Ülkemizde %90’ın üzerinde engelli olan vatandaşlar, yurt içinden özel tertibatı olmayan bir aracı ÖTV’den muaf olarak edinebiliyor. Bu araçlarla da engelli bireyin değil, başka birinin kaza yapması durumunda oluşan zararın sigorta kapsamında olup olmadığı yargıya konu oluyor. Yargıtay’ın 2017 yılındaki kararı ise böyle bir olayda kaskonun ödenmemesi yönünde olmuştu. Ancak ÖTV’de dolandırıcılığın engellenmesi için bu kazaların sigorta kapsamı dışında bırakılması yerine uygun yaptırımların öngörülmesi ve uygulanması önem taşıyor.
Karayolları Trafik Yönetmeliği, ülkemizde engelliler tarafından karayollarında kullanılacak motorlu araçlarla ilgili özel bazı kurallar getirmiştir. Karayolları Trafik Yönetmeliği m.53’ün içerdiği ayrıntılı düzenleme aşağıdaki gibidir:
Engellilere ait araçların trafik tescil kuruluşlarınca tescil işlemlerinin yapılması sırasında:
a) Bizzat kullanım amacıyla engelliler tarafından ithal edilen özel tertibatlı otomobiller ile motosikletlerin tescil belgelerine ve bilgisayar kayıtlarına, “Araç sahibi tarafından kullanılması zorunlu olup, ilgili gümrük müdürlüğünün izni olmadan devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekâletname ile devredilmesi, kiralanması, ödünç verilmesi, özel tertibatının kaldırılması veya değiştirilmesi yasaktır.” şeklinde şerh konulur.
b) Engelliler tarafından ithal edilen özel tertibatlı minibüslerin tescil belgelerine ve bilgisayar kayıtlarına “Araç sahibinin eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve sıhri hısımlarından bir sürücü veya noterce düzenlenmiş iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü tarafından kullanılması zorunlu olup, ilgili gümrük müdürlüğünün izni olmadan devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekâletname ile devredilmesi, kiralanması ödünç verilmesi, özel tertibatının kaldırılması veya değiştirilmesi yasaktır.” şeklinde şerh konulur.
c) Engellilik derecesi % 90’ın altında olan engelliler tarafından bizzat kullanılmak amacıyla özel tertibatlı araçların Özel Tüketim Vergisinden muaf olarak yurt içinden ilk iktisabında tescil belgelerine, “İlk iktisap tarihinden itibaren beş yıl geçmedikçe Özel Tüketim Vergisi ödenmeden devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekâletname ile devredilmesi, özel tertibatının kaldırılması veya değiştirilmesi yasaktır.” şeklinde şerh konulur. Herhangi bir engeli bulunmayan kişilerin kullanımına uygun olarak üretilmiş olan aracın teknik donanımlarında hiçbir değişiklik yapılmadan, engelli kişinin sağlık raporunda belirtilen tertibatın ilave aparatlarla taktırılmış olması halinde, bu araç araç sahibinin eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve sıhri hısımlarından bir sürücü veya noterce düzenlenmiş iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü tarafından da kullanılabilir. Aracın engelli veya bu kişiler tarafından her iki şekilde de kullanılabileceğinin yetkili kurum ve kuruluşlarca belgelendirilmesi şarttır.
ç) Özel tertibatı olmayıp, engellilik derecesi % 90 ve üzeri olan malul ve engelliler tarafından Özel Tüketim Vergisinden muaf olarak bizzat ithal edilen araçların tescil belgelerine ve bilgisayar kayıtlarına, “Araç sahibi engelli kişinin eşi, kanuni mümessili ile üçüncü dereceye kadar kan ve sıhri hısımlarından bir sürücü veya noterce düzenlenmiş iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü tarafından kullanılması zorunlu olup, beş yıl içerisinde Özel Tüketim Vergisi ödenmeden devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekâletname ile devredilmesi, kiralanması, ödünç verilmesi yasaktır.” şeklinde şerh konulur. Ayrıca ithal araçların gümrük şahadetnamelerinde, yukarıda belirtilen şerh dışında varsa diğer şerhler de tescil belgesine işlenir.
d) Engelliler tarafından ithal edilerek getirilen araçların, aynı durumdaki başka bir engelliye devri veya bunların ölümü sonucunda varislerine intikali halinde, bu araçlar gümrük vergisinden muaf olup, devir ve tescil işlemi ilgili gümrük müdürlüğünün iznine bağlıdır.
