12 Kasım 2018

İŞYERLERİNE DEPREME KARŞI ZORUNLU SİGORTA

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı Yeni Ekonomi Programında, çalışanlar için bireysel emekliliğe otomatik katılımın yeniden yapılandırılarak sürdürülebilir hale getirileceği; sigortacılıkta da, riskli işyerlerinin sigortalanabilmesi için Türkiye Reasürans Havuzu kurulacağı yer aldı. Ardından, 2019 Yılı Cumhurbaşkanlığı Programı açıklandı ve BES’te değişiklik yapılması, reasürans havuzu kurulması, tamamlayıcı sağlık sigortasının teşvik edilmesi, programa girdi. Böylece üç yıllık yol haritası da çizilmiş oldu.
Konu ile ilgili olarak daha fazla bilgi için http://bizbize.com.tr/haberler/haberdetay/iste-yeni-yol-haritasi

Bunların hepsi çalışanından reel sektöre kadar birçok kesimi yakından ilgilendiren önemli düzenlemeler. Ama bir eksik var. Bana göre bunlar kadar önemli bir düzenlemeye daha ihtiyaç var. Belki de BES ve reasürans havuzundan da önce yapılması gerekiyor. Büyüğünden küçüğüne tüm işyerleri için, özellikle de Marmara Bölgesi’nde faaliyet gösteren işyerleri için, deprem teminatını içeren işyeri sigortası zorunlu tutulmalı. Ve kredi kullanımından tutun da ruhsat alımına kadar, işyeri ile ilgili tüm işlemlerde de sigorta zorunluluğu kontrol edilmeli. Eminim işyeri sahipleri, bu önerime, ‘o zorunlu, bu zorunlu yeter artık yakamızdan düşülsün’ diye tepki gösterecektir. Göstermesinler, bu konu önemli. Neden mi? Anlatayım.
2001 BENZERİ OLMASIN
Artık, Marmara’da büyük bir deprem olacağını bilmeyen yok. Öyle ki, depremin büyüklüğü bile belli; 7,2 ile 7,4. Uzmanlar da her fırsatta uyarıp, büyük yıkıma yol açacağını söylüyor. Buraya kadar hemfikiriz, sanırım. Şimdi bir de 99’daki Marmara depremini hatırlayalım. Aslında bu konuyu Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Can Akın Çağlar, her platformda gündeme getiriyor. O dönem, toplam kredilerin yüzde 50’ye yakını Marmara bölgesinde kullandırılmıştı. Deprem sonrası hayat durdu, krediler bankacılığın üzerine sorunlu kredi olarak yansıdı; bankalar likiditesini kaybetti, faizler fırladı. Sonrasında da 2001 krizi yaşandı. Krizin tek nedeni Marmara depremi diyemeyiz ama payının büyük olduğunu söyleyebiliriz. Hatırlayın, deprem sonrasında konutlar için zorunlu deprem sigortası uygulaması başlatıldı ve bugün konutların yarısı sigortalı. Yani, bir ölçüde konutları güvence altına almayı başardık.

Konut paket sigortaları hakkında ayrıntılı bilgi için http://bizbize.com.tr/urunler/konut-paket-sigortasi_70.html adresini ziyaret edebilirsiniz.

KOBİ’DE SORUN BÜYÜK
Diyeceğim o ki, geçmişte yaşadığımız acı tecrübe varken, önümüzde de olacağı kesin, büyüklüğü de belli, ama zamanı belli olmayan deprem riski varken; başta Marmara olmak üzere riskli bölgelerdeki işyerlerine sigorta zorunluluğu getirilmeli. Bugün büyük tesislerin böyle sorunu yok, hepsinin sigortalarının içinde deprem teminatı var. Asıl sorun küçük ve orta boy işletmelerde. Neredeyse tamamına yakının sigortayla hiçbir ilişkisi yok. Ve bu işletmeler banka kredisi ile işini yürütüyor. Kredi alırken de ya şahsi mal varlıklarını ipotek olarak gösteriyor ya da çeklerini. Peki, 7.2 büyüklüğünde bir depremde, o çeklerin ya da konut ipoteğinin bir önemi kalır mı? Bakın, 99 depreminde kredilerin yüzde 50’ye yakını Marmara bölgesindeydi; bugün bu oran yüzde 65’e yakın. Yani, risk daha da yüksek ve bugün yaşanacak bu büyüklükte bir depremin ekonomi ve finans piyasaları üzerinde yaratacağı etkiyi düşünmek bile istemiyorum. O yüzden kamu yönetimi, reel sektör, bankalar, sigorta şirketleri ortak hareket ederek; vakit kaybetmeden, otomatik BES’ten, reasürans havuzundan da önce, özellikle küçük ve orta boy işletmeler için başta deprem teminatını içeren bir sigortanın zorunlu hale getirilmesi gerekiyor.

Açıkça söyleyeyim, ben böyle bir uygulamaya hiçbir kesimden itiraz geleceğini de zannetmiyorum. Belki de hem ekonomi programında hem de Cumhurbaşkanlığı Programı’nda yer alan ve 2019’da kurulacak olan Türkiye Reasürans Havuzu bu zorunlu sigorta uygulamasını yürütür ve yönetir.

