sigorta etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sigorta etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ağustos 2018

SİGORTAYA GÜVEN GERİSİNİ MERAK ETME SEN !

CAN KANTAR: Sigortaya güven gerisini merak etme sen !

Özel sigorta sektörü her geçen gün büyüyor. Sistem güvene dayalı. Ne kadar çok insan sigorta sistemine güven duyarsa, pasta o kadar çabuk büyüyor. Şimdilik zorunlu sigortalar sistemi büyütüyor. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde yani sigorta bilinci gelişmemiş toplumlarda bir sigortanın “zorunlu” olması gerekli. Çünkü bu sayede sigortanın önemi de anlaşılmış oluyor. 

Sigorta sektörü ile ilgili de ne yazık ki toplumda olumsuz bir algı var. Bayramda ziyaret ettiğim bir aile büyüğüm, “Can ben bu sigortayı 30 yıl önce yaptırmıştım, yıllarca ödedim, çıkarken yatırdığım paranın yarısını aldım. Bu nedenle o gün bu gündür sigorta yaptırmıyorum” dedi. Evet geçmişte hayat sigortalarında sorun yaşandı ve sektör bundan bir ders çıkardı. Sonrasında düzenleyici kamu yararı otoritesi olayı baştan derledi ve tüketici haklarını ön planda tutan kanunlar çıkardı. Artık öyle sorunlar yok. Fakat şimdi sigorta yaptırmak için o kadar çok nedenimiz var ki…



Yüzde 96 memnun sigortalı 
Sigorta şirketleri yılda milyonlarca tüketiciye dokunuyor. Hasarı olan sigortalının yüzde 96’sının mağduriyeti hemen çözülüyor. Geri kalan yüzde 2 zaten sigorta şirketini dolandırmaktan yakayı ele vermiş ve alacağından feragat etmiş oluyor. Diğer yüzde iki ise sigortalı ile sigortacı arasındaki anlaşmazlık nedeniyle bir şekilde yargıya taşınmış bir durumu söz konusu. Yani baktığınızda sorun yaşamayan kesim çoğunlukta. Ama sorun yaşayan kesim az da olsa tüketici hassasiyeti nedeniyle medya da çok daha geniş yer bulabiliyor. Bunun yanında mağduriyeti önlenmiş yüzde 96’lık kesim ise memnuniyetini pek dile getirme fırsatı bulamıyor. Ya da “zaten sigortacıların işi bu değil mi ?” diyerek memnuniyetini dile getirmiyor. 

Sigorta şirketleri müşteri şikayetleriyle çok ilgililer. Kendi departmanları var ve sosyal medyadan da şikayetleri takip ediyorlar. Sigorta sektörünün neredeyse üçte ikisi motor branşlarından oluşuyor. Yani Trafik-Kasko. Bu konuda da sigortalılara sigorta şirketleri adına hizmet veren bir kuruluş Türkiye’nin en önemli şikayet bildirim sitesinde memnuniyet sıralamasında birinci sırada. Evet RS Servis, sikayetvar.com sitesinde müşteri memnuniyetinde birinci sırada yer aldı. Bu bile sigorta sektörünün bir hizmet sağlayıcısının üzerinden ne kadar başarılı olduğunun bir göstergesi değil mi? 

TTnet internet bağlayacak, bekliyoruz!
Sigorta sektörünün bu konuda ne yazık ki hakkı yeniyor. Bankacılık sektörü ya da GSM ve internet sağlayıcısı kurumlara yönelik milyonlarca şikayet var. En son yaşadığım sorun mesela… Bodrum’daki evime 2 aydır internet bağlatamıyorum. Evim dağda değil, okula 200, ana yola 250 metre mesafede. TürkTelekom’a ait TTnet direği ve kutusuna ise 20 metre mesafede. İki aydır bekliyorum, aramadığım yer kalmadı. Yaz bitti internet bağlanacak. Bankalar, dijital TV platformları, GSM ve internet sağlayıcıları ile yaşanan sorunların yanında sigortacıların ki ne ki? 

http://www.sigortamedya.com.tr/can-kantar-sigortaya-guven-gerisini-merak-etme-sen/

02 Mart 2018

DESTEKTEN YOKSUN KALMA KARARI

Destekten yoksun kalma kararı sigortacıyı sevindirdi...
Yüksek yargı tarafından verilen kararda, destekten yoksun kalma taleplerinde “destek” konumundaki sürücünün kusurunun tazminat yükümlülüğünü kaldırıcı ve azaltıcı etkisi olduğunun beyan edilmesi, sigortacıların tazminat yükünü azaltacak.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (HGK) geçtiğimiz yılın Kasım ayı başında 01.11.2017 gün ve 2017/1315 E., 2017/1239 K. sayılı kararıyla destekten yoksun kalma tazminatları konusunda yeni bir karara imza atmış bulunuyor.
Bu kararı önemi dolayısıyla aşağıda inceleme konusu yapmaktayız.
I. Karara konu olan uyuşmazlık ve değişik düzeydeki yargı organları tarafından söz konusu uyuşmazlık hakkında verilen kararlar
1- DAVA VE CEVAP
Davacıların miras bırakanı askeri kurumda sürücü olarak görevlidir. Aracı sevk ederken kaza yapmış ve hayatını kaybetmiştir.
Bunun üzerine davacılar destekten yoksun kalma tazminatı istemişlerdir.
Davalı idare hizmet kusurunun bulunmadığını, kazanın davacıların miras bırakanı sürücü ile diğer aracın sürücüsünün kusurlarından kaynaklandığını; davacıların miras bırakanının kusurunun illiyet bağını kestiğini ve bu sebeple sorumlu tutulamayacağını savunmuştur.
2- İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesi kararı şu şekildedir:
Kazanın meydana gelmesinde davalı idarenin hizmet kusuru yoktur.
Kaza davacıların miras bırakanının %70 oranındaki ağır kusuruyla meydana gelmiştir.
İlliyet bağı kesilmiştir. Bu sebeple davanın reddi gerekmiştir.

