Cumhuriyeti, Avusturya, İsviçre, Macaristan ve Slovakya 14 ile 30 arasında direkt satış kanalıyla takip ediyor. En fazla 13, en az 9 direkt satış kanalı bulunan ülkeler ise İrlanda, Belçika, Rusya, Türkiye, Hırvatistan, Portekiz, Yunanistan, İsveç, Danimarka, Finlandiya ve Norveç. Letonya, Litvanya, Estonya, Ukrayna, Romanya, Slovenya, Lüksemburg ve Bulgaristan’da ise direkt satış yapan kanalların sayısı 8’in altında.
Çalışmaya göre en çok aracının faaliyet gösterdiği ülkeler olan Almanya ve İngiltere’nin ardından İspanya, İtalya, Rusya ve Fransa geliyor.
Tüm ülkelerde faaliyet gösteren online kanalların sayısı yükselişte. Tabii, bu tüm kanalların başarılı olduğu anlamına gelmiyor. Şirketlerin başarısını tek bir ögeye bakarak değerlendirmek de mümkün değil. Satış odağındaki kitle, ürünler, fiyatlandırma gibi, büyük başarı gösteren online satış kanalları ve şirketlerin anahtar performans göstergeleri büyük farklılık gösterebiliyor.

İNTERNETTEN SATIŞ DİĞER MODELLERE GÖRE UCUZ

Online sigortacılığın tanımı uzaktan satış, direkt satış, internet satışı, telesatış, online kanal, e-ticaret gibi terimleri de kapsıyor. Online ve direkt kanal satışlarının çoğu internet üzerinden ya da telefon üzerinden tamamlanıyor. Ödeme ise sigortacı ya da online brokerler ve insurtechler gibi direkt satış partnerleri üzerinden gerçekleşiyor.

Yüz yüze satış yöntemlerine alternatif olan direkt satış modelleri çoğu zaman diğer satış yöntemlerine göre daha masrafsız olması nedeniyle ucuz olabiliyor. Diğer taraftan, yeni online sigorta yöntemleri geleneksel kanalları yenilemek yerine, geleneksel kanallara destek oluyor.
Neredeyse tüm branşlardaki ürünler internet üzerinden satılabiliyor. Ancak, satışın nasıl yapıldığı konusu Avrupa coğrafyasında yer alan ülkeler içinde büyük farklılıklar gösteriyor.

Avrupa’da genel olarak internet üzerinden yapılan satışlar hayat dışı ürünlerde yoğunlaşıyor. Almanya gibi bazı ülkelerde ise hayat tarafındaki direkt satış oranları daha yüksek. Hollanda’da ise sağlık sigortaları direkt satışlar da başı çekiyor.

Avrupa’dakİ online sİgorta kanallarının büyümesİ, sektördekİ yıllık prİm artışından daha hızlı oldu.

13 büyük Avrupa sİgorta pazarında dİrekt satış kanallarının bu 15 yıl İçİnde yıllık ortalama büyümesİ %22 oldu. Bu prİm üretİmİnİn ortalama büyümesİ olan %5 sevİyesİnden epey yüksek.

http://www.sigortacigazetesi.com.tr/avrupada-online-sigortacilikta-prim-uretimi-100-milyar-avroyu-asti/
Umut Deniz Elçi
umut@sigortacigazetesi.com.tr

30 Ocak 2018

Sigortayı internetten satın almak!

Sigortacı Gazetesi’nden Umut Deniz Elçi’nin yaptığı bir habere dikkat kesildim. Haberde Avrupa’da online sigortacılıkta prim üretiminin 100 milyar euroyu aştığı belirtiliyordu. Mount Onyx ve Viyana Üniversitesi tarafından yapılan “Online Sigorta Trendleri: Avrupa ve Ülke Raporları” adlı trend analiz çalışmasına dayanan haberde 30 ülkeden 700 sigortacı ve Avrupa’nın önemli insurtech girişimlerinden isimlerin görüşlerine yer veriliyor. Rapor, gelecek trendlerin sigorta sektörünü nasıl etkileyeceği konusuna ışık tutmayı hedefliyor.

