24 Nisan 2017

EN ÇOK KAZA YAPANA EN BÜYÜK İNDİRİM

Trafik sigortasına getirilen prim limiti, özel araçlarda primi ortalama yüzde 20 ucuzlatırken, ticari araçlarda bu oran yüzde 71'e kadar çıktı. Kamyonlar başta olmak üzere bu araç tipi en çok kaza yapıp hasar çıkaranlar....

Zorunlu trafik sigortasına getirilen prim tavanının özel araçlarda sigorta primini yüzde 20-30 ucuzlatması bekleniyor. Ancak rakamlar vatandaşlardan ziyade sürekli kullanılan ticari araçlara piyango vurduğunu ortaya koyuyor.




Habertürk'ten Rahim Ak'ın haberine göre ticari araçlara 2015’te limit getirilmişti. Getirilen tavan ile taksilere 5 bin 400, otobüse ise 17.700 liralık sigorta prim limiti konmuştu. Tavan düzenlemesi bu tutarlar üzerinden yüzde 47’den yüzde 71’e kadar prim indirimi öngörüyor. Son prim tavanı ile taksilerin prim tavanı 2 bin 89 liraya indirildi. Otobüs ise 5 bin 7 liraya sigortalanacak. Bu rakamlar 4’üncü basamakta yani sisteme yeni girenler için geçerli. Eğer otobüs ve taksi bir yıl kaza yapmazsa yüzde 15, ikinci yıl kaza yapmaz ise yüzde 30 indirim alacak. 3 yıl ve daha fazla kaza yapmaz ise indirim tutarı yüzde 45’i bulacak.



1.467 LİRAYA KAMYON SİGORTASI


Böylece taksi eğer 3 yıl kaza yapmaz ise 1.357 liraya sigortalanabilecek. Otobüste ise bu rakam 3 bin 254 liraya kadar inecek. En çok kaza yapan ve sigortacılara hasar yaratan kamyonda durum ilginç bir hal alıyor. Çünkü 3 yıl kaza yapmayan bir kamyon bin 467 liraya sigortalanabilecek. Oysa bu araçlardan herhangi biri kaza yaptığında hasarları 50 bin lirayı aşıyor. En fazla kaza yapan diğer araç türü olan taksilerde de her yıl onlarca bin liralık hasar çıkaran taksiler ne kadar kaza yaparlarsa yapsınlar en fazla 5 bin 322 lira ödeyerek yeniden sigorta yaptırabilecek.

HER BİRİ 34 BİN LİRALIK HASAR YAPIYOR



Türkiye Sigorta Birliği (TSB) istatistiklerine göre ticari araçların sadece 547’si yılda 3’ten fazla kaza yapıyor ve bunların sigortacılara maliyeti ortalama 34 bin liraya çıkıyor. Yılda 5’ten fazla kaza yapanların sayısı sadece 41 iken bu 41 araç sahibinin her biri yılda 47.3 bin liralık hasar maliyeti çıkarıyor. Bu konuda en uç örnek 2014’te 13 kez kaza yapan bir kamyon. Rekortmen kamyonun sigorta şirketine maliyeti 78 bin 122 lirayı bulmuş durumda. Fakat bu kamyon bile şu anda 5 bin 940 liraya sigortalanmış durumda.



16 Nisan 2017

SÜRÜCÜYE SİGORTA


Sürücüye sigorta soru işaretleri ile gündemde...

Yaklaşık 28 milyon ehliyet sahibini yakından ilgilendiren trafik sigortasında, sürücüye yönelik poliçe düzenlenmesi gündemdeki yerini koruyor. Bugüne kadar araç bazında yapılan sigortanın sürücünün ehliyet bilgilerine ve ceza puanına göre yapılması yönünde çalışmalar devam ediyor.

Zorunlu trafik sigortası fiyatlarının yukarı yönlü seyri, plakaya sigorta yerine sürücüye sigorta gibi farklı alternatifleri gündeme getiriyor. Kısa süre önce  Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek tarafından dile getirilen konuya sektör genelde olumlu yaklaşırken, temkini de elden bırakmıyor. Katıldığı bir canlı yayında zorunlu trafik sigortası ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, mevcut düzende trafik sigortası ile ilgili birçok eksik olduğunu ifade etmişti. Yeni bir model üzerinde çalışmaların başladığını söyleyen Şimşek, yeni modelle beraber aracın değil, sürücünün sigortalanabileceğini dile getirmişti.