e) Özel tertibatı olmayıp, engellilik derecesi % 90 ve üzeri olan engelliler tarafından Özel Tüketim Vergisinden muaf olarak yurt içinden satın alınıp ilk iktisabı yapılan araçların tescil belgelerine “İlk iktisap tarihinden itibaren beş yıl geçmedikçe Özel Tüketim Vergisi ödenmeden devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekâletname ile devredilmesi yasaktır.” şeklinde şerh konulur.
f) Engellilere ait yurt dışından ithal edilmiş olan özel tertibatlı araçların Yönetmelikte izin verilen kişiler dışında başkaları tarafından kullanıldığının tespiti halinde; araç trafikten men edilerek bu hususta düzenlenecek bir tutanakla mer’i mevzuat çerçevesinde işlem yapılmak üzere Gümrük ve Ticaret Bakanlığının ilgili birimlerine intikal ettirilir.
Görüldüğü gibi Karayolları Trafik Yönetmeliği hükümleri;
– yurt içinde edinilmiş araçlarla yurt dışından edinilmiş araçlar,
– özel tertibata sahip araçlarla özel tertibata sahip olmayan araçlar,
– ve ayrıca engellilik oranı yüzde doksanın altında olan kişilerin edindiği araçlarla engellilik oranı bu oranın üzerinde olan kişilerin edindiği araçlar arasında anlaşılması kolay olmayan hüküm farkları içermektedir:
– Özel tertibata sahip olan yurt dışından edinilmiş araçlar ancak engelli kişi tarafından kullanılabilecektir.
– Özel tertibata sahip olan yurt dışından edinilmiş minibüslerin ise engellinin eşi ve yakın akrabaları veya istihdam ettiği bir sürücü tarafından kullanılması “zorunlu” kılınmıştır. Minibüsün bizzat engelli tarafından kullanılması olasılığı ise açıkça düzenlenmemiştir. Engelli bu minibüsü kullanmayacak ise, özel tertibat neye yarayacaktır?
– Özel tertibatı olmayan, yurt dışından edinilmiş (ithal konusu) araçların sürücüsü ancak araç sahibi engelli kişinin eşi, yasal temsilcisi ve üçüncü dereceye kadar hısımları olabilir.
– Buna karşılık, yönetmelik özel tertibatı olmayan, yurtiçinden edinilmiş araçlar hakkında böyle bir kısıtlamadan söz etmemektedir.
– Yönetmelikte, özel tertibatı olmayan yurt dışından edinilmiş (ithal konusu) araçların izin verilen kişilerden başka bir kimse tarafından kullanılması durumunda uygulanacak herhangi bir yaptırım öngörülmemiştir.
– Buna karşılık, yurt dışından edinilmiş özel tertibatı olan bir araç, yönetmelikte izin verilen kişilerden başka bir kişi tarafından kullanıldığı takdirde trafikten men edilecektir (ayrıca, bir tutanak düzenlenerek, vergi bakımından gereken yasal işlem yapılmak üzere durum ilgili kamu birimine bildirilecektir).
– Yüzde doksanın altında engellilik derecesi olan bir engellinin bizzat kullanmak amacıyla ÖTV’den muaf olarak yurt içinden edindiği özel tertibata sahip bir araç,
* engelsiz bir kişinin kullanımına elverişli şekilde üretilmiş ve
* teknik donanımında değişiklik yapılmaksızın, engellinin sağlık raporunda belirtilen tertibat “ilave aparatlarla” taktırılmış olduğu takdirde bu araç engellinin eşi ve yakın akrabaları veya istihdam ettiği bir sürücü tarafından da kullanılabilecektir. Ancak bunun için özel bir belgenin düzenlenmesi gerekir.
– Böyle bir araç yurt dışından ithal edilmişse aynı kuralın bu halde de geçerli olup olmayacağı Yönetmelikte açıklanmamıştır.
KASKO KAPSAMI YARGIYA KONU OLDU
Günlük hayatta en çok karşılaşılan ve belki de en fazla soruna yol açan hal, yüzde doksanın üzerinde engelli olan kişilerin yurt içinden özel tertibata sahip bulunmayan bir aracı Özel Tüketim Vergisinden (ÖTV) muaf olarak edinmeleridir. Bu araçların tescil belgelerine “İlk edinme tarihinin üzerinden beş yıl geçmedikçe Özel Tüketim Vergisi ödenmeden başkasına devri, satışı, bağışlanması, kullanımının mülkiyeti muhafaza kaydıyla satış veya diğer şekillerde sözleşmeyle devri, tasarruf hakkının vekâletname ile devredilmesi yasaktır” şeklinde şerh konulmaktadır.