Haberde 2000 ve 2015 yılları arasında Avrupa’daki online sigorta kanallarının büyümesinin sektördeki yıllık prim artışından daha hızlı olduğuna özellikle vurgu yapılırken, aklıma ülkemiz geldi ve “Bizde durum nedir?” diye düşündüm. Türkiye Sigorta Birliği (TSB) tarafından kısa süre önce yayınlanan sektörün 12 aylık verileri içinde satış şekli bazında prim üretimlerini sizle paylaşmak istiyorum. TSB verilerine göre 2017 yılında ülkemiz sigortacılığında toplam prim üretimi bir önceki yıla göre yüzde 15 oranında artışla 46.5 milyar TL’yi aştı. Söz konusu toplam üretim içinde satış şekillerine göre üretime baktığımızda ise; telefonla satışın 444 milyon TL, online satışın da 215 milyon TL ile toplam üretim içinde çok düşük kaldığı gözlerden kaçmıyor. İki satış şeklinin toplam içindeki payı sadece yüzde 1.5 seviyesinde. Söz konusu verilerin önceki 2 yıllık seyrine bakıldığında ise 2015 ve 2016 yılında %0.1 oranında yıllık artışlar görülüyor. Geleneksel satış şekli ile prim üretiminin 2017 yılında 45 milyar 844 milyon TL olduğunu belirtmek isterim. Toplam içindeki payı yüzde 98.5.

Evet, dünya sigortacılığında hızla online’a doğru bir kayış gözlerken, ülkemiz sigortacılığında ise bu yönde gideceği yolun çok uzun olduğunu rakamlarımızdan görebiliyoruz. Bu rakamların değişmesinde en büyük görev ise online sigorta hizmeti vermeye çalışan şirketlere düşüyor. Online acentelikten öteye geçerek son yılların en popüler kavramı olan insurtech anlamında girişimlere de yönelerek sigortaya farklı bir boyut kazandırmaya çalışmaları gerektiğini düşünüyorum. Tabii, bir de online kanaldan sigorta ürünü satmaya çalışmak var ki, ülkemizde bu kanala olan güven tüm sektörlerin penceresinden baktığımızda dahi henüz tam anlamıyla sağlanamamışken çok zor gibi duruyor.

http://www.sigortacigazetesi.com.tr/sigortayi-internetten-satin-almak/

7 Şubat 2018

SEKTÖR "SERBEST TARİFE" DİYOR, TRAFİKTE TEK ÇARE PRİM ARTIŞI DEĞİL

Sektörde %5’lik ek prim artışının olumlu etkileri olacağı düşünülse de, trafik sigortasındaki sorunun sadece primleri artırarak çözülmeyeceği ifade ediliyor. Kalıcı bir çözüm için kaza frekansının düşürülmesi ve maliyetlerin azaltılması gerektiği savunulurken, serbest tarife beklentisi devam ediyor.

Sigorta sektörü üç yıldır trafikle yatıp trafikle kalkıyor. Bu branştan edilen zararın önlenmesi için yapılan zamlarla başlayan süreçte tansiyon bir türlü düşmedi. En son Hazine Müsteşarlığı, trafik sigortasında tek seferlik bir zam uygulamasına gitti. Buna göre, zorunlu trafik sigortasında her bir araç grubu ve basamak bazında hesaplanan azami primler, 1 Ocak’tan itibaren geçerli olmak üzere, Aralık 2017 azami primlerine %5 eklenerek hesaplanmaya başladı.

Aralık 2017’de ortalama trafik primi 529 liraydı. %5’lik ek zam ve %1.5’lik aylık ilave ile birlikte, ortalama prim yeni yıla 853 lira olarak başladı. 24 Ocak itibarıyla ise, ortalama trafik primi 591 liraya indi. Ay sonundaysa ortalama primin 570 lira civarına düşmesi bekleniyor.



TRAFİKTE NELER OLMUŞTU?