3- YARGITAY’DAN ‘BOZMA’ KARARI
Temyiz başvurusu üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 17. HD (Hukuk Dairesi), aşağıdaki hususları içeren bir bozma kararı vermiştir:
Destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma zararı, salt sürücünün desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır.
Destekten yoksun kalma tazminatı, salt miras yoluyla geçen bir hak olsa idi, desteğe karşı ileri sürülebilen savunmalar, ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı da ileri sürülebilecekti. Oysa destekten yoksun kalma zararı, desteklerinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalanların doğrudan kendileri üzerinde doğan zarardır.
Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez.
Mahkemece davacıların desteğinin meydana gelen olayda ağır kusurlu olduğu ve illiyet bağının kesildiği değerlendirilmiştir. Ancak, kazaya karışan diğer araç sürücüsünün de kusuru bulunmaktadır. Şu halde, ağır kusurun söz konusu olduğu ve illiyet bağının kesildiği sonucuna varılamaz.
İlk derece mahkemesi kararı hatalı değerlendirme ile verilmiştir.
4- HGK DİRENME KARARINI KABUL ETTİ
Yargıtay 17. HD’nin bozma kararı üzerine dosyayı yeniden değerlendiren ilk derece mahkemesi, önceki kararında direnmiştir. Bunun üzerine dosya HGK önüne gelmiş ve HGK tarafından direnme kararı yerinde bulunarak onanmıştır. HGK direnme kararını onarken özetle aşağıdaki hususları belirtmiştir:
Zararın tazminini talep etmek hakkı doğrudan zarar görene tanınmıştır. Doğrudan zarar görenin dışında üçüncü bir kişinin tazminat talebinde bulunma hakkı, kural olarak yoktur.
Bu sebeple sözleşme dışı sorumluluk hukukunda üçüncü bir kişinin maruz kaldığı yansıma zararı, prensip olarak, tazmin edilemez niteliktedir. Zira sorumluluk hukukunun temel kurallarından birini, tazminat talebinde bulunabilecek olan kişi veya kişilerin sadece doğrudan zarara uğrayanlar olması oluşturur. Bunun istisnası ise destekten yoksun kalma tazminatıdır.
Bu bağlamda üzerinde durulması gereken en önemli husus, sürücünün kazanın meydana gelmesinde tam veya kısmi kusurlu olmasının, üçüncü kişi durumunda bulunan destekten yoksun kalmış olanlara karşı ileri sürülüp sürülemeyeceğidir.
KTK (Karayolları Trafik Sigortası) m.85’te araç işletenine yüklenen sorumluluk tehlike esasına dayanır. KTK m.86 ise işletenin hangi hususları kanıtlayarak sorumluluktan kurtulabileceğini düzenlemektedir.
Bundan başka BK, zarar görenin zararın doğmasına veya artmasına etki eden davranışının, hakimin takdirine bağlı olarak tazminat yükümlülüğünden kurtulma veya tazminattan indirim yapılması sonucuna yol açabileceğini öngörmüştür.
Bu sayılan hükümler ışığında kural olarak sürücünün ölümünden işletenin sorumlu olduğu, dolayısıyla davacıların işletenden talepte bulunma haklarının bulunduğu kabul edilmelidir.
Ancak, yansıma yoluyla zarar görmüş olan destekten yoksun kalan kişilerin, kendilerine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olmaları mümkün değildir.
BK m.52 fk.1 «hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz» ilkesine dayanmaktadır.
Desteğin ölümü sebebiyle meydana gelen zararın yansıma yoluyla destek görenleri etkilediği nasıl kabul ediliyorsa, desteğin kusurlu davranışlarının da aynı şekilde destek görenlere yansıyacağının kabul edilmesi gerekir.
Zarara uğramamak için gerekli özeni göstermeyen kimse, bu hareket tarzının sonuçlarına katlanmalı ve özen eksikliğinin zararın meydana gelmesinde oynadığı role, etkisine ve derecesine göre zararı kısmen veya tamamen üzerine almalıdır. Çünkü kendi kusuruyla sebebiyet verdiği veya artmasına neden olduğu zararın ödettirilmesini istemek Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen doğruluk ve dürüstlük kurallarına aykırı olacaktır. Somut olayda, dürüstlük kuralına göre, davacıların miras bırakanı sürücünün %70 kusuruyla meydana gelen kaza sonucu ölümü nedeni ile davacıların (destekten yoksun kalanların) talep ettikleri destekten yoksun kalma tazminatından davalı işletenin sorumlu olmadığı kabul edilmelidir.
l Destekten yoksun kalma tazminatının yansıma zararı olması nedeniyle desteğin kusurunun davacılara karşı ileri sürülemeyeceği ve bozma kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş HGK çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir
l Tüm bu nedenlerle yerel mahkemenin yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.
5-HGK KARARI 
Karar ZTS (zorunlu trafik sigortası) poliçesini düzenleyen sigortacıya karşı açılmış bir davada verilmemiştir.
Ancak, sigortacı, sorumluluğunu sigorta etmiş olduğu kişiden daha fazla bir sorumluluk altında olmayacağından, kararda belirtilen gerekçeler, sigortacıya karşı ileri sürülen talepler bakımından da aynen geçerlidir. Her şeyden önce bu saptamayı yapmak ve altını önemle çizmek lazımdır.
Bundan başka, aşağıdaki noktaları da belirtmeliyiz:
HGK kararında yer alan “Zarara uğramamak için özen göstermeyen kişi, bu davranışının zararın meydana gelmesinde oynadığı role, etkisine ve derecesine göre zararı kısmen veya tamamen üzerine almalıdır. Çünkü kendi kusuruyla sebebiyet verdiği veya artmasına neden olduğu zararın ödettirilmesini istemek Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen doğruluk ve dürüstlük kurallarına aykırı olacaktır” şeklindeki değerlendirme kanımızca şu sebeplerle gereksizdir:
Yürürlükteki yasa hükümleri (BK 62; KTK 86) kazada yaralanan veya ölen kişinin kazanın meydana gelmesine olan etkisini zaten düzenlemektedirler.
Yasa hükümlerinin tazminat istemine yeşil ışık yaktığı hallerde, sorumlu işletenden veya onun sorumluluk sigortacısından tazminat istemiş olmak dürüstlüğe aykırı sayılamaz.
Eğer öyle olsaydı, sebep-sonuç bağının kopmuş olmadığı durumlarda tazminat isteme hakkının kullanılması hiç mümkün olmazdı.
6- GEREKÇELER ARASINDA YER ALMASI GEREKEN HUSUSLAR
Kazaya kusuruyla yol açan sürücünün o kazada hayatını kaybetmiş olması halinde, onun desteğinden yoksun kalanların açtıkları destekten yoksun kalma zararının tazmini davasında, sürücünün kusurunun duruma göre; sorumluluktan bütünüyle kurtulma, veya sorumluluktan kısmen kurtulma sonucuna yol açacağı çözümü benimsenirken kanımızca aşağıdaki gerekçelere de dayanmak lazımdır.
a) ‘ZARAR GÖREN’ KİMDİR?
Kazada ölen sürücünün ağır kusurlu olması durumunda araç işleteninin sorumluluktan kurtulacağı yolundaki çözüm öncelikle KTK m.86’nın açık hükmüne dayanmaktadır. “İşletenin sorumluluktan tamamen kurtulması” başlıklı KTK 86(1) uyarınca
“İşleten
– Kendisi veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerde bir kusur yoksa, ve
– Araçtaki bir bozukluk da kazanın meydana gelmesinde etkili olmamışsa
kazanın mücbir sebepten, zarar görenin ağır kusurundan veya üçüncü kişinin ağır kusurundan kaynaklandığını kanıtladığı takdirde sorumluluktan kurtulur.”
KTK m.86’daki “zarar gören” deyimi acaba kimi hedef tutmaktadır? Bu soruya söz konusu hükmün “kazada ölen veya yaralanan kişiyi kastettiği” yanıtının verilmesi gerekir.
Yasanın “zarar gören” hakkında hüküm getirirken trafik kazasında ölen, yaralanan veya sakat kalan kişiyi değil, (ölüm halinde) “destekten yoksun kalma zararına uğramış olan kişileri” kastettiğini düşünmek mümkün bulunmamaktadır. KTK m.86 yalnızca ölüm olasılığı ile ilgili değildir, her türlü can ve mal zararını kapsayan bir düzenleme içermektedir. Sürücünün sakat kaldığı durumlarda zarar gören deyiminin kendisini hedef tuttuğu kuşkusuzdur. Buna karşılık sürücü öldüğünde KTK m.86’daki “zarar gören” deyiminden maksadın sürücü değil, onun desteğinden yoksun kalanlar olduğunu benimsemek tutarlı olmaz.