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/noyan-dogan/isyerlerine-depreme-karsi-zorunlu-sigorta-41016013

Biz Bize Sigorta

06 Kasım 2018

ANADOLU SAĞLIK & MEDILAB


Medilab işbirliği ile sunduğumuz VIP hizmetimiz ile birçok seçkin hastanede hem yatışlı, hem de yatışsız tedaviler için sigortalılarımız tıbbi işlemlerini özel araçla alınarak ve herhangi bir ücret ödemeksizin gerçekleştirebilmekteler.

Mevcut poliçede sunulan avantajların yanı sıra bir çok tıbbi işlemin (ameliyatlar da dahil olmak üzere muayene, laboratuvar, görüntüleme (MR, BT vb.), endoskopi, kolonoskopi, biyopsi, patoloji, EMG, EEG, ultrasonografi ve doppler vb.) VIP hizmetimiz ayrıcalığı ile yaptırılabilmesi için sadece bir randevu alınması ve belirtilen işlemlere yönelik "Doktor İstem Kağıdı" nın Medilab yetkililerine iletilmesi yeterlidir.



*Katılım Payı Yok
Bu özel ve yenilikçi hizmetimiz ile sağlık sigortası poliçesi kapsamında, Medilab Assist' in özel anlaşma yaptığı merkezlerde muayene, laboratuvar, görüntüleme (röntgen, MR, BT vb.), fizik tedavi gibi tüm yatışsız tetkik ve tedavi işlemleri için sadece bir randevu alınması yeterlidir. Üstelik bu kaliteli hizmet kapsamında sağlık sigortası poliçesinde yer alan katılım payı ödenmemektedir.
Ayrıca, sigortalılarımız anlaşma yapılmış hastanelerde ameliyatlar da dahil olmak üzere tüm yatışlı tedavileri için VIP hizmetin ayrıcalıklarını yaşamaya devam edeceklerdir.

*Özel Araçla Ücretsiz Transfer
Bu hizmet kapsamında İstanbul, Bursa ve Antalya ili sınırları içerisinde sigortalılarımız bulunduğu yerden özel araçla alınmakta, işlemleri bittikten sonra, istedikleri yere yine özel araçla bırakılmaktadır.
Bu özel transfer hizmeti için de sigortalılarımızdan herhangi bir ücret alınmamaktadır.

Anadolu Sigorta Medilab Assist VIP Hizmeti ile ilgili detaylar aşağıda bilgilerinize sunulmuştur:
  • Özel hizmetimiz, İstanbul, Bursa ve Antalya il sınırları içerisinde geçerlidir.
  • Özel hizmetimiz, Medilab Assist' in özel anlaşma yaptığı merkezler için geçerlidir.
  • Yukarıda belirtilen işlemlere yönelik "Doktor İstem Kağıdı"nın Medilab Assist yetkilisine iletilmesi yeterli olacaktır.
  • Özel hizmetimizin sigortalılarımızı memnun edecek düzeyde verilebilmesi için, 24 saat öncesinden randevu alınması önem taşımaktadır.
  • Randevuların Pazartesi - Cumartesi 08:30 – 17:30, Pazar günü 09:00 – 15:00 arasında alınmasını rica ederiz.

Sigortalılarımızın randevularını alırken "Anadolu Sigorta'da Sağlık Sigortası Poliçesinin olduğunu" belirtmesi gerekmektedir. Randevular aşağıda belirtilen yollarla alınabilmektedir:
Anadolu Sigorta Medilab Assist VIP Hizmeti Telefon Hattı: 0850 811 75 00

Ayrıca, Anadolu Sigorta Sigortam Cepte uygulaması üzerinden de Anadolu Sigorta Medilab Assist VIP Hizmetine ait randevular hızlı ve kolay bir biçimde alınabilmektedir.
*Sonuçlar sigortalılarımızın talebine göre e-posta, kurye, kargo ya da posta ile ulaştırılacaktır.

*Medilab Assist güncel anlaşmalı kurum listesine https://www.anadolusigorta.com.tr/tr/iletisim/bize-ulasin/anlasmali-saglik-kurumu-bul adresinden ulaşabilirsiniz.
Sağlık ve mutluluk dolu günler dileriz.
Saygılarımızla,

04 Kasım 2018

HASARLI KAZALARDA NE YAPMAK GEREKİYOR ?

Posta Gazetesi'nde 30 Ekim 2018 tarihinde yayımlanan "Hasarlı Kazalarda Ne Yapmak Gerekiyor" başlıklı yazı...

Sigortalıları en çok zorlayan konuların başında, yaşanan kazalar ve hasarlar geliyor. Hasar sonrası ne yapacağını tam olarak bilemeyen sigortalılar için sırasıyla yapılması gerekenleri hazırladık...