Zorunlu trafik sigortasında 2012 yılının sonunda yaklaşık 1.3 milyar lira zarar eden sigorta şirketleri, bu zararı telafi etmek için primleri artırmaya başladı. En çok zarara yol açan araçların ticari araçlar olması sebebiyle, bu prim artışı ticari araçlara daha çok yansıdı. Yüksek riskli ticari araçlara poliçe yapmaktan kaçınmak için çok yüksek fiyatlar verilmesi kamuoyunun gündemine oturdu.

Bunun üzerine Kasım 2015’te, Hazine Müsteşarlığı zorunlu trafik sigortasında ticari araçlar için tavan fiyat uygulaması getirdi. Poliçe kesmekten kaçınan şirketlere ağır yaptırımlar uygulanacağı konusunda da sektörü uyardı. 2015 yıl sonunda trafik branşında edilen teknik zarar yaklaşık 2.4 milyar dolara çıkınca, sigorta şirketleri çareyi diğer araçların primlerini de yükseltmekte buldu.

Ancak yükselen primler toplumun farklı kesimleri tarafından tepkiyle karşılandı. Her ne kadar artan primler teknik sonuçları olumluya döndürdüyse de, Hazine Müsteşarlığı primlerin çok yüksek olması gerekçesiyle Nisan 2017’de trafik sigortasında serbest tarifeyi sonlandırdı ve tüm araçlar için tavan fiyat uygulaması getirdi. Aynı zamanda, acentelere de taban komisyon uygulaması başladı.

11 YIL SONRA GELEN KÂR
Zararla geçen 11 yılın ardından, prim artışının da etkisiyle 2016 sonunda 19 milyon lira teknik kâra geçilen branşta, Eylül 2017 sonunda yeniden zarara dönüldü ve 240 milyon lira teknik zarar kaydedildi.

Sektör tarafından tepkiyle karşılanan tavan fiyat uygulamasının ardından Hazine trafik branşında bir düzenlemeye daha gitti ve temmuz ayında yayınlanan yönetmelikle “Riskli Sigortalılar Havuzu” uygulamaya alındı. Trafik sigortası poliçelerine ilişkin prim ve hasarın sigorta şirketleri arasında paylaştırılmasını sağlayan havuz sayesinde 1, 2 ve 3’üncü basamaktaki hususi araç ve kamyonetler ve bunların dışında kalan tüm araçlar havuza devredilebilir hale geldi.

Yaşanan tüm bu gelişmelerin ardından sektör trafik sigortasında zararın oldukça yükseleceğini ifade etti. Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Can Akın Çağlar, sektörün trafik sigortasından kâr etmeyi beklemediğini, ancak zararın makul bir seviyede tutulması gerektiğini savundu ve hesaplamalarına göre 2017 sonunda zorunlu trafik sigortasındaki zararın 2.3 milyar liraya ulaşacağını kaydetti. Hazine’nin bu branşta yaptığı iyileştirmeler üzerine açıklama yapan TSB Genel Sekreteri Mehmet Akif Eroğlu ise, “Acente komisyonlarının %10’dan %8’e düşürülmesi ve Hazine Müsteşarlığı’nın trafik sigortasındaki aylık %1 oranındaki zammı %1.5’e çıkarması avantaj sağladı. Ancak bu iyileştirmeler hasar tahminlerimizi sadece 2.1 milyar liraya düşürdü” ifadelerini kullandı.

%5 EK ZAM
Sektörden gelen tepkiler üzerine Hazine Müsteşarlığı, bu yılın ocak ayından itibaren geçerli olacak %5’lik ek zam uygulamasını getirdi. Buna karşın primlerde yapılan bu tek seferlik artışın tabloyu yeterli olmadığı görüşü hakim. Sektör her ne kadar sürekli serbest tarifeye dönülmesi taleplerini dile getirse de, tavan fiyat uygulamasının 2018 sonuna kadar kaldırılması mümkün görünmüyor. Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürü Şerif Çakırsoy’un yaptığı açıklamalar sebebiyle, havuz uygulamasının kalıcı olacağı, tavan fiyatın da uzun bir süre kalkmayacağı biliniyor.