b) DİĞER ALANLARA UYGULANABİLİR
Destekten yoksun kalma tazminatı davaları yalnızca trafik kazalarına bağlı ölümler sebebiyle açılmamaktadır. Bu davalarla başka birçok alanda da karşılaşılmaktadır: Örnek olarak, iş kazaları, tıbbi kötü uygulamalar, çevre felaketleri, deniz kazaları, hava aracı kazaları v.b. haller gösterilebilir.
Ölen desteğin kusurunun destekten yoksun kalma taleplerinde ne gibi etki meydana getirmesi gerektiği sorunu tazminat hukukunun “genel” bir sorunudur. Şu halde, çözüm de genel olmalıdır. Trafik kazalarından kaynaklanan ölümlerde diğer alanlardan farklı bir çözümün uygulanması doğru ve mümkün değildir.
İşverenin iş kazasından sorumluluğu alanında, iş kazasında hayatını kaybeden işçinin eşlik eden kusuru, destekten yoksun kalma davalarında tazminat yükümlülüğünden kurtulma, veya ödenecek tazminattan indirim sebebi olarak kabul edilmektedir. O halde trafik hukuku alanında da aynı çözüm geçerli sayılmalıdır.
c) TUTARLI DEĞİL
Şu olasılığı düşünelim: Sürücü tek taraflı ağır kusuruyla yapmış olduğu kazada, hayatını yitirmeyip sürekli tam sakatlığa uğramış ve kalan günlerini yatağa bağımlı ve sürekli bakıma gereksinim duyar bir durumda geçirmek zorunda kalmış olsun. Onun ağır kusuru işletenin sorumluluğunu ortadan kaldırmış olacağından, kendisine herhangi bir tazminat isteme hakkı verilmeyecektir. Sürücünün kendisine hiçbir tazminat hakkı tanınmazken, sakat kalma yerine hayatını kaybetmiş olması halinde onun desteğinden yoksun kalanların tazminat isteyebilmeleri tutarlı görünmemektedir. Şu halde, desteğin kusurunun, destekten yoksun kalanlara yansıyacağının kabul edilmesi lazımdır.
7. SİGORTACI NE YAPABİLİR?
Yeni HGK kararı ışığında, ZTS poliçesini düzenleyen sigortacı, kendisine zarar gören tarafından doğrudan istemde bulunulması halinde kanımızca özellikle şu savunmaları ileri sürebilecektir:
Kazanın zarar görenin ağır kusuru ile meydana gelmiş olması halinde sigortacının sorumluluktan kurtulacağına ilişkin KTK m.86 fk.1
Kazanın oluşunda zarar görenin (illiyet bağının kesilmesine yol açacak dereceye ulaşmayan) kusurunun bulunması halinde tazminattan indirim yapılabileceğine ilişkin KTK m.86 fk.2
Hangi hususların sigorta dışında kalacağına ilişkin KTK m.92
KTK hükümlerine uygun sözleşme hükümleri; özellikle KTK’dan aldığı yetki çerçevesinde kamu otoritesinin ZTS GŞ’nda öngördüğü sigortacının edim yükümlülüğünü daraltan veya tazminat hesabını zarar gören aleyhine sınırlayan hükümler.
II. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01.11.2017 gün ve 2017/1315 E., 2017/1239 K. sayılı kararının uygulamayı nasıl etkileyeceği
Ülkemizde yargı kararlarının sürekli aynı çizgiyi izlemediği ve zaman zaman birbiriyle çelişen kararların çıktığı ve bu saptamanın Yüksek Yargı bakımından da geçerli olduğu bilinen bir durumdur.
Bu sebeple, HGK’nun 01.11.2017 gün ve 2017/1315 E., 2017/1239 K. sayılı kararının yeni bir dönemin başlangıcı olup olmadığı sorusu (yargı dahil) bütün çevrelerde sorulmaktadır.
Kanımızca hukuksal durum aşağıdaki gibidir.
HGK kararının destekten yoksun kalma tazminatlarına ilişkin “temel” bir soruna ilişkin bulunması sebebiyle:
Somut olay adaletini sağlama amacının ön plana çıktığı ve genel çizgiden ayrılan, deyim yerinde ise “kuralı bozmayan” ayrık nitelikte bir karar sayılması mümkün görünmemektedir. Tersine bu kararın, tartışmalar sonucu varılan kesin bir sonucu yansıttığını benimsemek doğru olacaktır.
Kısaca, HGK’nın 01.11.2017 gün ve 2017/1315 E., 2017/1239 K. sayılı kararı bir “içtihat değişikliği” anlamına gelmektedir.
Bundan sonra Yüksek Mahkeme’nin bu çizgiyi sürdürmesi en gerçekçi beklentidir.
Böyle olacağı varsayımından yola çıkarak şunları saptayabiliriz:
Yüksek Yargı, destekten yoksun kalma taleplerinde desteğin kusurunun tazminat yükümlülüğünü kaldırıcı veya azaltıcı etki meydana getirmesi gerektiğini (yıllar sonra yeniden) kabul ettiğine göre, şu ana kadar yargı kararına konu olmamış bütün istemler kural olarak bu kabule uygun biçimde değerlendirilebilmelidir.
Anımsanacağı gibi, yakın zaman önce ZTS Genel Şartlarında yasa ile değişiklik yapılması yoluna gidilirken, Yargıtay’ca “sürücünün kendi kusuruyla yol açmış bulunduğu trafik kazasında hayatını yitirmesi üzerine, onun desteğinden yoksun kalanlar tarafından açılan destekten yoksun kalma tazminatı davalarında ölen sürücünün kusurunun sorumluluktan kurtulma veya tazminattan indirim sebebi sayılmayacağına karar verilmesi” etkili olmuştur. Değişiklik esas itibariyle destekten yoksun kalma tazminatlarında desteğin kusurunun dikkate alınmaması yolundaki yargı uygulamasına tepki olarak gerçekleşmiştir. Bu değişikliğin tek bir amacı vardı: Yargı tarafından sigortacıların hesapta olmayan şekilde aleyhine karar verilmesi ve bunun bir yandan adalete uygun bulunmaması diğer yandan ise altından kalkılması çok zor bir ekonomik yük oluşturması.
Getirilen değişiklik, esas olarak KTK’daki “sigorta teminatı dışında bırakılabilecek hallere” ilişkin 92. maddeyi desteğin kusurunun dikkate alınmasını sağlayacak şekilde yeniden oluşturmak yönünde olmuştur.
Şu anda ise yargı, yasal değişiklik yapılmasına yol açan sebeplerden en önde geleni hakkında kendi kararıyla yeni bir uygulamaya yönelmiş ve böylece yasada değişiklik yapılmasının dayanağı son bulmuş; değişikliği gerektiren hal ortadan kalkmıştır.
Bu yüzden, artık yalnızca yasal değişiklikten sonraki olaylarda değil, öncesinde gerçekleşen olaylarda da sürücü kusuru tazminat yükümlülüğünü sona erdirici veya azaltıcı etki meydana getirecektir.
Hatırlanacağı üzere, yasa değişikliği Yargıtay’ın aksi yöndeki uygulamasını önlemek amacıyla yapılmıştı. Bu değişiklik yapılırken, Yüksek Yargı’nın vermekte olduğu “destek sürücünün kusurunun destekten yoksun kalma istemlerinde dikkate alınmayacağı” yolundaki kararların hukuksal gereğe uygun bulunduğu varsayımıyla yola çıkılmış ve sürücünün ağır kusuru halinde de işletenin KTK hükümlerine göre o sürücünün desteğinden yoksun kalmış olanlara karşı hukuken sorumlu olacağı kabul edilmiş, buna karşılık bu sorumluluk sigorta teminatı dışında bırakılmıştı.
Araç işleteni, sürücünün ağır kusuru halinde sorumluluktan kurtulacağı için, bu hallerin sigorta dışında bırakılmasına artık lüzum kalmamıştır. Sigorta bundan böyle sorumluluk hiç gerçekleşmediği zaman hiç devreye girmeyecek; sorumluluk azaldığı zaman da aynı ölçüde devre dışı kalacaktır.
Yasal değişiklik, bu değişiklikten sonra gerçekleşen rizikolarda geçerli olduğu için, daha önce meydana gelmiş kazalara uygulanma yeteneği yoktur. Buna karşılık, HGK kararıyla gerçekleşen içtihat değişikliği, mevcut olması gereken hukuksal durumu saptadığından, kanımızca daha önce yargı kararıyla sonuçlandırılmamış durumlar hakkında da sonuç doğurması gerekecektir.
Sürücü, ağır kusuruyla yapmış olduğu kazada sürekli tam sakatlığa uğrarsa, ağır kusuru NEDENİYLE ÖDEME YAPILMAZ. Sürücünün kendisine tazminat hakkı tanınmazken, hayatını kaybetmiş olması halinde onun desteğinden yoksun kalanların tazminat isteyebilmeleri tutarlı DEĞİLDİR.
http://www.sigortacigazetesi.com.tr/destekten-yoksun-kalma-karari-sigortaciyi-sevindirdi/
2 Mart 2018