Gündemdeki sıcaklığını koruyan söz konusu değişiklik için sektör temsilcilerinin görüşlerini aldık. Sektör temsilcileri değişiklik fikrinin değerlendirilebilir bir fikir olduğunun altını çizerken, bu tür bir düzenleme için çok iyi bir altyapı çalışması gerektiğine dikkat çektiler.
“Sürücüye sigorta değerlendirilebilir”
Allianz Sigorta Genel Müdürü Arif Aytekin, “Uygulamaya geçmeden önce sistemi bir bütün halinde düşünmek ve analiz etmek hem operasyonel süreçlerin yönetimi hem de beklenen faydanın sağlanması anlamında önem taşımaktadır” dedi.
Allianz Sigorta Genel Müdürü Arif Aytekin, “Sürücüye sigorta yapılması” önerisini değerlendirilebilir bir öneri olarak gördüklerini belirterek, “Ancak sistemin tüm detayları ile ele alınarak analiz edilmesi ve sağlıklı bir uygulama haline dönüşebilmesi için altyapı ve kuralların titizlikle kurgulanması gerekmektedir. Önerinin trafik sigortası uygulamalarının yanında, ehliyet ve ceza puanları ile birlikte değerlendirilmesi ve olası sorunların tespit edilerek en aza indirgenmesi halinde ‘sürdürülebilir’ bir yapı haline dönüştürülebileceği görüşündeyiz. Sektörün bugüne kadarki tecrübeleri kadar sektör dışı birtakım uygulama, kanun ve yönetmeliklerin gözden geçirilmesi ve önerilen sistem içerisindeki etkilerinin de göz önünde bulundurulması önem arz etmektedir” diye konuştu.
‘UYGULAMAYA GEÇMEDEN ÖNCE ÇOK ÇALIŞILMALI’
Bir kişinin birden fazla araca sahip olması ya da araç sahibi ile sürücüsünün farklı kişiler olabilmesi gibi durumların günümüzde mevcut olduğuna işaret eden Aytekin, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Ayrıca bu sisteme geçişle çok sık araç kullanmayan, ancak ehliyet sahibi kişilerin sigortalanma taleplerinin olmayacağını da hesaba katmak gerekebilir. Sistemin kendi içinde suistimale neden olabilecek bir yapıya izin vermemesi için birden fazla kişi tarafından kullanılan araçlar için farklı bir kontrol mekanizması üzerinde de düşünülmelidir. Bu yüzden pratikte karşılaşılabilecek sorunların trafik sigortalarındaki diğer uygulamalarla entegre bir biçimde düşünülerek tespit edilmesi ve gerekli önlemlerin alınması, sistemin sağlıklı bir şekilde uygulanabilirliği açısından kritiktir. Uygulamaya geçmeden önce sistemi bir bütün halinde düşünmek ve analiz etmek hem operasyonel süreçlerin yönetimi hem de beklenen faydanın sağlanması anlamında önem taşımaktadır.”
“Sadece özel kullanıcılara uygun olabilir”
Turkland Sigorta Teknik Koordinatörü Zeynep Azim, “Bu uygulama sadece özel kullanıcılar için geçerli olabilir. Kiralık araçların veya firma araçlarının sürücüleri değişkenlik göstereceği için sürücüye bağlı bir fiyatlandırma mümkün olmayacaktır” diye konuştu.
Turkland Sigorta Teknik Koordinatörü Zeynep Azim, trafik sigortalarında, riski artıran en önemli faktörün kişinin özellikleri, araç kullanırken içinde bulunduğu durum ve bu duruma sebep olan nedenler olduğunun altını çizerek, “Sigorta yapılırken kişinin özellikleri önemli ölçüde dikkate alınmalı, ancak aracın nerede, ne amaçla kullanıldığı, aracın eski veya yeni bir araç olması da fiyatlandırma kriterleri arasında olmalıdır” dedi.
Sürücü özelliklerine göre sigorta yapılmasının pratikte faydalı ve gerekli bilgiler sağlanırsa sorunsuz bir uygulama olabileceğini söyleyen Azim şunları söyledi: “Ancak bu uygulama sadece özel kullanıcılar için geçerli olabilir. Kiralık araçların veya firma araçlarının sürücüleri değişkenlik göstereceği için sürücüye bağlı bir fiyatlandırma mümkün olmayacaktır. Buralarda da firmanın geçmiş yıllardaki hasar frekansına göre tarifede bir farklılaşmaya gidilebilir.”
‘ŞİRKETLERE EK BİR YÜK GETİRMEZ’
Trafikte sigortasızlık oranı her dönemde %20 civarında seyrederken, primlerin yükselmesiyle bu oranların %30’lar civarında seyretmeye başladığına işaret eden Azim, “Sürücüye sigorta sistemi, sigorta yaptırmayan bu %10’luk kısım için ikna sebebi olabilir. Bunun da şirketlerin operasyonlarına ek bir operasyon yükü getirmesi mümkün değildir. Şirketlerin bu konudaki altyapıları güçlüdür. Sistem uygulamalarının değişmesi söz konusu olursa, gerekli data transferini sağlamak ve bu datalar üzerinde çalışarak yeni tarife yapıları oluşturmak,  belirli bir süreç gerektirecektir” dedi.
13 Nisan 2017
http://www.sigortacigazetesi.com.tr/surucuye-sigorta-soru-isaretleri-ile-gundemde/

14 Nisan 2017

TRAFİK SİGORTASINDA TAKSİT

Sigorta şirketleri tekrar taksite başlayacaklardır...