%5’lik ek prim artışının sigorta şirketlerini bir nebze olsa rahatlatacağı düşünülse de, yeni yılda da zarar tablosunun süreceği öngörülüyor. Sadece primlerle oynanarak trafik sigortasındaki sorunun çözülemeyeceğini vurgulayan sektör yöneticileri, öncelikle kaza frekansının artırılması gerektiğini belirtiyor ve değer kaybı ile değerden yoksun kalma tazminatının hesaplanması, tazminat limitlerinin detaylandırılarak ucu açık tazminatlara sözleşme öncesi limit getirilmesi, bunların yanı sıra poliçeler üzerindeki vergi ve fon yükünün hafifletilmesi gibi düzenlemeler bekliyor.

ALLIANZ TÜRKİYE CEO’SU: %5 PRİM ARTIŞI YETERLİ OLMAZ
“Yapılan %5’lik artışın olumlu etkileri olacaktır. Ancak bu artışın yeterli olmayacağı görüşündeyim. 2017 yılı 9. ay sonuçlarında görülen zararın, yapılan ek zamma rağmen 2018 yılında devam etmesi büyük olasılık.”

Allianz Türkiye CEO’su Aylin Somersan Coqui, trafik sigortası primlerine yapılan zammı değerlendirdi. 12 Nisan itibarıyla zorunlu trafik sigortalarına getirilen ve ortalama sigorta primini %30 civarında aşağı çeken tavan fiyatı uygulamasının tüm sektörü doğrudan etkilediğini belirten Somersan Coqui, bu branşta 2017 yılında poliçe adedi artmasına rağmen poliçe primleri azaldığı için trafik prim toplamında düşüş gerçekleştiğini aktardı. 2018 yılı başından itibaren geçerli olmak üzere yapılan %5’lik artışın olumlu etkileri olacağını belirten Somersan Coqui, “Buna karşın bu artışın yeterli olmayacağı görüşündeyim” dedi.

Tarife uygulamasının gerçek olumsuz etkisini bu yıl içinde daha net göreceğimizi kaydeden Somersan Coqui, “2017 yılı 9. ay sonuçlarında da görülen zararın, yapılan ek zamma rağmen 2018 yılında devam etmesinin büyük olasılık olduğunu belirtmek isterim” şeklinde konuştu.

“SERBEST TARİFEYE DÖNÜLMELİ”
Tablonun olumluya çevrilmesi için önerilerini de paylaşan Somersan Coqui, “Önümüzdeki dönem temel beklentimiz, tavan fiyat uygulaması konusunda bütüncül bir yaklaşımla tüm tarafların yararına olacak kalıcı bir çözümün üretilmesi ve yeniden serbest tarife sistemine geri dönülmesi yönündedir. Mevcut uygulama kısmi iyileştirmelerle devam ettiği takdirde, kötü sürücü iyi sürücü ayrımı ile doğru fiyatlama, kazaların azaltılması ve sistemin sağlıklı temeller üzerinde gelişimi alanlarında eksikliklerle yola devam edilmiş olacak. Bu vesile ile sektörün sürdürülebilirliğinin serbest tarife mekanizmalarının sağlıklı işlemesine bağlı olduğunu bir kez daha belirtmek isterim” dedi.

KORU SİGORTA GENEL MÜDÜR BAŞ YARDIMCISI: SADECE PRİM ARTIŞIYLA KÂRLILIK MAKUL SEVİYEDE TUTULMAZ
“Yetersiz fiyatlama yapılan risk gruplarındaki azami prim uygulamasının detaylandırılması gerekir. Mevcut uygulamada sadece fiyat artışı ile bu branşın kârlılığını makul bir bantta tutmanın da mümkün olmayacağını düşünüyorum.”