27 Şubat 2018

MOBİL KAZA TESPİT TUTANAĞI

POSTA GAZETESİ / HAYATIMIZ SİGORTALI

Posta Gazetesi’nin 26.02.2018 tarihli Hayatımız Sigortalı sayfasında, trafik kazalarının ardından gerçekleşen hasar bilgilerini 5 dakikada doldurabilen mobil kaza tespit tutanağı anlatıldı.

‘Kaza sonrası telefonu salla bilgiler karşıdakine geçsin’ başlıklı 26 Şubat 2018 tarihli Posta Gazetesi’nin Hayatımız Sigortalı sayfasında ,  akıllı telefon sahibi olanların mobil kaza tespit tutanağı (MKT) indirerek telefonlarını sallayarak mobil kaza tespit tutanağı ile bilgilerini karşı tarafa 5 dakika içerisinde geçirebileceği anlatıldı.



Trafikte beklemeye son
SBM Genel Müdürü Murat Hakseven, kurumun geliştirdiği MKT uygulamasının, trafikte beklemenin ve zaman kaybının önüne geçen bir sistem olduğunu söyledi. Hakseven, uygulama ile ilgili şu bilgileri verdi: “Ortalama bir kaza tespit tutanağını evrakların doldurulma süresi oldukça uzun iken, Mobil uygulama ile kişiler hızlı şekilde ortalama 5 dakika içinde kaza tespit tutanağını doldurabiliyor. Mobilden doldurulan tutanaklar anında ilgili sigorta şirketlerine iletiliyor. Kağıt form ile doldurulan bir tutanağın değerlendirilme süresi ortalama 16 gün iken mobil uygulamada bu süre ortalama 2 gün. Böylece vatandaşlarımız çok daha hızlı bir şekilde hasar ödemesi alabiliyor. Bu nedenle, vatandaşlar aynı bir banka uygulaması gibi MKT’yi de akıllı telefonlarına indirsin ve yararlansınlar.” Hakseven, SBM’nin mobil kaza tutanağı uygulamasının birçok kesime büyük yarar sağlayacağını söyledi.

SigortaMedya Genel Yayın Yönetmeni Can KANTAR ise ‘Trafik  kazalarını neden sigortacılar engellesin ‘ başlıklı köşe yazısında her yıl trafik kazasın da binlerce insanın hayatını kaybettiğini belirterek“Trafik kazalarının olay yeri incelemesi halen çok yapılamadığı için nedenlerini belirlemek zorlaşıyor. Hal böyle olunca nedenini tam bilemediğimiz için bu kazaları önlemek için aldığımız tedbirlerin de bir faydası olmayabiliyor” dedi.

25 Şubat 2018

ÖZEL HASTANEDE FİYAT SENDROMU

Aynı ameliyat için aynı hastanede 3 farklı tarife olur mu? 
Peki ya aynı ameliyat için başka hastanelerde 3 kat fark. 
Özel hastanelerimiz her geçen gün daha da büyürken sağlık sistemimizdeki fiyat uçurumları da aynı hızla artıyor. Sakın ‘Sağlık sigortam var, ameliyata para vermiyorum’ demeyin. Asıl sıkıntı orada...
Bir kere baştan söyleyeyim. Zaten zamanında söyleyen söylemiş. Her şeyin başı sağlık. Ne mutlu bize ki çoğu Avrupa ülkesinden daha modern hastanelerimiz daha uzman doktorlarımız var. Bunda elbette hem kamunun hem de özel sektörün son dönemdeki yatırımlarının etkisi büyük. Ancak bu, sağlık sistemindeki aksaklık ve haksızlıkları tartışmayacağız anlamına gelmiyor. Hürriyet’in ocak ayında gündeme taşıdığı acil servislerdeki aşırı yoğunluğa dikkat çeken haber sonrasında Sağlık Bakanlığı’nın büyük bir duyarlılıkla arka arkaya attığı adımlar çok önemliydi. Bu hafta Vatandaşın Ekonomisi’nde ise özel hastane-sigorta şirketi-vatandaş üçgeninde yaşanan bir başka sıkıntı var.
Büyük il ve ilçelerin neredeyse tamamında faaliyet gösteren büyük hastane gruplarını isim vermesem de tahmin edeceğinize eminim. Bu büyük hastane grupları son dönemde yaptıkları yatırımlar ve büyüme hamlelerinin ardından, kamudan sonra sağlık sisteminin en önemli oyuncusu haline geldiler. İşte bu büyük güç sayesinde özel sağlık sisteminin oyun kurucusu durumundalar. Mesela artık bu grupların hastanesinde iyi doktor olmak yetmiyor. Aynı zamanda daha çok hasta bakan, test, tahlil gibi belli kotaları dolduran yani iyi kazandıran doktor olmanız da şart. Bunları da bir ara tartışırız ama benim bu haftaki konum ciddi bir hastalık. Adını ben koydum. Özel hastanede fiyat sendromu.
BAŞ DÖNDÜREN ÜCRET
Bakın bu sayfada bazı rakamlar paylaşıyorum. Hepsini hastane hastane dolaşıp veya arayarak aldım.  Yazımızın konusu büyük hastanelere iki ayrı ameliyatın maliyetini sordum. Safra kesemi almak için bana verdikleri en ucuz fiyat 3 bin 500 lira oldu. Bunun için SGK’lı olmam gerekiyordu. Benim ödeyeceğim benim payıma düşendi. Aynı hastane SGK’lı değilsem yani tüm parayı ben vereceksem 7 bin lira talep etti. ‘Özel sağlık sigortası ile gelirsem ne kadar öderim’ dedim. Aldığım cevap sevindiriciydi. ‘Yatarak’ tedavi olacağım için sigorta şirketim tüm masrafımı karşılıyordu. Peki sigorta şirketime maliyeti ne olur dedim. Cevapları ‘12 bin lira’ oldu. Hoppala… Bana ‘7 bin lira olan ameliyat sigorta şirketime niye 12 bin lira’ diye sordum bu kez. Ne yazık ki cevap alamadım.

ONA BAŞKA BUNA BAŞKA
Bir başka büyük hastane grubunun en kalabalık hastanelerinden birinde aldım bu kez soluğu. Bu kez hedefimde anjiyo işlemi vardı. Fiyat istedim. SGK’lıysam işlem bana 1400 liraya bir stent de takılırsa toplam 5150 liraya mal olacaktı. Yani SGK’dan alacakları dışında benden 5 bin 150 lira daha istediler. Peki SGK yoksa ne ödeyecektim? 6 bin lira anjiyo 3 bin 500 TL stent toplam 9 bin 500 liraya taburcu olabilecektim. En kritik soruyu yine sona sakladım. Özel sağlık sigortam varsa durum ne olurdu acaba. Şimdi sıkı durun. 18 bin lira anjiyo işlemi bir stent de eklenirse 6 bin lira da ona, toplam 24 bin lira sigorta şirketime fatura edilecekti. Ben yine 5 kuruş vermeyecektim. İyi de arkadaş bu nasıl iş. SGK’nın anjiyo işlemine en çok ödediği bedel 448 lira, stent içinse en fazla bin 112 lira veriyor… SGK ve benden alacakları katkıyla yaklaşık 7 bin liraya çıkacak ameliyatın tümünü kendi paramla ödeyim desem 9 bin 500 liraya oluyordu, özel sağlık sigortam karşılasın dersem fatura 24 bin liraya fırlıyordu. Peki ama niye?
Sakın ‘özel sağlık sigortası sayesinde sen tedaviye para ödemiyormuşsun daha ne’ demeyin… Kaza yaptığınızda arabanızın kasko bedeli bir sonraki yıl nasıl artıyorsa sağlık sigortasında da aynı şey söz konusu. Bu türden hasarlar bir sonraki yıl sağlık sigortası yaptırmak istediğinizde sigorta poliçenize yansıyor. Yani daha çok bedel ödüyorsunuz.  Sonuçta özel hastaneler büyüme ve başarı hikayeleri yazarken bizlerin ödediği bedel her geçen gün artıyor. Sağlık gibi önemli bir konuda fiyatların bu kadar başı boş olması bu kadar çelişki içermesi sizce normal mi?
KUZU KUZU ÖDÜYORUZ
BÜYÜK özel hastane gruplarının Türk sağlık sisteminde önemli bir güç haline geldiğini belirttim. Bu güçle sigorta şirketleriyle pazarlık masasına oturuyorlar. Hastanelerin hakim rolleriyle masadan kalkma güçleri var. Sigorta şirketleri ise aynı güce sahip değiller. Büyük hastanelere gidemeyeceğinizi bildiğiniz bir sağlık poliçesini satın alır mısınız? O zaman sigorta şirketleri hastanelere siz sigorta şirketlerine kuzu kuzu ne istenirse ödemek zorundasınız… Hepimize büyük geçmiş olsun!
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sefer-levent/ozel-hastanede-fiyat-sendromu-40752040

16 Şubat 2018

BLOCKCHAIN İLE VALİZİNİZİ SİGORTALAYAN GİRİŞİM

Rega adlı blockchain girişimi 2016 yılında kuruldu…
Sigortayı yeniden tanımlama iddiasında olan girişim; “Paylaşım ekonomisinde şimdiye kadar arabamızı, evimizi, bisikletimizi paylaştık peki neden risklerimizi paylaşmayalım?” diyor ve “crowdsurance” kavramını sahipleniyor.