Bazı şirketlerin trafik sigortasına taksit uygulamayı bırakmasını yorumlayan Sigorta Acenteleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Şen, sigorta şirketlerinin ani pozisyon aldığını ancak tekrar eski modele geçeceklerini söyledi

Sigorta Acenteleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Şen, bazı sigorta şirketlerinin trafik sigortası prim ödemelerinde taksiti kaldırdığını belirterek, "Bazıları da taksit yapmaya devam ediyor. Bunun sebebi şu; sigorta şirketleri şu anda ne yapacaklarını bilmiyorlar ve pozisyon almaya çalışıyorlar. Bu uygulamaların geçici olduğunu düşünüyorum. Bugün taksitlendirmeyi kaldıran şirketlerin yarın yeniden taksitlendirme modeline geçebileceğini düşünüyorum." dedi.

Hazine Müsteşarlığının "Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Primlerine İlişkin Genelgesi"ne göre, söz konusu sigortanın zorunlu olması ve sigortalılar açısından primlerin ödenebilecek seviyede tutulması hususları göz önünde bulundurularak, 12 Nisan-31 Aralık döneminde uygulanmak üzere zorunlu trafik sigortalarına ilişkin bazı kararlar alındı.

Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Sigorta Acenteleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Şen, Hazine Müsteşarlığının yayımladığı genelgenin trafik sigortasıyla ilgili birçok kaosu ortadan kaldırdığını belirterek, "Kimse memnun değildi. Tüketiciler primlerin yüksek olduğunu söylüyordu. Sigorta şirketleri de 'hasar yapana daha fazla prim tatbik edemiyorum' diye endişeleniyordu. Bu endişelerin ortadan kalkması açısından bizim tarafımızdan kabul görmüş bir genelgedir." diye konuştu.

Şen, ortalama 1.300-1.400 lira seviyelerinde olan hususi araç baz fiyatlarının 807 liraya çekildiğini ifade ederek, iyi sürücüden daha uygun prim, kötü sürücüden daha pahalı prim uygulaması geldiğini, böylelikle sistemin hasar yapan ile yapmayanı birbirinden ayırdığını söyledi.


'Herkesin işine yarayacak, kalıcı olmalı'
Doğan Şen, genelgenin herkesin işine yarayacağını belirterek, şunları kaydetti:
"Kamyonetler için 1.055 lira baz prim var. İstanbul'da bu yüzde 6 artırılacak, o zaman 1.118 liraya tekabül ediyor. Eğer bu araç çok hasar yapan bir araçsa primine yüzde 150 zam gelecek ve primi 2 bin 795 liraya çıkacak. Dolayısıyla eskiden kamyonetler 2 bin liradan yüksek prim ödemiyordu. O bakımdan sigorta şirketleri hasar yapan kamyonetlerden daha fazla prim alabilecek. 2015 yılının ekim ayında yürürlüğe giren ticari araçlarla ilgili üst limit genelgesi kadük kaldı. Bu genelge oradaki eksiklikleri de ortadan kaldırıyor. Getirilen tavan fiyat primleri gayet iyidir ve korunması gerekir. Bu primlerle birlikte tüketiciler 'ben nereden ucuz prim bulurum?' derdine düşmeyecek. Sigorta acenteleri de 'daha uygun müşteri ve prim bulayım' diye komisyonlarını arkadaşlarıyla, başka acentelerle, şirketlerle paylaşmayacak. Kendisi net komisyon alacak ve dolayısıyla sektörde rehabilite söz konusu olacak."

Trafik sigortasında, sigorta şirketlerinin rekabet amacıyla primlerde tavan fiyattan daha uygun prim sağlayıp sağlayamayacağına yönelik soru üzerine Şen, sigorta şirketlerinin tavan fiyattan uyguna da prim önerebileceğini söyledi.
Şen, geçen yıl trafik sigortası poliçelerinin yüzde 96'sının acente tarafından satıldığını bildirdi.

'Yeniden taksite geçeceklerdir'
Bazı sigorta şirketlerinin söz konusu sigortanın prim ödemelerinde taksitlendirmeyi kaldırdığı iddialarına yönelik soru üzerine de Şen, bazı şirketlerin bu yöndeki uygulamalarını görmeye başladıklarını belirterek, şöyle devam etti:
"Bazı şirketler taksiti kaldırdı, bazıları da taksit yapmaya devam ediyor. Bunun sebebi şu; sigorta şirketleri şu anda ne yapacaklarını bilmiyorlar ve pozisyon almaya çalışıyorlar. Bu uygulamaların geçici olduğunu düşünüyorum. Bugün taksitlendirmeyi kaldıran şirketlerin yarın yeniden taksitlendirme modeline geçebileceğini düşünüyorum."
Şen, sektör ortalamasına göre trafik sigortası bedellerinin 3 eşit taksitte tahsil edildiğini anımsattı.
Bu arada, dün Hazine Müsteşarlığından yapılan açıklamada, bazı sigorta şirketlerinin genelge ile belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde zorunlu trafik sigortası teklifi vermediğine ve söz konusu sigortayı yapmaktan kaçındığına ilişkin başvuruların intikal ettiği belirtilerek, bunu yaptığı tespit edilen sigorta şirketleri hakkında adli ve idari işlem tesis edileceği bildirildi.

http://www.sigortagundem.com/haber/sigorta-sirketleri-tekrar-taksite-baslayacaklardir/1185263#ixzz4eG3zWzEi

06 Nisan 2017

SAĞLIKTAKİ DÜZENLEMELER...

İlk defa 2012 yılında Türk Ticaret Kanunu tarafından düzenlenen sağlık sigortalarının işleyişinde zaman zaman aksaklıklar yaşanabiliyor. Bu yazımızda, riskin gerçekleştiği anın saptanmasından, ebeveynden yeni doğana geçen sigorta güvencesine kadar pek çok hususta ortaya çıkabilen aksaklıkları ve çözüm önerilerini değerlendirdik.

Günümüzde özel sağlık sigortalarının önemi azalmış görünmesine karşın yine de sürmektedir. Genel Sağlık Sigortası ile büyük ölçüde güvence altına alınmış olan vatandaşlar, özellikle daha konforlu bir sağlık hizmetine kavuşmak üzere özel sağlık sigortası da yaptırmaktadırlar.

Türk Ticaret Kanunu ilk olarak 2012 yılında özel sağlık sigortasını (ve hastalık sigortasını) düzenlemiş bulunmaktadır. Aşağıda bu yeni düzenlemenin bazı aksayan yönlerine özellikle vurgu yapacağız. Ancak ilk önce bazı saptamalarda bulunalım:

* Ülkemizde özel sağlık sigortaları birçok sigorta şirketi açısından “zarar ettiren” bir sigorta türü olmuş ve olmaya da devam etmektedir.
* Bununla birlikte primler bazı sigortalılar için “astronomik” tutarlara varmıştır (“astronomik” sözcüğü dünya ile gökyüzündeki diğer yıldızlar arasında mevcut olan ışık yılı ile anlattığımız uzaklığa vurgu yapmaktadır).

BİREYSEL PRİM, GRUP PRİMİNİN 2 KATINA ÇIKABİLİYOR

* Üzülerek görüyoruz ki, grup sigortaları lehine ve bireysel sigortalar zararına bir çark işlemektedir: Grup sigortası primleri (gruplardan beklentiler sebebiyle) oldukça düşüktür (sigorta şirketleri prestij, çapraz satış v.b. sebeplerle grup sağlık sigortası primlerini olabilecek en alt düzeyde tutabilmektedirler); bunlara ait bütün zarar ise zaman zaman primi çok yüksek olan bireysel sigortalardan çıkarılmaktadır. (Bazı grup sigortalarında kişi başı prim ile bireysel sigortalardaki primleri karşılaştırdığımızda arada çok büyük farkların olduğu görülmektedir: grup primi, bireysel sigorta priminin yarısından daha az dahi olabilmektedir).
* Sigorta şirketleri, bireysel sigortalara ilişkin pahalılığı “bazı sigortalılar için 800-900 bin liralara ulaşan “hasarlar” ödemiş olmaları gibi bir gerekçe ile haklı göstermeye çalışmaktadırlar. Doğrusu bu gerekçe mantığa ve sigorta beklentilerine uygun düşmemektedir.
* Her şeyden önce, bir sigorta şirketi ödeme yapmak için vardır (Öte yandan, sigortacıların teminata girmeyen ancak sigorta ettirenle olan veya olması arzu edilen iyi ilişkilerini dikkate alarak  yaptıkları ex-gratia ödemeleri “lütuf ödemesi” deyimiyle tanımlamalarının yakışık almadığı gibi gerçek kişilerin sağlık harcaması yapmalarını “hasar” olarak nitelemek de pek yakışık almamaktadır). Kanımızca, en büyük tutarlı  ödemeyi örnek gösterip, bunun sigorta ettirenlerden yüksek prim alınmasını haklı kıldığını öne sürmek hatalı bir düşüncedir.  Sigorta şirketinin 900 bin liralık sağlık harcaması sonuç olarak belirli bir yaşın üzerindeki birçok sigortalı için öngörülen senelik primin yalnızca yaklaşık 120 katı civarındadır. Bunun da abartılmaması gerekir.



HASTALIK VE SAĞLIK SİGORTALARI

Türkiye’de özel sağlık (giderleri) sigortası hakkındaki yasal düzenleme Türk Ticaret Kanunu’nun 1511 ve devamı maddelerinde yer almaktadır. Bu yasal düzenleme ana hatlarıyla aşağıdaki gibidir
* Hastalık ve sağlık sigortası olmak üzere iki ayrı kategori sigorta söz konusudur.
* Hastalık sigortası, uygulamada “tehlikeli hastalıklar planı” (veya benzeri) bir ifadeyle tanımlanan ve sigortalının sözleşmede sayılan hastalıklardan birine yakalanması halinde kendisine toplu para verilmesini öngören bir “tutar” (eski deyimle “meblâğ”) sigortasıdır (mesela kansere yakalanıldığı takdirde 500 bin lira ödenmesi; bu tür sigortada kanserin gerektirdiği tedavi giderleri toplamı daha düşük olsa dahi, sigortacı buna bakmaksızın kararlaştırılan sigorta parasının tamamını ödemekle yükümlü olacaktır).  Buna karşılık sağlık sigortası esas olarak sağlık giderlerinin karşılanmasını hedef tutan bir zarar sigortasıdır (en fazla sağlık gideri karşılanır).
* Sağlık sigortası sözleşmede aksi kararlaştırılmış değilse, yasada sayılan bazı ek teminatları da içerecektir. Bu teminatlar yatarak tedavi görülen durumlara ilişkin “günlük hastane parası teminatı” (TTK kanımızca hatalı olarak bunu “günlük hastane giderleri teminatı” olarak tanımlamıştır); sağlık sorunu yüzünden çalışma hayatının sürdürülememesi olasılığında devreye girecek olan “günlük iş görememe parası” ve sigortalının bakıma gereksinim duyar hale gelmesi halinde söz konusu olacak olan “gündelik bakım parası” ve/veya “gündelik bakım gideri” teminatlarıdır. Günlük hastane parası, günlük iş görememe parası ve gündelik bakım parası teminatları tutar sigortası niteliğini taşıyan sigortalardır.

HASTALIK SİGORTASINDA LEHTAR ATANABİLİYOR

* Hastalık sigortasında lehtar atanması mümkündür. Lehtar atanmamışsa, yasa sigortalıyı lehtar sayıyor. Sigorta ettirenin başkasının hastalanması olasılığı üzerine sigorta yaptırmış olduğu hallerde (bu gibi bir sigortanın geçerli olması için sigortanın üzerine yapıldığı hastalanacak olan kişinin-sigortalının- yazılı izni de zorunludur), sigorta parasının kendisine ödenmesini sağlamak üzere kendini lehtar olarak belirlemesi gerekmektedir. Bundan başka, sigorta ettirenle hastalanması olasılığı üzerine sigorta yaptırılan kişinin (sigortalının) arasında bir çıkar ilişkisinin mevcut bulunması da gereklidir. TTK, bu çıkar ilişkisinin neye ilişkin bulunacağını belirtmemiştir. Kanımızca sigorta ettiren, sigortalının hastalanmaması bakımından çıkar sahibi olmalıdır.
* Hastalık sigortasında çifte sigorta söz konusu değildir. İstenildiği kadar (ve sigortacının kabul etmesi koşuluyla istenilen tutar üzerinden) sigorta yaptırılması mümkündür. Ancak eğer sigorta parası sigortalıdan (rizikonun üzerinde gerçekleşeceği, hastalığa yakalanacak olan kişiden) başkasına ödenecekse ve bu ödemeyi alacak kişinin çıkarı da -para ile ölçüldüğünde- ödeme tutarından düşükse, fazla kısım sigortalıya ait olacaktır.

RİSK NE ZAMAN GERÇEKLEŞMİŞ SAYILIYOR ?

* TTK hastalık sigortasında rizikonun ne zaman gerçekleşmiş sayılacağını düzenlemiştir: Sözleşmede öngörülen hastalıklardan birinin “ortaya çıkması” veya “gerçekleşmesi”. Bunlar arasındaki fark şudur: Hastalığın ortaya çıkması, kanımızca varlığının belirlenmesi (tanının konulması) anlamına gelir. Buna karşılık hastalığın gerçekleşmesi “tıp bilimi açısından hangi andan başlayarak mevcut sayıldığı” ile ilgili sayılmalıdır.
* Sağlık sigortasında rizikonun ne olduğu ve ne zaman gerçekleşmiş sayılması gerektiği konusunda ise yasa suskundur. Sağlık giderleri teminatında, riziko tedavi edilmesi gereken bir hastalığın sigorta süresi içinde ortaya çıkmış olması değildir; tedavinin fiilen uygulanmasıdır (ancak bu noktada şu noktayı netleştirmek lazımdır: tedavi öncesinde yer alan tanı koyma amaçlı araştırma ve incelemeler de tedavi kapsamında değerlendirilir. Kural olarak tedavinin sigorta süresi içinde gerçekleşen kısmı teminata dahildir. Ancak sigorta sözleşmeleri sigorta süresi içinde uygulanmaya başlayan ve bu süre bittiği anda sürmekte olan tedavilerle ilgili giderleri de (en azından sigorta sözleşmesinde öngörülen belirli bir zaman diliminin sonuna kadar) karşılamaktadırlar.

KAZANIN TEDAVİSİ DE TEMİNATA DAHİL OLMALI

* TTK’daki bir diğer eksiklik ise, kazadan kaynaklanan tedavi gereğini açıkça kapsayan bir düzenleme getirmemiş olmasıdır. Sağlık giderleri sigortasının konusu yalnızca hastalık (ve gebelik ve doğum) sebebiyle gerçekleştirilen tıbbi uygulamalar değildir. Kaza niteliğindeki (ani ve dış etkilerle gelişen) bir olaydan kaynaklanan tedavi uygulama veya tıbbi inceleme yapma gereği de teminata dahil olmalıdır. Ancak yasal düzenleme bunu açıkça öngörmediği için, kazanın gerektirdiği tıbbi uygulamaların teminata dahil olması sigorta sözleşmesinin bu husustaki hükümleri çerçevesinde söz konusu olabilecektir.
* TTK “bekleme süresi” (sigortalının belirli hastalıklar bakımından teminattan yararlanmaya başlayabilmesi için geçmesi gereken süre) hakkında çok yüzeysel bir düzenleme getirmiş ve bu konuyu açıkça düzenlemek yerine hangi makamın düzenleyeceğini belirtmekle yetinmiştir. Yasada bir tavan sürenin (mesela 6 ay) açıkça hükme bağlanması lazım gelirdi.

YENİ DOĞAN UYGULAMASI SIKINTILARA GEBE

* Yeni doğan bebeğin sigorta teminatından yararlanacağını öngören TTK hükmü yeni ve ayrıntılı olarak incelenmesi gereken bir hükümdür. Söz konusu düzenleme, yeteri kadar açık kaleme alınmamış olduğundan duraksamalara yol açmaktadır: Bu hüküm şöyledir: “Doğum sırasında, ana babadan biri için yaptırılmış bir hastalık veya sağlık sigortasının bulunması halinde, aksi kararlaştırılmamışsa, doğumun tamamlanmasından itibaren bebek, ek prim olmaksızın sigortanın kapsamına girer. Ancak, bunun için doğumun en geç iki ay içinde sigortacıya bildirilmesi gerekir”. Burada her şeyden önce “neyin aksinin kararlaştırılmasına izin verildiği belirsizdir (doğumun tamamlanması? bebeğin sigorta kapsamına girmesi? ek prim alınmaması?). Kanımızca hükmün konuluş amacı, aksi kararlaştırılacak hususun yalnızca ek prim olduğu sonucuna götürmektedir. Bebeğin anne veya babadan biri için yapılmış bir sağlık sigortası varsa o sigortaya girmesi çözümü ile ilgili olarak ileride uygulamada çok sayıda sorun yaşanacağına kesin gözüyle bakmak gerekir. Her şey bir yana, ülkemizde sağlık giderleri sigortası özel koşulları çoğu halde doğumsal rahatsızlıkları teminat dışında bırakmaktadırlar. O zaman da bebeğin doğumdan başlayarak teminat altında olacağına ilişkin hükmün fazla bir anlamı kalmayacaktır.

SİGORTALININ ‘BİLGİ İSTEME HAKKI’

*  TTK’nın yeniliklerinden biri de, sigorta ettirene ve sigortalıya “bilgi isteme hakkı” tanımış olmasıdır. Sigortacının sigorta korumasını işletmeyi kısmen veya bütünüyle reddederken esas aldığı raporu, istem halinde sigorta ettiren veya sigortalının doktoruyla (neden kendisiyle değil?) paylaşma yükümlülüğü öngörülmüştür. Böylece sigorta ettiren ve sigortalı, sigortacının kararının dayanaklarını öğrenme ve değerlendirme olanağını elde edeceklerdir.
*  TTK, zarar sigortası niteliğini taşıyan sağlık giderleri sigortasına, hayat sigortaları için öngörülmüş olan sigortadan ayrılma (iştira) değerine, sigortacının ödünç verme yükümlülüğüne ve sigortanın prim ödemeden bağışık sigortaya dönüşmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağını hükme bağlamaktadır. Bu yoldaki düzenlemenin amaç ve anlamı pek anlaşılamamaktadır.

‘İNSANİ’ DÜZENLEME YAPILMALI

* Özellikle altını çizmeliyiz: Sağlık  sigortasına ilişkin yasal düzenlemenin en başta gelen eksik taraflarından biri de sigortanın ömür boyu sürmesine ilişkin temel kuralları saptamamış ve sigortacının sözleşmeyi sürdürmeyerek sigorta ettireni veya sigortalıyı ortada bırakmasını önlememiş bulunmasıdır. TTK’da (mesela) kansere (veya başka bir önemli hastalığa) yakalanan bir sigorta ettiren veya sigortalının sigortaya en fazla gereksinim duymaya başladığı bir anda sigortası, sigortacı tarafından yeni dönem için sürdürülmediği için ortada kalmasını engelleyen (insani) düzenlemeyi getirmemiştir.
Yasadaki hükümlere ek olarak, Özel Sağlık Sigortaları Yönetmeliği’ndeki düzenlemeyi de gözden geçirmemizde yarar vardır. Özellikle grup sağlık sigortaları; sigorta ettirene/sigortalıya ömür boyu yenileme garantisinin veya yalnızca yenileme garantisinin verilmesi; plan değişikliği ayrıntılı incelemeye ihtiyaç göstermektedir. Bunu da gelecek yazımızda işlemeye çalışacağız.