Yeni araç aldınız, trafik sigortasını ve kaskosunu yaptırdınız. Artık yeni aracınızla trafiğe çıkmaya hazırsınız. Fakat o da ne? Arkadan hızla gelen bir araç siz kırmızı ışıkta beklerken aracınıza arkadan çarptı. Peki şimdi ne yapacaksınız? İşte buraya kadar olan süreç aslında büyük şehir trafiğinde birçoğumuzun başına gelmesi çok muhtemel hasarlar. Asıl önemli olan bundan sonra yani hasar gerçekleştikten itibaren yapılması gerekenler… Türkiye’de sigortalı olsun ya da olmasın sürücülerin çoğunluğu bu prosedürlerden habersiz. Oysa ki sigorta şirketlerinin ve bazı kurumların sigortalılara yönelik sunduğu ve hayatınızı hasar anında kolaylaştıracak birçok uygulama mevcut. Sigortalı olarak hasar meydana geldiğinde yapmamız gereken ilk hareket kaza anının fotoğraflarını net bir şekilde çektikten sonra aracımızı trafiği etkilemeyecek bir yere çekmek. Bundan sonra ise aracınızdaki hasar küçük de olsa, büyük de ‘Kaza Tespit Tutanağı’nı eksiksiz olarak doldurmak yapılacak ikinci önemli adım. Hasar olduğunda dikkat etmeniz gereken diğer önemli şey ise hasarın gerçekleştiği tarihten itibaren en az beş iş günü içerisinde kazanın sigorta şirketine bildirilmesi.



MOBİL KAZA TUTANAĞI İŞLERİ KOLAYLAŞTIRIYOR

Sigorta Bilgi Gözetim Merkezi’nin (SBM), uygulamaya koyduğu Mobil Kaza Tespit Tutanağı, hasar anında işlemleri oldukça kolaylaştırıyor. Uygulamada yer alan ‘Telefonu salla’ özelliğiyle kazaya karışan iki ya da daha fazla sürücü akıllı telefonlarını sallayarak tüm bilgilerini sisteme otomatik aktarabiliyor. Böylece kalem ve kağıda gerek duymadan hızlıca tutanak doldurulmasını sağlayan uygulama, trafikte beklemeleri ve zaman kayıplarını önlüyor.

ACENTE DİYOR Kİ: KOLLUK KUVVETLERİNE HABER VERMEK GEREKEBİLİR

Aracınızla seyir halindeyken karşılıklı bir kazaya karışılması durumunda yapılması gerekenleri Acente sahibi Cenk Börühan şöyle anlatıyor: “Bazı durumlarda da kolluk kuvvetlerine haber verilmesi gerekiyor. Örneğin, kazaya karışan araçlardan birinin trafik sigortası yoksa, kazaya karışan araç şoförlerinden birinin sürücü belgesi o aracı kullanmaya yetersiz ise yine kazaya karışan taraflar arasında anlaşmazlık durumunda, sürücünün alkol, uyuşturucu ve uyarıcı madde olması, şüphe duyulması durumunda ve kaza sonucunda ölüm ya da yaralanma söz konusu ise yapacağınız tüm prosedürlerin yanında kolluk kuvvetlerine başvurmanız gerekiyor.”

EKSPER DİYOR Kİ: BELGELER EKSİKSİZ DOLDURULMALI

Hasar anında sigortalının özellikle Kaza Tespit Tutanağı’nı tam ve eksiksiz doldurması gerektiğine dikkat çeken Sigorta Eksperi Ali İhsan Balta’nın sigortalılara önerileri ise şunlar: “Hasar sonrası acil olarak kaza mahallinin fotolarının net gözükecek şekilde çekilmesi ve araçların güvenli alana çekilmesi gerekiyor. Tutanak tam ve eksiksiz doldurulmalı. Kazaya karışan sürücüler tutanağı imzalamalı. Bunun yanında ehliyet ve ruhsat fotokopisi de (fotoğraf) yeterli olacaktır.

SİGORTALI HASAR ANINDA NELER YAPMALI?

● Hasar anında ilk yapılması gereken trafik sigortası mevcut ise ruhsat ve ehliyet ile ‘’kaza tespit tutanağı‘’ tutulur. Bu yüzden aracınızda kaza tespit tutanağı bulundurmaya özen gösterin. Tutanakla birlikte kazayı belgeleyen birkaç fotoğrafı ve kazanın gerçekleşme şeklini yansıtan bir resmi sigorta şirketinize sunmanız gerekebilir. Kaza tespit tutanağında ayrıca kazanın tarihi, saati ve yeri, sürücülere ait kimlik bilgileri, aracın ruhsat bilgileri ve zorunlu trafik sigortası poliçe bilgileri yer almalıdır.

● Yapılması gereken şeylerin başında hasarın gerçekleştiği tarihten itibaren en az beş iş günü içerisinde kazanın sigorta şirketine bildirilmesi de geliyor.

● Sigorta sahibi olduğunuzu unutmadan, gerekli kurtarma ve koruma önlemlerini almalı ve sigortacının belirttiği talimatlara mümkün olduğunca uymalısınız.

● Sigortacının sorumluluğu üstlenmesi halinde, aracınızı anlaşmalı servise götürebilirsiniz. Anlaşmalı servis, tüm işlemleri sizin yerinize üstlenerek sigorta şirketinizden eksper talep edip onlara tüm detaylar hakkında bilgi verecektir.