Crowdsurance, birbirinin risklerini paylaşan bir topluluk (community). Bu topluluk gücünü; blockchain, kripto para ve merkezi olmayan yapısından alıyor.

Tecrübeli bir ekibe ve danışma kuruluna sahip olan Rega’nın risk paylaşım (risk sharing) plaformunda herkes farklı gruplar altında bir araya gelerek birbirini koruyabiliyor.

Rega ilk ürünü Lexi Club’ı Mart 2017’de evcil hayvan sahipleri için lanse etti. Facebook Messenger veya Telegram üzerinden sohbeti başlatıp, evcil hayvanları ile bilgi veren kişiler sisteme hızlı bir şekilde kayıt oluyor. Aylık 5–6 dolar seviyesinde pirim ödeyen evcil hayvan sahipleri, hastalık durumunda ortaya çıkan tüm veteriner masraflarının dokümanlarını Lexi’ye iletiyor ve Lexi, gerekli kontroller sonrası yapılan harcamaların %80’ini geri ödüyor. Eğer evcil hayvanınıza bir şey olmazsa toplam ödediğiniz paranın %50’ye kadarlık kısmını geri alabiliyorsunuz. Ayrıca 7 gün 24 saat ücretsiz olarak veterinere danışma talebinde bulunabiliyorsunuz. (Lexi Club’tan şimdilik Moskova Bölgesi’nde yaşıyorsanız faydalanabilirsiniz.)

Rega, geçtiğimiz günlerde valiz sigortası hizmetini sunmaya başlayarak seyahat pazarına da giriş yaptı.

Uçuş esnasında valizini kaybeden kişiler Rega’ya uçuş biletlerini, biniş kartlarını ve havayolu şirketinden valizlerinin kaybolduğuna dair onay dokümanlarını iletiyor. Rega bu durumu havayolu şirketi vasıtası ile doğruluyor ve ödemeyi gerçekleştiriyor.

Kişilere bu hizmette iki seçenek sunuluyor. Birincisi, valizinizi kaybeden kişilere kişisel ihtiyaçları için 200–300 € veya $ hemen ödeniyor. Ayrıca valizleri kendilerine 1 veya 2 hafta içinde teslim edilmezse 1.000 €/$ ile 5.000 €/$ arasında bir tutar daha ödeniyor. İkinci seçenekte ise ilk yapılan ilk seçenekteki hemen ödenen tutar hiç sunulmuyor.

Olur da kişilerin valizleri 1–2 haftanın ötesinde ellerine geçerse Rega, kişilerden onlara ödediği parayı geri talep etmiyor. Rega’nın kurucu ortağı ve CEO’su Sergei Sevriugin; “Çoğu zaman valizler 2–3 gün içinde geri geliyor. Bu yüzden bir valizin 1–2 hafta sonra ortaya çıkma ihtimali çok düşük. Ayrıca parayı geri istemenin de kendince zorlukları var. Kaynaklarımızı bu iş için ayırmak istemiyoruz.” açıklamasında bulunuyor. Bu valiz sigortasının tüketiciye maliyetinin yıllık 12 $ seviyesinde olması bekleniyor.

Bakalım Rega evcil hayvan sahipleri, seyahat edenlerden sonra başka hangi toplulukları hedefleyecek.

https://avivasadijitalgaraj.com/blockchain-ile-valizinizi-sigortalayan-giri%C5%9Fim-9fcaedcaaf29


12 Şubat 2018

KONUT SİGORTASI & TAZMİN EDİLEN ZARAR

Konut Paket Sigortası kapsamında 2018 Ocak ayında yapılan hasar ödemesi...

2017 Kasım ayında 206 TL prim ile düzenlediğimiz konut paket sigortası poliçesi, sigortalımızın karşı karşıya kaldığı zararı tazmin ederek, konut sigortasının ne kadar önemli ve ulaşılabilir bir ürün olduğunu bir defa daha gösterdi...

Sigortalımız, konutunda bulunan LED TV'nin bozulması üzerine acenteliğimizi aramış ve kendisine gerekli işlemlerle ilgili bilgi verilmiştir. 
Öncelikli olarak yetkili servisten arıza tespiti yaptıran sigortalımız, Anadolu Sigorta yardım hattına arızayı bildirmiş, arızanın giderilmesi için yapılan işlemleri ve bu işlemlerin bedelini belgelemiştir.

Sigortalımız tarafından TV ana kartının değişimi için 840 TL ve servis ücreti olarak da 50 TL olmak üzere toplam 890 TL servise ödeme yapılmıştır.
Poliçede bulunan muafiyet nedeni ile bu hasarda 150 TL muafiyet uygulanarak (hasarın 150 TL'lik kısmı sigortalı tarafından ödenmiştir) sigortalımıza 740 TL hasar ödemesi yapılmıştır.



Konut Paket Sigortası poliçesinde yer alan ilgili bölümler...

Elektronik Cihaz Sigortası Kapsamı
Teminat kapsamına dahil olan kıymetler;
Adresi poliçede belirtilen sigortalı konutta bulunan, aksam ve teferruatı da dahil olmak üzere; masaüstü bilgisayarlar, televizyon, sinema ve ses sistemleri, buzdolabı, derin dondurucu, çamaşır (yıkama/kurutma) makinesi, bulaşık makinesi, fırın, mikro dalga fırın, ocak, davlumbaz, elektrikli şofben, kombi, müzik seti, elektrik süpürgesi, video, VCD/DVD/Blu-ray cihazı, alarm ve güvenlik sistemleri, klima/ısıtma-soğutma sistemleri vb. elektronik/elektrikli cihazlar, her bir olayda, poliçe üzerinde belirtilen limit ile Elektronik Cihaz Sigortaları Genel Şartları çerçevesinde teminat altına alınmıştır.
İstisnalar:
- Hasar tarihinde modeli on yıldan eski olan cihazlar,
- Aksam ve teferruatı da dahil olmak üzere; cep telefonları, dizüstü/tablet bilgisayarlar, elektronik veri depolama cihazları, teyp ile telsiz, elektronik oyun/el konsolları, taşınabilir CD/VCD/DVD vb. göstericiler, projeksiyon cihazları, hesap makinesi, fotoğraf makinesi, kamera, dürbün vb. optik cihazlar, elektrikli küçük ev aletleri (robot, mikser, ütü, vantilatör, saç kurutma makinesi, tost makinesi, su ısıtıcıları, portatif pişirme cihazları, kişisel bakım amaçlı kullanılan elektrikli cihazlar, baskül).
- Her türlü yazılım, programlar ve elektronik veriler,
- Her türlü sarf malzemesi,
- Aşırılma, kaybetme, unutma halleri

Elektronik Cihaz Sigortası Muafiyeti

Elektronik cihaz sigortası teminatı kapsamına giren her bir hasarda poliçe üzerinde belirtilen muafiyet uygulanacaktır.

www.bizbize.com.tr
www.bizbizesigorta.com.tr


09 Şubat 2018

TRAFIK SİGORTASINDA AĞIR KUSUR KAVRAMI NETLEŞTİRİLMELİ


SAB Başkanı Doğan Şen, ağır kusur tarifinin mevcut yasalar içine itiraza mahal bırakmayacak şekilde yazılması gerektiğini söyledi. Şen, alkollü araç kullanmanın ve ehliyetsiz ya da yetersiz ehliyetle araç kullanmanın yanı sıra, kırmızı ışık, emniyet şeridi ve ters yön ihlali, yaya geçiş üstünlüğüne uymama ve periyodik muayenesi yapılmamış araç kullanma gibi sebeplerle yapılan kazaların da ağır kusur sayılması gerektiğini savundu.