Koru Sigorta Genel Müdür Baş Yardımcısı Ender Güzeler, trafik sigortasında yaşanan son gelişmeleri Sigortacı Gazetesi’ne değerlendirdi. “Bilindiği gibi, aslında kamu otoritesi Nisan 2017’de azami prim uygulamasının kapsamını genişleterek ve nihai olarak Haziran 2017’de Riskli Sigortalılar Havuz sistemini getirerek serbest tarifeden bilinmeyen bir süre için vazgeçti. Her ne kadar düzenlemeler kısmen olumlu değişimlerin sinyalini verse de, gelinen noktada teminat limitlerinin, sigorta primlerinin, acente komisyonlarının, poliçelerdeki fon ve vergilerin kamu otoritesi tarafından belirlendiği, tazminat hesaplamalarının bağımsız eksper ve mahkemeler tarafından belirlediği bir ortamda trafik sigortalarından oluşacak zararın sorumluluğunun kimde olacağı ve nasıl finanse edileceği konusuna gerekli çözümün üretilmediği ortadadır” diyen Güzeler, doğal olarak sigorta şirketleri kadar kamu otoritesinin de bu durumun ve sorumluluğunun farkında davrandığını kaydetti.

Söz konusu artışı hiç yoktan iyidir diyerek değersizleştirmemek gerektiğini düşünen Güzeler, “Daha farklı oran mı olmalıydı? Evet. Ama, artış oranından önce uygulanan tarifenin, yetersiz fiyatlama yapılan risk gruplarında azami prim uygulamasının detaylandırılması gerektiğini düşünüyor ve bunları yapmadan toptancı bir yaklaşımla trafik tarifesinin serbest piyasa dinamiklerinin işlediği bir ortamda uzun süre yönetilebileceğini öngörmüyorum” dedi.

“OLUMLUYA DÖNMESE DE İYİLEŞTİRİCİ KATKISI OLUR”
Son zammın trafikteki kârsızlık sorununa etkisini de sorduğumuz Güzeler, şu yanıtı verdi:

“Tablo olumluya dönmese de mutlaka iyileştirici bir katkısı olur. Aslında ekstra yapılan artış oranı sadece %3.5. Havuz kapsamındaki riskler için bunun birkaç katına ihtiyaç var. Sadece yıl içinde planlı yapılan artış oranlarını topladığımızda hasar enflasyonunu (otomobil sektörü kur artışları ve sağlık enflasyonu) karşılar gibi görünse de aslında yetersiz olduğu, yıl ortalamasında hasar enflasyonun minimum 5 puan altında kalacağı görülmektedir. Hesaplamalarımıza göre azami primlerin sektör portföyünün %40-45’i için yeterli olmadığı, kalan kısım için ise gerekli olan ticari priminin %1-3 üzerinde olduğunu görüyoruz.”

Mevcut kamu tarifesinin en azından 2018 sonuna kadar süreceğinin kesin olduğuna dikkat çeken Güzeler, “Sadece fiyat artışı ile bu branşın kârlılığını makul bir bantta tutmanın da mümkün olmayacağını düşünüyorum. Bu gerekçelerle, maliyetlerin tüm bileşenlerine yönelik uzun süredir dile getirilen ve bazılarında mevzuat düzenlemesi getirilse de etkisi henüz tam hissedilmeyen konular, değer kaybı, değerden yoksun kalma tazminatının hesaplanması, tazminat limitlerinin detaylandırılarak ucu açık tazminatlara sözleşme öncesi limit getirilmesi, üzerinde çalışılan genel şartlarla birlikte kısa vadeli çözümlerin başında gelmektedir. Ayrıca, poliçeler üzerindeki vergi ve fon yükünün de bir miktar hafifletilmesini de kısa vadeli çözümlere ekleyebiliriz. Kısa vadede beklenen çözümlerin üzerine, orta ve uzun vadede serbest tarife uygulamasıyla birlikte sigortalılık oranını/sigortalı sayısını artıracak, riski yayan ve anti seleksiyonu engelleyen bir düzenlemeye ihtiyaç var” diye konuştu.
http://www.sigortacigazetesi.com.tr/sektor-serbest-tarife-diyor-trafikte-tek-care-prim-artisi-degil/
Renk Özcan
renk@sigortacigazetesi.com.tr

6 Şubat 2018

Yeni Değer Teminatı & Allianz Sigorta

Yeni satın aldığınız sıfır km aracınızın  ilk tescil tarihinden itibaren geçecek bir yıllık süre içerisinde, meydana gelecek tam ziya (pert)...