● Sigortalının hasara uğraması durumunda, dikkat edilmesi gereken bir diğer konuysa sigortalının primlerini ödeyip ödemediği. Vadesi gelmiş, ödenmemiş primleriniz varsa, sigorta şirketi hasarı karşılamayabilir.

https://www.posta.com.tr/hasarli-kazalarda-ne-yapmak-gerekiyor-2062858





x

23 Ekim 2018

TÜRKLER DİREKSİYONU OTONOM ARAÇLARA BIRAKACAK

KPMG Türkiye’nin bu yıl beşincisini gerçekleştirdiği ‘Türkiye Otomotiv Yöneticileri Araştırması’, yerli otomotiv sektörünün önümüzdeki 10 yılda geleceği noktaya ilişkin çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Araştırmaya katılan sektör liderlerinin yüzde 92’sine göre, sürücüsüz araç ve aktif sürücü desteği sistemleri 10 yıl içinde Türkiye’deki sürücülerin ilk tercihi olacak.
KPMG Türkiye yönetiminde, Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD), Otomotiv Sanayii Derneği (OSD), Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği (TAYSAD) ve Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği’nin (OYDER) destekleriyle gerçekleştirilen araştırmaya dört derneğin üyesi olan, lider otomotiv şirketlerinin 211 üst düzey yöneticisi katıldı.

Türkiye’deki otomotiv yöneticilerinin neredeyse tamamı, gelecek 10 yılda ‘bağlanabilirlik ve dijitalleşme’ ile ‘elektrikli mobilite’nin, sektörün en önemli trendleri olacağı öngörüsünde bulundu.
Yöneticilere göre 2030 yılına gelindiğinde Türkiye’deki müşterilerin satın alma kriterlerinin başında, ‘sürücüsüz araçlar/aktif sürücü desteği sistemleri’ bulunacak. Bu kriteri, günümüzde önemsiz görülen ‘sıfır emisyon/elektrikli mobilite’ takip edecek.
KPMG Türkiye Otomotiv Sektör Lideri ve Şirket Ortağı Hakan Ölekli, dünya genelinde artan volatilite, siyasi belirsizlikler ve korumacı politikalar sektörü zorlasa da, 2017’de rekor kıran üretim ve ihracat rakamlarının yanı sıra yerli otomobil projesinin, Türkiye otomotiv sektörünün güçlü konumunu sürdürdüğünün göstergesi olduğunu belirtti. Ölekli, geleneksel ve köklü otomotiv şirketlerinin geleceğin iş modellerine hazırlanırken, tüm ekosisteme hükmetmeye çalışmak yerine oyun alanını belirleyerek nerede işbirliği yapacağına veya rekabet edeceğine karar vermesi gerektiğinin altını çizdi. Ölekli’ye göre, gelecekteki başarıyı stratejik işbirlikleri, ortaklıklar ve ittifaklar belirleyecek.
‘Yıkım’ geleceği anahtarı
Tüm dünyada gelişen teknolojilerle hız kesmeyen değişim, ürün odaklı iş anlayışını zorlarken, otomotiv sektörünün başarı ölçütleri, iş modelleri ve geleceği sorgulanmaya başladı. Ölekli’ye göre otomotiv sektöründe bugünün iş anlayışının ‘yıkımı’, yarının ‘geleneksel’ iş yapış şekli olacak. Ölekli, teknolojinin geldiği ve çok daha fazlasını vadettiği bu noktada dijital dönüşüm kavramının tamamlanmasından değil ancak sürekliliğinin nasıl sağlanacağından bahsedilebileceğini vurguladı.
Yerli ve milli otomobil şart
Araştırmada Türkiye’de yerli ve milli bir otomobil üretilmesinin sektöre getireceği faydalara da yer veriliyor. Yerli araç üretiminde elektrikli modellerin seçilmesinin dünya devleriyle rekabet etmek için doğru tercih olduğu belirtilirken, sadece iç pazara değil, aynı zamanda dış pazara da hitap edecek alternatif modellerin üretilmesi gerektiğinin altı çiziliyor. KPMG araştırmada, yerli otomobillerin yurtiçi pazarda yaygınlaşabilmesi için önemli devlet desteğine ihtiyaç duyacağını da vurguluyor.
Şehirler de ‘akıllanmalı’
Araştırmaya göre otomotiv yöneticilerinin yüzde 42’si, Türkiye’de ‘e-mobilite’ ekosisteminin önündeki en büyük zorluğun, akıllı şehir altyapısının olmaması olduğunu düşünüyor.
Yöneticilere göre elektrikli araçların müşteriler tarafından benimsenmesi önündeki başlıca engel araçların ‘menzili’ ile ilgili endişeler. Bu kaygıların giderilmesi için ilk etapta kamu yatırımıyla ülke çapında gelişmiş bir şarj ağı oluşturulabilir.
Otonom araçların gelişine 10 yıl var
Küresel otomotiv üreticilerinin yüzde 73’ü, 10 yıl içinde geleneksel toplu taşıma çözümlerinin yerine isteğe bağlı otonom kapsüllerin kullanıma girmesini bekliyor. Türkiye’de ise yöneticilerin yüzde 60’ı, büyük ölçekte otonom araç satışlarının 10 yıldan önce başlayamayacağını öngörüyor.
Hukuki altyapı gerekiyor
Araştırmada otonom araçların trafiğe çıkması için fiziksel altyapı çalışmalarının yanı sıra hukuki bir altyapı düzenlemesinin de gerekli olacağı vurgulanıyor. Otonom araçların kaza yapmaları halinde, sorumlunun şoför mü, üretici firma mı yoksa aracın yazılımını hazırlayan şirketin mi olacağı, yasal düzenlemelerin ardından belirlenecek.
İşte rapordan öne çıkan bazı satırbaşları:
  • Türkiye’ye yeni yatırım gelmesi için büyük önem taşıyan adımların çoğunu devlete bağlı değişiklikler (teşvik, vergi politikaları, hukuki düzenlemeler istikrar, vb.)oluşturuyor.
  • Otomotiv yöneticilerinin yüzde 95’i, 2030 yılına kadar sektördeki temel trendlerin en önemlisinin ‘bağlanabilirlik ve dijitalleşme’ ile ‘elektrikli mobilite’ olacağını öngörüyor.
  • Yöneticilerin yüzde 72’si, teknolojik gelişim ve artan dijitalleşmenin etkisiyle sektörün iş modellerinde yakın gelecekte kapsamlı bir yıkıcı gelişme bekliyor.
  • Türkiye otomotiv yöneticilerinin yüzde 85’i gelecekte otomotiv iş modelinin yakıtının ‘veri’ olacağı görüşünde birleşiyor.
  • Yöneticilerin yüzde 92’si, tedarik sanayisinin rekabetçi kalması için alınması gereken en önemli aksiyonun Ar-Ge sürecinde, yeni inovasyon ekipleri oluşturarak hız ve esnekliği artırmak olduğunu söylüyor.
  • Her 5 otomotiv yöneticisinden 4’ü gelecek dönemde otomotiv firmalarının başarılı olabilmesinin, yenilikçi startup’larla birleşmelerine ya da işbirliği yapmalarına bağlı olduğunu düşünüyor.
  • Yöneticilerin yüzde 86’sı gelecekte en önemli başarı stratejilerinin, birbirine yaklaşan endüstrilerden oyuncularla işbirliği yapmak (OEM/araç üreticileri, kamu hizmeti şirketleri, bilişim ve iletişim teknolojileri alanında faaliyet gösteren şirketler) ve sektör içinde ortak girişimler ile stratejik ittifaklar kurmak olacağını vurguluyor.
  • Yöneticilerin yüzde 95’i, dijital müşterileri çekmek için OEM ve yetkili satıcıların geleneksel pazarlama materyalleri ve tek kanal için tasarlanmış web sitesi yerine interaktif, araç özellikleri ve fiyat bilgileri dahil olmak üzere müşteri ihtiyacına yanıt verebilecek gelişmiş dijital hizmetlere yöneleceğini düşünüyor.
  • Yöneticilerin yüzde 85’i artan çoklu kanal iletişim yolları sonucunda müşterilerin fiziksel perakende mağazalarına ziyaretlerinin azalmasını, buna karşın ürün ve markayı deneyimlemek için mağazaları ziyaret etmeyi tercih etmesini bekliyor.
  • Yöneticilerin yüzde 30’u, otomobile ihtiyacın ortadan kalkmasının en önemli nedeninin diğer seçeneklerin kullanımının daha kolay olması (araç paylaşımı, servis olarak mobilite vb) olacağını söylüyor.
  • Yöneticilerin yüzde 78’i, elektrikli mobilitenin atılım gerçekleştirmesi için en iyi şarj etme deneyiminin hiç şarj etmemek olması gerektiğini düşünüyor.