Sigorta Acenteleri Derneği (SAB) Başkanı Doğan Şen, trafik sigortasında ‘ağır kusur’ kavramından bahsetti. “Alkollü araç kullanmak ve ehliyetsiz ya da yetersiz ehliyetle araç kullanmak gibi iki önemli hadise dışında nelerin ağır kusur sayılması gerektiğini vicdanen savunacağım” diyen Şen, şunları söyledi:
 1. Kırmızı ışık ihlali,
2. Emniyet şeridi ihlali,
3. Ters yön ihlali, ‘Taşıt Giremez’ uyarı levhalarına aykırı davranma,
4. Yaya geçidinde yaya geçiş üstünlüğüne uymama,
5. Araçların trafiğe çıkış için yetkilendirilmiş kurumca periyodik olarak yaptırılması zorunlu olan muayene süresini doldurduğu halde muayene yaptırmadan trafiğe çıkılması veya muayenede ağır kusur tespitine rağmen trafiğe çıkılması sırasında gerçekleşen kazalarda, kazaya araçtaki bakımsızlığın ve/veya ağır kusurun sebebiyet vermesi gibi durumların, 3. şahısların malını ve canını 1. dereceden etkileyen olaylar olarak kabul edilmesi ve ağır kusur sayılması gerekir.

İngiliz bir düşünür ve bilim adamından alıntı yapan Şen, “Henry Thomas Buckle ‘Suçu toplum hazırlar, suçlu işler’ diyerek günümüz bazı gerçeklerine ayna olmuştur” dedi. Yargılamanın, aslında toplumsal yaşamın yapısal bir özelliği olan çatışmaların simgesel olarak uygulamaya konulduğu resmi bir tartışma ortamından ibaret olduğunu kaydeden Doğan Şen, sözlerine şu şekilde devam etti: “Bu tartışma ortamında karşıt çıkarları taşıyan tezler dramatik bir kurgu içinde sunulur. Hukukta gri alanların çokluğu ise yargıda haksızlığa uğradığına inananların çokluğuna ve suçluların ceza görmemesine neden olur.”

Bu sebeple kırmızı ışıkta geçip bir kişinin ölümüne neden olan kişinin dava açarak kırmızı ışıkta geçmenin ağır kusur olmadığını ifade edebileceğini belirten Şen, “Ceza kanunu kendisine sadece 2-6 yıl arasında bir ceza öngörebilir. Ama birçok hafifletici neden araya girerek bu cezalar hafifletilmekte, kişinin ilk kazası ise yok denecek düzeye inebilmektedir. Bu vakayı savunan avukat hukukun kendisine sağladığı imkanlarla yargılanan kişiyi beraat ettirebilir. Peki, ölen kişinin yakınları üzerinde nasıl etki bırakılmıştır, adalet sağlanmış mıdır? Ya da empati yapıldığında aynı hususun yargılanan kişinin bir yakınına tezahür ettiği zaman nasıl bir düşünce içinde olunacaktır? İşte mesele buradaki ince çizgidedir” diye konuştu.

“CAYDIRICILIK SAĞLANMALI”

Bir başka senaryoyu da gündeme getiren Şen, “Kırmızı ışıkta geçip, başka bir araca çarpan bir aracın olduğu bir senaryoda, trafik sigortası karşı tarafın maddi hasarını ödedikten sonra, kırmızı ışıkta geçene ağır kusurlusun diyerek rücu ettiğinde, itiraz eden kişi gri ortamdan faydalanarak rücudan kurtularak araç kullanmaya da devam edecektir. Bu kişiye ceza yöntemiyle caydırıcılık sağlanmazsa, kırmızı ışıkta geçmeye devam edecektir çünkü nasılsa trafik sigortası karşı tarafın hasarını ödemekte, kendisine de bir rücu gelmemekte, eskisi gibi araç kullanmaya devam etmektedir” dedi.
Şen, Karayolları Trafik Kanunu’nun ilgili maddelerinden örnek verdi:
“Araçların karayoluna uygunluğu ve teknik esaslar: Madde 29 – (Değişik: 17/10/1996 – 4199/12 Md.) Araçların yapım ve kullanma bakımından karayolu yapısına ve trafik güvenliğine uyması zorunludur. Yapım safhasında, araçların Tip Onayı Yönetmeliği ile buna bağlı diğer yönetmeliklerin çıkarılmasına Sanayi ve Ticaret Bakanlığı yetkilidir. Tip Onayı Yönetmeliği ve buna bağlı diğer yönetmelikler Bayındırlık ve İskan Bakanlığının görüşü alınarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca düzenlenir.
Araçların teknik şartlara uygunluğu:
Madde 30 – Araçların, esasları yönetmelikte belirtilen şekilde ve tarzda teknik şartlara uygun durumda bulundurulması zorunludur.
a) (Değişik : 21/5/1997 – 4262/4 md.) Servis freni, lastikleri, dış ışık donanımından yakını ve uzağı gösteren ışıklar ile park, fren ve dönüş ışıkları noksan, bozuk veya teknik şartlara aykırı olan araçları kullanan sürücüler 1 800 000 lira para cezası,
b) (Değişik: 21/5/1997 – 4262/4 md.) Diğer eksiklik ve bozuklukları bulunan araçlarla, görüşü engelleyecek veya bir kaza halinde içindekiler için tehlikeli olabilecek süs aksesuar eşya ve çıkıntıları olan araçları kullananlarla, karayolunu kullananlar için tehlike yaratacak şekilde olan veya görüşü engelleyecek ve çevredekileri rahatsız edecek derecede duman veya gürültü çıkaran araçları kullanan sürücüler 3 milyon 600 bin lira para cezası ile cezalandırılır.”
Buna göre, aracın kırmızı ışıkta durmasına neden olan fren sisteminin tutmamasına daha az ceza, gürültü ve kirlilik yaratmaya ise daha ağır bir trafik cezası verildiğine dikkat çeken Şen, kanuna göre kırmızı ışıkta geçmenin, yaya geçidinden geçen yayaya çarpmanın ağır kusur sayılmadığını ifade etti.
İnsana ve canlıya verilen önemin kavratılması, toplumsal adaletin sağlanması, trafik cezalarının caydırıcı olması, trafik sigorta hasar priminin düzeltilmesi, sigorta şirketlerine güvenin tesisi için mutlaka gri alanların beyazlatılması gerektiğini vurgulayan Şen, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Hukuk karmaşasının ortadan kaldırılmasını teminen ağır kusur tarifinin mevcut yasalar içine itiraza mahal bırakmayacak şekilde yazılması, sektörümüz ve ülkemiz yararına olacaktır. Biz SAB derneği olarak trafik kaza oranlarının düşürülmesi adına, trafik cezalarının caydırıcı olması ve gri alanların ilgili mevzuatlarda netleştirilmesini talep ettik, takipçisi olmaya devam edeceğiz.”