24 Mart 2017
http://www.sigortacigazetesi.com.tr/sagliktaki-duzenlemelerin-hayatimiza-yansimalari/

04 Nisan 2017

SÜRÜCÜSÜZ ARAÇLAR SİGORTA ŞİRKETLERİNİ KORKUTUYOR


Sürücüsüz araçların trafikte olması sigorta şirketlerini düşündürmeye başladı...




Sürücüsüz araçlar sigorta sektöründe endişe yaratıyor. Sigortacılığın en önemli üretim kaynağı durumunda olan motor branşında kısa süre içinde hayatlarımıza girmesi beklenen ve test aşamasında olan sürücüsüz araçların sektöre neler getireceği merakla bekleniyor.


Geçen ay ABD'nin Arizona eyaletinin Tempe kentinde meydana gelen ve sürücüsüz aracında içinde yer aldığı kaza, arızalar ve sorumluluklarla ilgili bazı soru işaretlerini ortaya çıkarırken, uzmanlar söz konusu araçlar yollara çıktığında birçok sorunun peşinden geleceğininin altını çiziyorlar.

Milyarder yatırımcı Warren Buffett, sahibi olduğu sigorta şirketi Geico'yla ilgili Şubat ayında CNBC'ye verdiği demeçte "Araçların sürücüsüz olduğu gün gelirse bu durum Geico'nun işine çok ciddi zarar verecek." ifadelerini kullandı. Sigorta şirketleri için riski analiz eden Casualty Aktüeryal Topluluğu için çalışan aktüer Rick Gorvett ise "Bu kesinlikle üstünde durulması gereken bir konu" dedi.


Şu anda, kazaların yüzde 90'a yakınının sürücü hatası kaynaklı olduğunu ve sigorta oranlarının çoğunlukla sürücülerin niteliklerine dayanılarak hesaplandığını ifade eden uzmanlar, günümüzde bazı sigorta şirketlerinin hız ve diğer davranışları izlemelerine izin veren uygulamaları veya cihazları da kullandığına dikkat çekiyor.

Uzmanlar, sürücüsüz araçların yollara çıkmasıyla ise insan hatasının azaldığı bir ortamda kazalar daha çok insanın değil, makinenin hatası olacağını ve bunun da nasıl bir sigorta güvencesi gerektireceğinin netleştirilmesi gerektiğini ifade ediyorlar.

www.sigortagundem.com/haber/surucusuz-araclar-sigortacilari-korkutuyor/1182390#ixzz4dJ0QnqeC

28 Mart 2017

KONUT SİGORTASI & KASKO

CAN KANTAR: Konut sigortası mı, kasko mu daha pahalı?

Toplum olarak zorunlu sigortaları yaptırıyoruz. İhtiyari sigorta dediğimiz isteğe bağlı sigortalara ise çok fazla ilgi göstermiyoruz. Yıllardır sigorta tüketicilerinin konut sigortasına fazla rağbet etmemesini garip karşılarım. Çünkü her gün yüzlerce eve hırsız giriyor, yüzlerce ev çeşitli nedenlerle hasar görüyor. Her nedense aracımızı sigortalıyoruz, ama canımızı, sağlığımızı veya büyük zorluklarla aldığımız evi sigortalatmak aklımıza gelmiyor. Hatta bankadan kredi alan kişilerin konut sigortası yaptırmamak için banka görevlisi ile büyük tartışmalara girdiğine de tanık oldum. Konut sigortası hiç de tahmin edildiği gibi pahalı bir ürün değil. Sen 300-400 bin TL vererek ev satın al. Üstelik bunu büyük zorluklarla kredi ve borç alarak gerçekleştir, sonrasında sigorta için 200-300 TL vermek isteme. ‘Bunu o kadar zorluklarla alıyoruz bir de sigortaya para ayıramam’ deyip de evi yanıp kül olan ya da evi sular altında kalan örnekler çok. Bankaya kredi ödemeleri devam ederken, diğer taraftan zarar gören ev ve beyaz eşyaların yenilenmesi için para harcandığı örneklere çok rastladım.


Otoların riski daha yüksek...

Konut sigortasının neden pahalı olduğu düşünülüyor? TRT’de program yaptığımda vatandaşlarla yaptığım sokak röportajlarında şöyle bir soru ile karşılaşmıştım: “50 bin TL’lik aracıma bin 500 TL kasko ödüyorum, 150 bin TL’lik eve 4 bin 500 TL konut sigortası primi ödeyemem.” Bu gerçekten yanlış bir tahmin yürütme. Sigortacılar primleri belirlerken riski ölçümler. Bir konuta yılda hırsız girme veya su basması-yangın çıkması riski ile milyonlarca aracın, trafikte sizin aracınız için oluşturduğu risk aynı değil. Trafikte her an aracınıza karşı yönden gelen bir araç çarpabilir, üst geçitten üzerinize düşen bir araç olabilir. Siz çok dikkatli araç kullanıyor olabilirsiniz, ama karşı tarafın size zarar verme riski bir hayli fazla. Bu nedenle konut sigortalarının, araç sigortalarının neredeyse dörtte bir fiyatında olduğunu söyleyebilirim.

Asıl kiracılar konut sigortası yaptırmalı

Bu arada bir başka soru da ilgimi çekmişti: ‘Neden konut sigortası yaptırayım ki ben kiracıyım.’ Bu da bir başka yanlış bilgi. Çünkü evinizdeki eşyalar sizinse riskle sizin karşı karşıya olduğunuzu söyleyebilirim. Bunları güvence altına almak için sigorta yaptırmalısınız. Çünkü Allah korusun eviniz yandı ve buna siz sebep oldunuz. Ev sahibi, kiracı olduğunuz için zararın sizin tarafınızdan karşılanmasını talep edecektir. O sırada siz kendi eşyalarınız için mi, yoksa ev için harcayacağınız hasar masrafına mı üzüleceğinizi bilemez durumda olacaksınız. Özetle ev sahibi de olsanız, kiracı da olsanız araç sigortalarından çok daha ucuz olan konut sigortanızı mali gücünüz varsa mutlaka yaptırın.

Sigorta Haber – www.sigorta.net.tr

27 Mart 2017

DASK'IN ÖDEME GÜCÜ

DASK’ın ödeme gücü 15 milyar TL...

Doğal Afet Sigortalar Kurumu (DASK) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kayacı, kurumun tek bir deprem için 15 milyar liralık ödeme gücü bulunduğunu söyledi.
Doğal Afet Sigortalar Kurumu (DASK) verilerine göre; Türkiye’deki konutların yüzde 44’ünde Zorunlu Deprem Sigortası bulunuyor. DASK Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kayacı, DASK’ın kurulduğu günden itibaren 22 bin 151 dosya için yaklaşık 173 milyon lira ödeme yapıldığına dikkati çekerek, “Türkiye’de Zorunlu Deprem sigortası açısından yeterli seviyede değiliz. Hedefimiz Türkiye’deki tüm konutların depreme karşı sigortalanması” dedi. DASK’ın olası bir İstanbul depremi durumunda muhtemel yükümlülükleri ile ilgili olarak yeterli kaynağı olduğunu belirten Kayacı, kurumun tek bir deprem için 15 milyar liralık ödeme gücü bulunduğunu söyledi.
DASK, depremden kaynaklı hasarlarda, tazminat tutarını zorunlu evrakların tamamlanması durumunda en geç 30 gün içerisinde ödüyor.



ZORUNLU DEPREM SİGORTASI NEDİR ?
Zorunlu Deprem Sigortası, 1999 depremi sonrasında 2000 yılında Afet Sigortaları Kanunu olarak Meclis’ten geçti. 18 Mayıs 2012'de Resmi Gazete ‘de yayınlanarak yürürlüğe girdi. 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu'nun 'Yükümlülüklerin Saptanması ve Sigortanın Kontrolü' başlıklı 11. maddesinin 3'ncü fıkrasında "elektrik ve su abonelik işlemlerinde artık zorunlu deprem sigortası aranacak." bilgisi yer aldı. Zorunlu Deprem Sigortası; devlet sınırları içerisinde kalmış olan mülklere yönelik bir sigorta biçimi olarak tanımlanabilir.

ZORUNLU DEPREM SİGORTASI KAPSAMI DIŞINDA TUTULAN MESKENLER HANGİLERİDİR?
- Kamu kurum ve kuruluşlarına ait binalar,
Köy yerleşim alanlarında yapılan binalar,
Tamamı ticari ve sinai amaçlar için kullanılan binalar (iş hanı, iş merkezi, idari hizmet binaları, eğitim merkezi binaları vs.),
- İnşaatı henüz tamamlanmamış binalar,
- 27 Aralık 1999 tarihinden sonra mesken olarak inşa edilmiş olan ancak ilgili mevzuat çerçevesinde inşaat ruhsatı bulunmayan bağımsız bölümler ve binalar,
- Tapuya kayıtlı bulunmayan ve özel mülkiyete tabi olmayan arazi ve arsaların -hazine arazileri vb.- üzerine inşa edilmiş binalar.
- Mesken olarak kullanıma uygun olmayan, bakımsız, harap veya metruk binalar

www.sigortagundem.com/haber/daskin-odeme-gucu-15-milyar-tl/1173730#ixzz4cT6ZCqF5

ANADOLU SİGORTA & YEŞİL KART POLİÇESİ

Trafik sigortası ile Türkiye sınırları içerisinde aracınızla kazaya neden olmanız durumunda 3.şahıslara verilen maddi ve bedeni zararlar tem...