http://www.sigortadunyasi.com.tr/2018/10/23/turkler-direksiyonu-otonom-araclara-birakacak/

22 Ekim 2018

ÇEKİCİNİN ARACA VERDİĞİ ZARARI KASKO KARŞILAR MI ?

Önce bir tespitle başlayayım...
Peşin peşin de söyleyeyim kimse alınmasın, bozulmasın. Toplum olarak ya kaderciyizdir, sigortaya uzak dururuz ya da sigorta yaptırıp, arkaya yaslanır, ‘nasıl olsa sigorta var, öder’ deyip olup biteni umursamayız. Sanırsınız ki, zarar gören milli servetimiz değil.



Buna örnek bir olay anlatacağım. Olay, geçtiğimiz hafta İstanbul’da yaşanıyor ve baş aktörü, bir çekici. Çekici, yanlış yere park etmiş bir aracı çekmeye çalışıyor. Ancak araç çekilmeye müsait konumda değil. Çekici, uğraşıyor da uğraşıyor; yandan kaldırıyor olmuyor, indiriyor, bir daha kaldırıyor. Baktı olacak gibi değil, bu sefer sürüklüyor, o da olmuyor. Bu arada da vatandaşın biri, olup biteni cep telefonu ile kameraya alıyor. Aracın hırpalanmasına dayanamayan vatandaş sonunda çekicinin şoförünün yanına gidip, “Memur bey, yazık değil mi araca. Bir dişli atsa 5-6 milyar, buradan kaç para alacaksınız ki, 200 lira para alacaksınız. Benim de aracım var, yazık olmuyor mu?” diyor.

VATANDAŞIN BAŞINA GELENLER
Bu lafın üzerine de çekicinin şoförü cevabı yapıştırıyor: “Niye sorun ediyorsun ki, kasko zararı karşılar, senin derdin ne?” Vatandaşın öfkesi artıyor ve “Zihniyete bak, iyi o zaman kasko karşılar diye saplayın aracın ortasına, götürün” diyor. Vatandaş ile şoför arasındaki tartışma biraz daha devam ediyor ve şoför üst üste kaskonun karşılayacağını söylemeye devam ediyor. Olayın tamamının seyretmek isteyenler varsa bu video, sosyal medyada ‘çekici terörü’ başlığı altında dolaşıyor.


Yok, ben, buna çekici terörü falan demeyeceğim; en hafif tabiriyle bilgisizlik diyeceğim. “Kasko öder, sen niye dert ediyorsun” diyen memura söylenecek tek laf var; o da, ‘hayır arkadaş, kasko değil, sen cebinden ödeyeceksin’. Neden mi? Çünkü çekici, kaskolu aracı çekerken zarar verirse sigorta şirketi, vatandaşın zararını öder; sonra da çekinin şoförüne ya da çekicinin bağlı olduğu vakfa rücu eder, yani ödediği zararı hukuk yoluyla talep eder. Şunu da söyleyeyim, bu işi yapan birinin, araca zarar verdiğinde dönüp dolaşıp bu zararı kendi cebinden ödeyeceğini ya da bağlı olduğu şirketin kasasından çıkacağını bilmemesi de vahim.

NE YAPACAKSINIZ ?
Bu olayı sigortacılara da sordum. Çekicinin neden olduğu hasarlarla sık karşılaştıklarını; genellikle çekicinin halatının kopup aracın yere düşmesi ya da çekicinin aracı kaldırmak için kullandığı ahtapot kolunun aracın üzerine düşmesi gibi daha ağır vakalar da yaşandığını ve hepsinde de ödedikleri hasarları çekici vakıflarına rücu ettiklerini söylediler.

Peki, böyle bir durumla karşılaştığınızda ne yapacaksınız? Öncelikle, ‘aracım çekilirken hasar gördü’ diye polis zaptı tutturacaksınız. Eğer zabıt tutulursa sigorta şirketi, çekicinin bağlı olduğu vakfa ödediği hasarı hemen rücu ediyor. Zabıt tutulamadığı durumlarda da olay yerini resimlerle belgeleyeceksiniz. Mesela yukarıda bahsettiğim olaydaki gibi video kaydı bu iş için yeterli.

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/noyan-dogan/cekicinin-araca-verdigi-zarari-kasko-karsilar-mi-40993989

18 Ekim 2018

SİGORTA TAHKİM KOMİSYONU HAKEM KARARI 01


15.12.2017 tarih ve K-2017/17409 Sayılı Hakem Kararı
1. BAŞVURU KONUSU UYUŞMAZLIK VE YARGILAMA USULÜNE İLİŞKİN BİLGİLER,
1.1.Uyuşmazlık Konusu Olay ve Talep
Aleyhine başvuru yapılan sigorta kuruluşu tarafından düzenlenen xxxx nolu kasko poliçesi ile sigortalanmış Başvuru Sahibine ait xxxx plakalı aracın 19.11.2017 tarihinde su birikintisinin içinde kalmış bulunması nedeniyle xxxx tazminatın sigorta kuruluşundan tahsili talebidir.
1.2. Başvurunun Hakeme İntikaline ve İncelenmesine İlişkin Süreç
Tahkim Komisyonu tarafından gönderilen dosya teslim alınarak dosya içerisinde bulunan belgeler üzerinde yapılan incelemede belgelerin karar vermek için yeterli olduğu anlaşılmış ve dosya içeriğine göre aşağıdaki karar oluşturulmuştur.

2. TARAFLARIN ORTAYA KOYDUĞU MADDİ VE HUKUKİ İDDİALAR
2.1 Başvuru Sahibinin İddia, Delil ve Talepleri
Başvuru Sahibi Vekili dilekçesinde ;
Aracının selde kaldığını, pert olması nedeniyle xxxx sının Sigorta Şirketinden tahsil edilmesi talebinde bulunmuştur.
2.2 Sigorta Kuruluşunun iddia, Delil ve Talepleri
Sigorta Şirketi Vekili Başvuruya karşı vermiş olduğu cevapta;
Davacının ağır kusuru ile hasara sebebiyet verdiğini, bu nedenle hasarın ve davanın reddinin gerekliliğinin mevzuat gereği olduğu, Davacı tarafın araçta meydana gelen hasarın giderilmesi amacıyla müvekkili şirkete başvuruda bulunduğu ve müvekkili şirket nezdinde xxxx numaralı hasar dosyasının açıldığını,
Yapılan inceleme neticesinde; dava konusu hasar sonrasında aracın yanına gidildiğinde aracın lastiklerinin ve alt kısımlarının tamamen çamurlu ve ıslak olduğu, aracın motor bölümlerinin ıslak olduğu, iç kısımlarda ise gösterge panellerinin, koltuk, zemin ve paspas üzerlerinin tamamen ıslak ve çamurlu olduğu ve araç içerisinde su birikintilerinin olduğunu, aracın park halinde olduğu yerde sudan ve selden etkilenecek şekilde su bulunmadığının tespit edildiğini, araç sürücüsünün beyanı ile xxxx cadde üzerinde aracın bulunduğu yerden 30 metre geride bulunan yağmurdan kaynaklı su birikintisine girdiği, aracın stop ettiği ve bulunduğu noktaya iterek getirildiğinin tespit edildiği, su birikintisinin 40 cm yüksekliğinde su birikintisi olduğu ve araçların bu birikintiye girdiğinde bozulacağının açık olduğu, Davacı taraf bu su birikintisine girdiğinde aracın bozulacağını bile bile olası kast ile su birikintisine girdiği, bu hasarın oluşmasında ağır kusurlu bulunduğu, zira birikintinin 40 cm yüksekliğinde olduğundan aracın içi su ile dolduğunu,
Davacının kasko genel şartlarındaki yükümlülüklerini ihlal ettiğini, bu nedenle başvurunun reddi gerektiği, davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla davacının gerçek zararı belirlenmesini de talep etmiştir.