TRAFİK SİGORTASINDA RÜCU SEBEPLERİ

Doğan Şen, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasındaki rücu sebeplerini de aktardı: “Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda kazaya sebebiyet veren sigortalıya rücu edebilir.
Sigortalıya başlıca şu nedenlerle rücu edilir:
a) Tazminatı gerektiren olay, sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusuru sonucunda meydana gelmiş ise,
b)(Değişik:RG-2/2/2016-29612)(1) Tazminatı gerektiren olay, aracın ilgili mevzuat hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan veya geçerliliğini yitirmiş sürücü sertifikasına sahip ya da ehliyetine geçici/sürekli el konulmuş kimseler tarafından sevk edilmesi veya trafik kurallarının ağır kusur ile ihlali sonucunda meydana gelmiş ise,
c) Aracın, uyuşturucu madde veya ilgili mevzuatta belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar,
ç) Tazminatı gerektiren olay, yolcu taşımaya ruhsatlı olmayan araçlarda yolcu taşınması veya yetkili makamlarca tespit edilmiş olan istiap haddinden fazla yolcu veya yük taşınması veya patlayıcı, parlayıcı ve tehlikeli maddeleri taşıma ruhsatı bulunmayan araçlarda, bu maddelerin parlama, tutuşma ve infilakı yüzünden meydana gelmiş ise,
d) Sigortalının rizikonun gerçekleşmesi halinde bu genel şartların B.1. maddesinde belirtilen yükümlülükleri yerine getirmemesinden dolayı zarar ve ziyan miktarında bir artış olursa,
e) Tazminatı gerektiren olayın aracın çalınması veya gasp edilmesi sonucunda olması halinde, çalınma veya gasp edilme olayında sigortalının kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusurlu olduğu tespit edilirse,
f) Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halinde,
Sigortacı rücu sebeplerine dayanarak tazminat sürecini geciktiremez ve bu sebeplere dayalı bilgi ve belgeyi hak sahibinden talep edemez.”
http://www.sigortacigazetesi.com.tr/trafik-sigortasinda-agir-kusur-kavrami-netlestirilmeli/
9 Şubat 2018


07 Şubat 2018

ONLİNE POLİÇE SATIŞI

Avrupa’da online sigortacılıkta prim üretimi 100 milyar avroyu aştı...

Online ve direkt kanallardan satış, Avrupa sigortacılığında hayat ve hayat dışında en hızlı büyüyen iş modeli olmaya devam ediyor. Viyana Üniversitesi ve Mount Onyx’in araştırmasına göre, Avrupa’nın en büyük pazarlarında yıllık ortalama %22 büyüme yakalayan online prim üretimi 2016 yılında 100 milyar euroyu geçerek rekor kırdı.

Günümüzde hiçbir şirketin online alışveriş olgusunu göz ardı etmek gibi bir lüksü bulunmuyor. Müşteriler gittikçe daha fazla online ve direkt ürün istiyor. Tüm dünyadaki finansal hizmet şirketleri yeni dağıtım modelleri geliştirmek, aracıları bir kanal olarak kullanmak ya da hizmet ve müşteri tecrübesini geliştirmek için yatırım yapmaya başlamış durumda. Artık gelinen noktada ortalamanın üstünde büyüme ve kârlılık için geleceğe bakmak önem kazanıyor.

Büyük resme bakacak olursak, Avrupa’daki tüm online kanallar, sektörün online sigortadaki standartlarına ayna tutuyor. Şu an ortaya konulan, müşteri beklentileri ve teknik araştırmalar üzerine kurulmuş olan sistem, internet üzerinden işlem yapmak isteyen müşterilerin beklentilerini karşılamayı hedefliyor.

Sektördeki oyuncuların başarılı bir online strateji uygulaması için şu soruların cevabını bilmesi gerekiyor: Avrupa’nın trendleri, sektör standartları ve en iyi uygulamalar nedir? Ülkem ve şirketim Avrupa’ya karşı kendini nerede konumlandırıyor?



ONLINE SİGORTA TRENDLERİ

Mount Onyx ve Viyana Üniversitesi tarafından yapılan “Online Sigorta Trendleri: Avrupa ve Ülke Raporları” adlı trend analiz çalışması 30 ülkeden 700 sigortacı ve Avrupa’nın önemli insurtech girişimlerinden isimlerin görüşlerini yansıtıyor. Rapor, gelecek trendlerin sigorta sektörünü nasıl etkileyeceği konusuna ışık tutmayı hedefliyor.

EN BÜYÜK 13 ÜLKEDE YILLIK BÜYÜME %22

Pazarın doygunluk seviyesi ve online sigortacılığın pazar payı ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. İngiltere gibi, dijital satış pazar payı %12 gibi seviyeleri bulan ülkeler “doygun ülkeler” olarak geçiyor. %11.9 ve %2 arası ise “gelişen ülkeler”, bunun altında olan Rusya gibi ülkeler ise “gelişmekte olan ülkeler” olarak sınıflandırılıyor.

2000 ve 2015 yılları arasında Avrupa’daki online sigorta kanallarının büyümesi, sektördeki yıllık prim artışından daha hızlı oldu.

13 büyük Avrupa sigorta pazarında direkt satış kanallarının bu 15 yıl içinde yıllık ortalama büyümesi %22 oranında. Bu prim üretiminin ortalama büyümesi olan %5 seviyesinden epey yüksek. Batı Avrupa’da büyüme %3 olurken, Doğu Avrupa’da bu seviye %8 oldu. Direkt satış kanallarındaki büyümeye bakacak olursak; Batı Avrupa %14 büyürken, Doğu Avrupa %35 büyüdü. Aşağıdaki tablo sigorta sektörünün son 15 yıldaki büyüme odağını ortaya koyuyor.

700’DEN FAZLA ONLINE KANAL

2016 yılında Avrupa’da online sigorta kanalı bulunan 439 sigortacı, 214 aracı kurum ve 47 büyük insurtech bulunuyordu. Bu kanalların %34.4’ü Batı Avrupa’da, %16.9’u Kuzey Avrupa’da, %26.7’si Doğu Avrupa’da ve %22.1’i Güney Avrupa’da hizmet veriyor.

Aracıların (fiyat karşılaştırma platformları ve online brokerler) dağılımına bakacak olursak da benzer sonuçlar görüyoruz. Burada tek fark Güney Avrupa’da Doğu Avrupa’dan bir miktar fazla aracı olması.

Insurtechler teknolojideki inovasyonları kullanarak mevcut sigorta modelinin ulaşamadığı noktalara ulaşıyor ve verimli görülmeyen iş alanlarını teknoloji ile kullanabiliyor. Finansal teknolojiler için kullanılan fintech teriminden türeyen insurtech, sigorta ve teknolojiyi bir araya getiren oluşumlar için kullanılıyor. Avrupa’da fintech startuplarının %10’u insurtechlerden oluşuyor.

Online sigorta hizmeti verenler arasında hem uluslararası şirketler hem de sadece yerel sermayeli şirketler bulunuyor. 2016 yılında, Avrupa’da ülke başına düşen ortalama 14.2 online sigortacı şirketinden 9.5’i uluslararası, 4.6’sı yerel şirketlerden oluşuyordu. Batı Avrupa’da yerel şirketlerin oranı 10.3’e çıkarken, Kuzey Avrupa’da bu oran 5.0, Doğru Avrupa’da 1.4 ve Güney Avrupa’da 3.1 oldu.

Sigortacıların online sigorta kanalları hibrit, pasif ve aktif iş modelleri kullanıyor. Hibrit kanallar online alışverişe olan ilgiyi kullanarak müşteriyi elde tutmayı ve eldeki geleneksel ürünleri kullanarak, internete özel bir promosyon yapmadan satış yapmayı hedefliyor.
Yine müşteriyi elde tutmayı hedefleyen pasif online kanallar, marka gücünü ve websitesini kullanarak satış yapıyor.

Aktif online kanallar ya da tamamen direkt satış üzerine kurulu sigortacılar, markalarını ve websitelerini aktif tutarak ve TV reklamları gibi nokta atışı promosyonlar kullanarak yeni kullanıcılar kazanmaya çalışıyor.

Diğer taraftan, pasif ve aktif kanallar online broker ya da aracı olarak konumlanarak, arkasına birden fazla sigorta şirketi alıp yeni müşteriler kazanmak için kendini tekrar yapılandırılabiliyor.

Avrupa’daki sigortacıların dağılımlarına bakacak olursak; online satış kanallarının %58.5’i hibrit, %25.1’i pasif ve %16.4’ü aktif kanal olarak tanımlanıyor.

INSURTECHLER 4 ALANDA YOĞUNLAŞIYOR

Bölgedeki en büyük insurtech şirketlerinin temel olarak yoğunlaştığı 4 alan bulunuyor: Müşteri analitiği, ürünler, satış ve pazarlama, hizmet ve operasyonlar.

Ürün tarafında odakta mikro sigorta ürünleri, kişiselleştirilmiş ürünler ve siber sigorta gibi KOBİ’lere özel ürünler var. Bu konuda inovasyon trendleri ise bankacılık ürünlerini sigorta ürünleri ile birleştirerek “sigortadan da fazlası” şeklinde risk analizi, risk önleme gibi hizmetler de sunma yönünde.

Satış ve pazarlama tarafında bireysel danışmanlık, yeni iş ortaklığı modelleri, kişiye özel ürünler ve eşler arası (peer to peer, p2p) konseptler öne çıkıyor. Burada şirket içi platformlar (şirketin kendi çalışanlarına sigorta satması) ve ürünlerin bağlı programlar tarafından satılması gibi fikirler var.

Hizmet ve operasyonlar tarafındaki inovasyonlar, online sigorta kontratlarının düzenlenmesindeki gelişmeler, hasar sonuçlandırma teknolojileri ve uyum süreçlerini kısaltacak uygulamalardan oluşuyor. Bunun dışında kağıtsız ofis ortamları ve tüm dokümanlara uzaktan erişim gibi dijitalleşme çalışmaları devam ediyor.

ÜLKELER ARASINDA BÜYÜK FARK VAR

Pazar payı, kullanıcı portföyü, iş modeli ve belki de en önemlisi olan performans seviyesinde Avrupa ülkeleri arasında büyük farklar gözlemleniyor. 2016 yılında en büyük 31 Avrupa pazarında ortalama 14.2 dijital dağıtım kanalının aktif olduğu görülüyor. Ülkelerde faaliyet gösteren dijital dağıtım kanallarının sayısı sadece doygunluk değil, pazarın büyüklüğü ile de doğru orantılı.

Almanya ve Hollanda, sırasıyla 43 ve 37 dijital oyuncuyla listede başı çekiyor. Bunu İngiltere, Polonya, Fransa, İspanya, İtalya, Çek Cumhuriyeti, Avusturya, İsviçre, Macaristan ve Slovakya 14 ile 30 arasında direkt satış kanalıyla takip ediyor. En fazla 13, en az 9 direkt satış kanalı bulunan ülkeler ise İrlanda, Belçika, Rusya, Türkiye, Hırvatistan, Portekiz, Yunanistan, İsveç, Danimarka, Finlandiya ve Norveç. Letonya, Litvanya, Estonya, Ukrayna, Romanya, Slovenya, Lüksemburg ve Bulgaristan’da ise direkt satış yapan kanalların sayısı 8’in altında.
Çalışmaya göre en çok aracının faaliyet gösterdiği ülkeler olan Almanya ve İngiltere’nin ardından İspanya, İtalya, Rusya ve Fransa geliyor.
Tüm ülkelerde faaliyet gösteren online kanalların sayısı yükselişte. Tabii, bu tüm kanalların başarılı olduğu anlamına gelmiyor. Şirketlerin başarısını tek bir ögeye bakarak değerlendirmek de mümkün değil. Satış odağındaki kitle, ürünler, fiyatlandırma gibi, büyük başarı gösteren online satış kanalları ve şirketlerin anahtar performans göstergeleri büyük farklılık gösterebiliyor.

İNTERNETTEN SATIŞ DİĞER MODELLERE GÖRE UCUZ

Online sigortacılığın tanımı uzaktan satış, direkt satış, internet satışı, telesatış, online kanal, e-ticaret gibi terimleri de kapsıyor. Online ve direkt kanal satışlarının çoğu internet üzerinden ya da telefon üzerinden tamamlanıyor. Ödeme ise sigortacı ya da online brokerler ve insurtechler gibi direkt satış partnerleri üzerinden gerçekleşiyor.

Yüz yüze satış yöntemlerine alternatif olan direkt satış modelleri çoğu zaman diğer satış yöntemlerine göre daha masrafsız olması nedeniyle ucuz olabiliyor. Diğer taraftan, yeni online sigorta yöntemleri geleneksel kanalları yenilemek yerine, geleneksel kanallara destek oluyor.
Neredeyse tüm branşlardaki ürünler internet üzerinden satılabiliyor. Ancak, satışın nasıl yapıldığı konusu Avrupa coğrafyasında yer alan ülkeler içinde büyük farklılıklar gösteriyor.

Avrupa’da genel olarak internet üzerinden yapılan satışlar hayat dışı ürünlerde yoğunlaşıyor. Almanya gibi bazı ülkelerde ise hayat tarafındaki direkt satış oranları daha yüksek. Hollanda’da ise sağlık sigortaları direkt satışlar da başı çekiyor.

Avrupa’dakİ online sİgorta kanallarının büyümesİ, sektördekİ yıllık prİm artışından daha hızlı oldu.

13 büyük Avrupa sİgorta pazarında dİrekt satış kanallarının bu 15 yıl İçİnde yıllık ortalama büyümesİ %22 oldu. Bu prİm üretİmİnİn ortalama büyümesİ olan %5 sevİyesİnden epey yüksek.

http://www.sigortacigazetesi.com.tr/avrupada-online-sigortacilikta-prim-uretimi-100-milyar-avroyu-asti/
Umut Deniz Elçi
umut@sigortacigazetesi.com.tr

30 Ocak 2018

Sigortayı internetten satın almak!

Sigortacı Gazetesi’nden Umut Deniz Elçi’nin yaptığı bir habere dikkat kesildim. Haberde Avrupa’da online sigortacılıkta prim üretiminin 100 milyar euroyu aştığı belirtiliyordu. Mount Onyx ve Viyana Üniversitesi tarafından yapılan “Online Sigorta Trendleri: Avrupa ve Ülke Raporları” adlı trend analiz çalışmasına dayanan haberde 30 ülkeden 700 sigortacı ve Avrupa’nın önemli insurtech girişimlerinden isimlerin görüşlerine yer veriliyor. Rapor, gelecek trendlerin sigorta sektörünü nasıl etkileyeceği konusuna ışık tutmayı hedefliyor.

Haberde 2000 ve 2015 yılları arasında Avrupa’daki online sigorta kanallarının büyümesinin sektördeki yıllık prim artışından daha hızlı olduğuna özellikle vurgu yapılırken, aklıma ülkemiz geldi ve “Bizde durum nedir?” diye düşündüm. Türkiye Sigorta Birliği (TSB) tarafından kısa süre önce yayınlanan sektörün 12 aylık verileri içinde satış şekli bazında prim üretimlerini sizle paylaşmak istiyorum. TSB verilerine göre 2017 yılında ülkemiz sigortacılığında toplam prim üretimi bir önceki yıla göre yüzde 15 oranında artışla 46.5 milyar TL’yi aştı. Söz konusu toplam üretim içinde satış şekillerine göre üretime baktığımızda ise; telefonla satışın 444 milyon TL, online satışın da 215 milyon TL ile toplam üretim içinde çok düşük kaldığı gözlerden kaçmıyor. İki satış şeklinin toplam içindeki payı sadece yüzde 1.5 seviyesinde. Söz konusu verilerin önceki 2 yıllık seyrine bakıldığında ise 2015 ve 2016 yılında %0.1 oranında yıllık artışlar görülüyor. Geleneksel satış şekli ile prim üretiminin 2017 yılında 45 milyar 844 milyon TL olduğunu belirtmek isterim. Toplam içindeki payı yüzde 98.5.

Evet, dünya sigortacılığında hızla online’a doğru bir kayış gözlerken, ülkemiz sigortacılığında ise bu yönde gideceği yolun çok uzun olduğunu rakamlarımızdan görebiliyoruz. Bu rakamların değişmesinde en büyük görev ise online sigorta hizmeti vermeye çalışan şirketlere düşüyor. Online acentelikten öteye geçerek son yılların en popüler kavramı olan insurtech anlamında girişimlere de yönelerek sigortaya farklı bir boyut kazandırmaya çalışmaları gerektiğini düşünüyorum. Tabii, bir de online kanaldan sigorta ürünü satmaya çalışmak var ki, ülkemizde bu kanala olan güven tüm sektörlerin penceresinden baktığımızda dahi henüz tam anlamıyla sağlanamamışken çok zor gibi duruyor.

http://www.sigortacigazetesi.com.tr/sigortayi-internetten-satin-almak/

7 Şubat 2018

Yeni Değer Teminatı & Allianz Sigorta

Yeni satın aldığınız sıfır km aracınızın  ilk tescil tarihinden itibaren geçecek bir yıllık süre içerisinde, meydana gelecek tam ziya (pert)...