Özel tertibata sahip bulunmayan bir araç, engelli kişiden başka bir kimse tarafından kullanıldığı sırada kaza yaptığı ve hasarlandığı takdirde, bu halin kasko sigortası kapsamında olup olmadığı yargı kararlarına da konu olmuştur.
T.C. Turhal 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 11.02.2016 tarihli Esas 2015/628 Karar 2016/146 sayılı kararı aşağıdaki gibidir:
“Davacı vekili, müvekkilinin %90’ın üzerinde engelli olması nedeniyle ÖTV’den muaf olarak satın aldığı 60 TH 505 plakalı aracını davalı şirkete 100523734 kasko poliçesi ile sigortalattığını, müvekkilinin 1.000 TL tutarındaki primi peşin olarak ödediğini, poliçe yürürlüğe girdikten sonra söz konusu aracın müvekkilinin işlerini takip eden Aydın Koca isimli şahsın sevk ve idaresinde iken 05/09/2015 tarihinde Amasya-Turhal karayolu üzerinde tek taraflı trafik kazası sonucu hasara uğradığını, hasarın giderim tutarının 12.000 TL civarı olduğunu, 10.000 TL civarında da değer kaybı meydana geldiğini, gerçek zararın bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkacağını, ancak davalı şirketin özürlüye ait olan aracın kaza anında noter sözleşmesine dayalı olarak bir çalışan veya 3. dereceye kadar bir kan hısmı tarafından kullanılmadığı gerekçesiyle müvekkilinin hasar bedelini ödemediğini, taraflar arasında akdedilen kasko poliçesinde bu yönde bir hüküm bulunmadığını, olsa bile sözleşmeye konulan haksız şart niteliğinde olduğunu, bu durumun sigorta şirketinin tazmin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağını belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin aracında meydana gelen maddi hasar tazminatı olarak 1.500 TL ve araçta meydana gelen değer kaybı kapsamında da 1.000 TL olmak üzere toplam 2.500 TL’nin kaza tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalı şirketten tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili 25/12/2015 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; dava konusu aracın ÖTV’den muaf olarak alınan engelli plakalı bir araç olduğunu, müvekkili şirket nezdinde yapılan kasko poliçesinde engellilere ait araç klozu bulunduğunu, gerek taraflar arasındaki sigorta poliçesi şartları, gerekse kasko sigortası genel şartlarının teminat dışı kalan halleri düzenleyen hükümlerine göre engelli aracının Trafik Yönetmeliği 53/ç maddesindeki kişiler dışındaki sürücü tarafından kullanılması durumunda meydana gelen hasarların teminat dışında kalacağının aşikar olduğunu, bu nedenle davacının müvekkili şirkete yaptığı hasar ödemesi talebinin reddedildiğini, kasko sigortalarında araçtaki değer kaybının ödenmesinin zaten teminat kapsamında olmadığını belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyaya ibraz edilen bilgi ve belgelerin bir bütün olarak incelenmesinden; Karayolları Trafik Yönetmeliğine göre ÖTV’den muaf olarak alman engelli plakalı bir araçta hasar durumunda; üçüncü dereceye kadar kan ve sihri hısımlarından bir sürücü veya noterce düzenlenmiş iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü tarafından kullanıldığına dair belge ibrazının zorunlu olduğu, aksi takdirde hasar tazminatının ödenmeyeceği anlaşıldığından, davaya konu araçta meydana gelen hasarın bu kapsamda kaldığı ve ilgili belgelerle de ispatlanamadığı anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.”
İlk derece mahkemesinin bu kararı, daha sonra Yargıtay 17. Hukuk Dairesi tarafından 19.09.2017 gün ve E.2016/15663, K.2017/7899 sayılı karar ile “Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı” sonucuna varılarak onanmıştır.
UYGULAMANIN DAYANAĞI YOK
Acaba ÖTV ödenmeden alınmış ve tescil belgesine “devir yasağı” şerhi düşülmüş, engelli bir kimseye ait Türkiye’de edinilmiş, özel tertibatı olmayan araç başkası tarafından kullanıldığında, bunun sonuçları ne olmalıdır?
Karayolları Trafik Yönetmeliği, yukarıda da açıkladığımız gibi, yüzde doksanın üzerinde engelli olan bir kişinin yurt içinden edinmiş olduğu özel tertibatı bulunmayan aracın başkası tarafından kullanılmasına ilişkin düzenleme içermemektedir. Bu açıdan, kasko sigortacısının ödeme yükümlülüğünden kurtulmuş olması dayanaksız görünmektedir.