3.UYUŞMAZLIĞA UYGULANACAK HÜKÜMLER
Uyuşmazlığın çözümü için 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Karayolları Trafik Yönetmeliği, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesi Genel Şartları hükümleri dikkate alınmıştır.
4.DEĞERLENDİRME VE GEREKÇELİ KARAR
Başvuru Sahibinin talebi ile xxxx tutanakta ;
19.11.2017 günü şiddetli yağış nedeni ile XX plakalı otomobilin XX Cadde üzerinde lastikleri ile alt kısımlarının tamamen çamurlu ve ıslak olduğunun görüldüğü, motor bölümünün de ıslak olduğu, iç kısmında gösterge panelleri ve koltuk ile zemini üzerinde çamurlu su birikintisinin bulunduğunu, XX Cadde üzerinde yağmur kaynaklı su bulunduğu, yolun yaklaşık 50 metrelik kısmında yaklaşık 40 cm. yüksekliğinde su ile dolu olduğunu, otomobillerin geçişi için riskli ve zor olduğu tespit edilmiştir.
Sigorta Şirketince görevlendirilmiş Sigorta Eksperi xxxx düzenlediği raporda aynı tespitleri yapmıştır.
TTK nun 1429. Maddesine göre sigortacı, aksine sözleşme yoksa, sigorta ettirenin, sigortalının, lehtarın ve bunların hukuken fiillerinden sorumlu bulundukları kişilerin ihmallerinden kaynaklanan zararları tazmin ile yükümlüdür.
Sigorta ettiren, sigortalı ve tazminat ödenmesini sağlamak amacıyla bunların hukuken fiillerinden sorumlu oldukları kişiler, rizikonun gerçekleşmesine kasten sebep oldukları takdirde, sigortacı tazminat borcundan kurtulur.
Başvuru konusu olayda sigortalının kastının bulunduğuna dair bir delil bulunmamaktadır.
Yine TTK nun 1409. Maddesi gereğince de sigortacı sözleşmede öngörülen rizikonun gerçekleşmesinden doğan zarardan veya bedelden sorumlu olup sözleşmede öngörülen rizikolardan herhangi birinin veya bazılarının sigorta teminatı dışında kaldığını ispat yükü sigortacıya ait bulunmaktadır.
XX tarafından Sigortalı Başvuru Sahibince rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar yükümlülüğünün kasten yerine getirilmediği veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan rizikonun teminatı içinde imiş gibi ihbar edildiğine somut bir belge sunulmamış olduğundan talebin teminatta bulunduğuna karar verilmiştir.
Başvuru Sahibinin talebinin değerlendirilmesi için Bilirkişi olarak xxxx görevlendirilmiş olup Bilirkişi 17.02.2018 tarihli raporunda özetle;
Başvurana ait aracın 2. el piyasa rayiç değeri için yapılan tespit çalışmalarında rizikonun gerçekleştiği tarihte piyasa genelinde xxxx olduğunun tespit edildiğini,
Başvurana ait aracın sel hasarına maruz kalması nedeniyle elektronik parçalarının yanı sıra motor içerisine su çekmesi nedeniyle motor içerisinde de hasar oluştuğunun görüldüğü, ancak suyun zarar vermeyeceği, darbe olmaması nedeniyle sökme parça kategorisine girecek karoseri parçalarının (Kapılar, motor kaputu, bagaj kapağı, bakalit aksamı), yine suyun zarar vermeyeceği mekanik aksamının (motor traversi, dingil, mekanik alt takım parçaları) hurda piyasasında değerinin yüksek olması nedeniyle sovtaj değerinin xxxx TL olacağı,
Başvurana ait bulunan XX plakalı aracın 19.11.2017 tarihindeki olay neticesinde, araçta katma değer vergisi dahil XX lık hasar oluştuğu, bu hasar neticesinde onarımın ekonomik olmayacağı, pert-total değerlendirmesinin uygun olacağı, aracın piyasa değerinin xxxx, sovtaj değerinin ise xxxx TL olacağı kanaatine varmıştır.
Heyetimizce Bilirkişi raporunun gerekçeli, denetime elverişli ve yerleşik Yargıtay Kararlarında benimsenen kriterler esas alınarak hazırlanması sebebiyle hükme esas alınmasına karar verilmiştir.
Başvuru Sahibine ait xxxx plakalı araç halen Sigortalı da bulunduğundan aracın piyasa rayiç değerinden sovtaj değeri tenzil edilerek xxxx sının Başvurana ödenmesine karar verilmiştir.
5. KARAR
1 - Başvurunun KISMEN KABULUNE,
Başvuru sahibine ait xxxx plakalı araçtaki xxxx lık hasar tutarının xxxx nden alınarak başvuru sahibi xxxx’a ödenmesine,
2 - Başvuru sahibi tarafından ödenen xxxx başvuru ücreti ile xxxx bilirkişi ücreti olmak üzere toplam xxxx sının kabul/ret oranına göre xxxx sının xxxx’nden alınarak başvuru sahibi xxxx’a ödenmesine,
3 – Sigorta Şirketi vekille temsil edildiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre xxxx avukatlık ücretinin xxxx’nden tahsili ile Başvuru Sahibi xxxx’a ödenmesine,
5684 sayılı Kanunun 30/12. maddesi hükmü gereği, kararın bildirim tarihinden itibaren 10 gün içinde Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde itiraz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 19.03.2018

12 Ekim 2018

SİBER RİSK HAFİFE ALINIYOR

Her şeyin son derece hızlı geliştiği ve dönüştüğü dijital çağda, söz konusu dönüşüm siber saldırı olarak adlandırılan riskleri de peşinden getiriyor...

Son yıllarda siber saldırı sözü ile sıklıkla karşılaşır olduk. Sigortacılık da bu konu ile ciddi halde ilgilenir oldu ve siber saldırılar, yapılan birçok araştırmada en önemli riskler arasında hızla zirveye doğru yükselmeye başladı. Dünyanın önde gelen sigorta şirketlerinden ABD’li Chubb da kısa süre önce 2018 Chubb Cyber Risk Anketi’nin sonuçlarını kamuoyu ile paylaştı.


 
Ankete göre siber saldırı dalgalarının sıklaşmasına karşın, çoğu insan büyük ölçüde hazırlıksız ve aileler bu riski hafife alıyor. Ankete katılanların büyük bir kısmı (% 86) siber olaylar hakkında endişeli olduklarını söylerken, çoğunluk sosyal medya sitelerinde kişisel bilgileri hedefleyen yaygın siber tehditlerin çevremizdeki internet bağlantılı akıllı aygıtlar üzerinden de hayatımızı tehdit edebileceğinden habersiz. Ankette bu konuda yanıt verenlerin yalnızca % 12’sinin herkese açık Wi-Fi kullanma riskleri hakkında endişelendiği görülürken, akıllı ev cihazlarından gelebilecek riskler hakkında sadece % 4’lük bir kesimin endişeli olduğu belirtildi. Fidye yazılımı da son yılların en yaygın siber tehditlerinden biri. Ankete göre ise, birçok insan son yaşanan siber saldırılardan haberdar değil.  Ankete katılanların yarısı fidye yazılımının ne olduğunu tanımlayamazken, % 19’unun da bu terimi hiç duymadığını belirtmesi dikkat çeken bir durum.

Ankete yönelik açıklamalarına yer verilen Chubb’dan Kişisel Risk Hizmetleri Bölüm Başkanı Fran O’Brien’ın söz konusu risklere yönelik ifadeleri ise uyarı niteliğinde: “Bugün herkes bir siber saldırıya maruz kalmaya yatkın. Bireylerin sadece % 40’ı siber güvenlik yazılımı kullanmakta ve üçte birinden azı online şifrelerini düzenli olarak değiştirmekte. Neyin tehlikede olduğu göz önüne alındığında, bireyler riski azaltmak için ellerinden gelen her türlü önlemi almalıdır. Hem bireyler hem de işletmelerin siber tehditlere proaktif olarak yaklaşmaları önemlidir. Her riske karşı korunmanın önleyici bir yolu olmamasına rağmen, siber sigorta boşlukların doldurulmasına ve siber güvenliğe dahil olan riskin korunmasına yardımcı olabilir.”

Siber güvenlik şirketi Kaspersky Lab tarafından yapılan yeni bir araştırmada ise mobil bankacılığı hedef alan Asacub adlı Truva atı (zararlı kod içeren yazılım) ile karşılaşan kullanıcıların sayısı günlük 40 bine ulaştığını görüyoruz. Bu Truva atı, Rusya başta olmak üzere Ukrayna, Türkiye, Almanya, Beyaz Rusya, Polonya, Ermenistan, Kazakistan, ABD ve diğer ülkelerdeki kullanıcıları da etkiledi.  Kaspersky Lab, zararlı yazılımlara yakalanmamak için şu basit kuralları uygulamanızı öneriyor:

* Uygulamaları yalnızca resmi kaynaklardan indirin.
* Mümkünse akıllı telefon ayarlarınızda üçüncü taraf kaynaklardan gelen uygulamaların kurulumunu devre dışı bırakın.
* Tanımadığınız kişilerden gelen şüpheli bağlantılara tıklamayın.
* Mobil cihazınızı korumak için sağlam bir güvenlik çözümü kurun.

http://www.sigortacigazetesi.com.tr/siber-risk-hafife-aliniyor/
10 Ekim 2018

Bireysel ve Ticari Siber güvenlik sigortası ile ilgili bilgi almak için bize ulaşabilirsiniz...


ANADOLU SİGORTA & YEŞİL KART POLİÇESİ

Trafik sigortası ile Türkiye sınırları içerisinde aracınızla kazaya neden olmanız durumunda 3.şahıslara verilen maddi ve bedeni zararlar tem...