Bir an için yurt dışından ithal edilen araçlarla yurt içinden edinilen araçlar arasında hüküm farkı olmaması gerektiği kabul edilse ve hatta yurt dışından getirilen araçlara ilişkin çözümün kıyas yoluyla yurt içinden edinilmiş araçlar hakkında da uygulanmasının doğru bir çözüm olacağı sonucuna varılsa dahi, Yönetmelik ile bu gibi kısıtlamaların öngörülmesi kanımızca geçerli sayılamaz. Yönetmelik ancak yasalarda yer alan kuralların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin “uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak koşuluyla” çıkartılabilir.
TRAFİK GÜVENLİĞİ AÇISINDAN SORUN YOK
Yine bir an için, Yönetmelik hükümlerinin geçerli sayılabileceği varsayılsa dahi, engelliden başkasının aracı kullanmasına ilişkin yasağın sigorta teminatının işlerlik kazanmasını neden önlemiş olacağı da açıklanmaya muhtaçtır. Özel tertibatı olmayan bir araç, bunu kullanmak için gereken belgeye sahip bir sürücü tarafından sevk edildiğinde, trafik güvenliği açısından hiçbir sorun olmaz. Diğer bir anlatışla burada “ehliyetsizlik” sebebiyle teminatın devre dışı kalması söz konusu değildir. Yapılan sigorta sözleşmesinin “kanuna aykırı bir faaliyetten ileri gelen bir zararın sigorta koruması altına alınmış olması” sebebiyle TTK 1404 uyarınca “geçersiz” sayılmasının da doğru ve mümkün olmadığı kanısındayız. TTK 1404 hükmünü, kanunun emredici hükümlerine, ahlâka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı düşen “etkinliklerin” sigortalanması durumunda, geçersizlik sonucunun meydana geleceğini öngören bir hüküm olarak anlamamız lazımdır. Engellinin özel tertibatı olmayan aracı için kasko sigortası yapılması ise kanımızca bu nitelikte değildir. Engelliden başka birinin aracı sürüyor olması, engellinin ÖTV mevzuatına aykırı davranmakta olduğuna ilişkin bir kuşku uyandırırsa da, bu onu sigorta korumasından yoksun bırakmak için yeterli sayılmamalıdır. Hatırlatalım ki ülkemizde yapı ruhsatına sahip olmayan binalar, uzun yıllardan bu yana sigortalanmış ve hasarları da ödenmiştir.
Sigorta sözleşmelerine aracın “engelli kişi tarafından kullanılmaması halinde sigorta teminatından yararlanılamayacağı” yolunda hüküm konulması halinde, acaba sonuç değişir mi? Bu olasılıkta, kanımızca “sözleşmesel yükümlülük” konusu olması gereken bir husus “teminat dışı hal” olarak öngörülmüş olur. Bunun geçerli sayılıp sayılmayacağı tartışmaya açıktır. Eğer bu gibi sözleşme hükümlerinin TTK 1449 anlamında “sözleşmesel görev olarak nitelenmesi ve TTK 1449’a tabi tutulması gerektiği düşüncesi benimsenirse, bunlara dayalı olarak sigortacının ödeme yükümlülüğünden kurtulması “kusur” ve rizikonun gerçekleşmesi bağlamında da “sebep-sonuç ilişkisi” şartlarının yerine gelmiş olmasına bağlıdır. Diğer bir anlatışla, sigorta sözleşmesinde rizikonun gerçekleşmesi de “görevin ihlalinden” kaynaklanmış bulunmalıdır. Kasko sigortasında özel tertibatı olmayan bir engelli aracını üçüncü bir kişinin kullanması, çoğu halde rizikonun “uygun sebebi” sayılmayacak, sigortacının yükümlülüğü devam edecektir.
ÇÖZÜM KAPSAM DIŞI BIRAKMAK DEĞİL
Sonuç olarak, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nde düzenlemenin uygun olmadığını ve yukarıda inceleme konusu yapılan ilk derece mahkemesi ve Yargıtay kararlarında varılan sonuca da katılmadığımızı belirtmek isteriz. ÖTV hükümlerinde dolandırıcılığı önlemek için, değerleri sigorta koruması dışında bırakmak değil, ihlal saptandığı zaman buna uygun yaptırımları öngörmek ve uygulamak doğru olur.
6 Eylül 2018
http://www.sigortacigazetesi.com.tr/otvden-muaf-engelli-araclarinda-sigorta-meselesi/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder