06 Eylül 2018

ÖTV’DEN MUAF ENGELLİ ARAÇLARINDA SİGORTA MESELESİ

Ülkemizde %90’ın üzerinde engelli olan vatandaşlar, yurt içinden özel tertibatı olmayan bir aracı ÖTV’den muaf olarak edinebiliyor. Bu araçlarla da engelli bireyin değil, başka birinin kaza yapması durumunda oluşan zararın sigorta kapsamında olup olmadığı yargıya konu oluyor. Yargıtay’ın 2017 yılındaki kararı ise böyle bir olayda kaskonun ödenmemesi yönünde olmuştu. Ancak ÖTV’de dolandırıcılığın engellenmesi için bu kazaların sigorta kapsamı dışında bırakılması yerine uygun yaptırımların öngörülmesi ve uygulanması önem taşıyor.



Karayolları Trafik Yönetmeliği, ülkemizde engelliler tarafından karayollarında kullanılacak motorlu araçlarla ilgili özel bazı kurallar getirmiştir. Karayolları Trafik Yönetmeliği m.53’ün içerdiği ayrıntılı düzenleme aşağıdaki gibidir: 

Engellilere ait araçların trafik tescil kuruluşlarınca tescil işlemlerinin yapılması sırasında:

a) Bizzat kullanım amacıyla engelliler tarafından ithal edilen özel tertibatlı otomobiller ile motosikletlerin tescil belgelerine ve bilgisayar kayıtlarına, “Araç sahibi tarafından kullanılması zorunlu olup, ilgili gümrük müdürlüğünün izni olmadan devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekâletname ile devredilmesi, kiralanması, ödünç verilmesi, özel tertibatının kaldırılması veya değiştirilmesi yasaktır.” şeklinde şerh konulur.

b) Engelliler tarafından ithal edilen özel tertibatlı minibüslerin tescil belgelerine ve bilgisayar kayıtlarına “Araç sahibinin eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve sıhri hısımlarından bir sürücü veya noterce düzenlenmiş iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü tarafından kullanılması zorunlu olup, ilgili gümrük müdürlüğünün izni olmadan devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekâletname ile devredilmesi, kiralanması ödünç verilmesi, özel tertibatının kaldırılması veya değiştirilmesi yasaktır.” şeklinde şerh konulur.

c) Engellilik derecesi % 90’ın altında olan engelliler tarafından bizzat kullanılmak amacıyla özel tertibatlı araçların Özel Tüketim Vergisinden muaf olarak yurt içinden ilk iktisabında tescil belgelerine, “İlk iktisap tarihinden itibaren beş yıl geçmedikçe Özel Tüketim Vergisi ödenmeden devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekâletname ile devredilmesi, özel tertibatının kaldırılması veya değiştirilmesi yasaktır.” şeklinde şerh konulur. Herhangi bir engeli bulunmayan kişilerin kullanımına uygun olarak üretilmiş olan aracın teknik donanımlarında hiçbir değişiklik yapılmadan, engelli kişinin sağlık raporunda belirtilen tertibatın ilave aparatlarla taktırılmış olması halinde, bu araç araç sahibinin eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve sıhri hısımlarından bir sürücü veya noterce düzenlenmiş iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü tarafından da kullanılabilir. Aracın engelli veya bu kişiler tarafından her iki şekilde de kullanılabileceğinin yetkili kurum ve kuruluşlarca belgelendirilmesi şarttır.

ç) Özel tertibatı olmayıp, engellilik derecesi % 90 ve üzeri olan malul ve engelliler tarafından Özel Tüketim Vergisinden muaf olarak bizzat ithal edilen araçların tescil belgelerine ve bilgisayar kayıtlarına, “Araç sahibi engelli kişinin eşi, kanuni mümessili ile üçüncü dereceye kadar kan ve sıhri hısımlarından bir sürücü veya noterce düzenlenmiş iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü tarafından kullanılması zorunlu olup, beş yıl içerisinde Özel Tüketim Vergisi ödenmeden devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekâletname ile devredilmesi, kiralanması, ödünç verilmesi yasaktır.” şeklinde şerh konulur. Ayrıca ithal araçların gümrük şahadetnamelerinde, yukarıda belirtilen şerh dışında varsa diğer şerhler de tescil belgesine işlenir.

d) Engelliler tarafından ithal edilerek getirilen araçların, aynı durumdaki başka bir engelliye devri veya bunların ölümü sonucunda varislerine intikali halinde, bu araçlar gümrük vergisinden muaf olup, devir ve tescil işlemi ilgili gümrük müdürlüğünün iznine bağlıdır.

e) Özel tertibatı olmayıp, engellilik derecesi % 90 ve üzeri olan engelliler tarafından Özel Tüketim Vergisinden muaf olarak yurt içinden satın alınıp ilk iktisabı yapılan araçların tescil belgelerine “İlk iktisap tarihinden itibaren beş yıl geçmedikçe Özel Tüketim Vergisi ödenmeden devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekâletname ile devredilmesi yasaktır.” şeklinde şerh konulur.

f) Engellilere ait yurt dışından ithal edilmiş olan özel tertibatlı araçların Yönetmelikte izin verilen kişiler dışında başkaları tarafından kullanıldığının tespiti halinde; araç trafikten men edilerek bu hususta düzenlenecek bir tutanakla mer’i mevzuat çerçevesinde işlem yapılmak üzere Gümrük ve Ticaret Bakanlığının ilgili birimlerine intikal ettirilir.

Görüldüğü gibi Karayolları Trafik Yönetmeliği hükümleri; 

– yurt içinde edinilmiş araçlarla yurt dışından edinilmiş araçlar, 

– özel tertibata sahip araçlarla özel tertibata sahip olmayan araçlar,

– ve ayrıca engellilik oranı yüzde doksanın altında olan kişilerin edindiği araçlarla engellilik oranı bu oranın üzerinde olan kişilerin edindiği araçlar arasında anlaşılması kolay olmayan hüküm farkları içermektedir:

Özel tertibata sahip olan yurt dışından edinilmiş araçlar ancak engelli kişi tarafından kullanılabilecektir. 

– Özel tertibata sahip olan yurt dışından edinilmiş minibüslerin ise engellinin eşi ve yakın akrabaları veya istihdam ettiği bir sürücü tarafından kullanılması “zorunlu” kılınmıştır. Minibüsün bizzat engelli tarafından kullanılması olasılığı ise açıkça düzenlenmemiştir. Engelli bu minibüsü kullanmayacak ise, özel tertibat neye yarayacaktır?  

Özel tertibatı olmayan, yurt dışından edinilmiş (ithal konusu) araçların sürücüsü ancak araç sahibi engelli kişinin eşi, yasal temsilcisi ve üçüncü dereceye kadar hısımları  olabilir.  

– Buna karşılık, yönetmelik özel tertibatı olmayan, yurtiçinden edinilmiş araçlar hakkında böyle bir kısıtlamadan söz etmemektedir. 

– Yönetmelikte, özel tertibatı olmayan yurt dışından edinilmiş (ithal konusu) araçların izin verilen kişilerden başka bir kimse tarafından kullanılması durumunda uygulanacak herhangi bir yaptırım öngörülmemiştir. 

– Buna karşılık, yurt dışından edinilmiş özel tertibatı olan bir araç, yönetmelikte izin verilen kişilerden başka bir kişi tarafından kullanıldığı takdirde trafikten men edilecektir (ayrıca, bir tutanak düzenlenerek, vergi bakımından gereken yasal işlem yapılmak üzere durum ilgili kamu birimine bildirilecektir). 

– Yüzde doksanın altında engellilik derecesi olan bir engellinin bizzat kullanmak amacıyla ÖTV’den muaf olarak yurt içinden edindiği özel tertibata sahip bir araç, 

*  engelsiz bir kişinin kullanımına elverişli şekilde üretilmiş ve 
* teknik donanımında değişiklik yapılmaksızın, engellinin sağlık raporunda belirtilen tertibat “ilave aparatlarla” taktırılmış olduğu takdirde bu araç engellinin eşi ve yakın akrabaları veya istihdam ettiği bir sürücü tarafından da   kullanılabilecektir. Ancak bunun için özel bir belgenin düzenlenmesi gerekir. 

– Böyle bir araç yurt dışından ithal edilmişse aynı kuralın bu halde de geçerli olup olmayacağı Yönetmelikte açıklanmamıştır.

KASKO KAPSAMI YARGIYA KONU OLDU
Günlük hayatta en çok karşılaşılan ve belki de en fazla soruna yol açan hal, yüzde doksanın üzerinde engelli olan kişilerin yurt içinden özel tertibata sahip bulunmayan bir aracı Özel Tüketim Vergisinden (ÖTV) muaf olarak edinmeleridir. Bu araçların tescil belgelerine “İlk edinme tarihinin üzerinden beş yıl geçmedikçe Özel Tüketim Vergisi ödenmeden başkasına devri, satışı, bağışlanması, kullanımının mülkiyeti muhafaza kaydıyla satış veya diğer şekillerde sözleşmeyle devri, tasarruf hakkının vekâletname ile devredilmesi yasaktır” şeklinde şerh konulmaktadır. 

Özel tertibata sahip bulunmayan bir araç, engelli kişiden başka bir kimse tarafından kullanıldığı sırada kaza yaptığı ve hasarlandığı takdirde, bu halin kasko sigortası kapsamında olup olmadığı yargı kararlarına da konu olmuştur. 

T.C. Turhal 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 11.02.2016 tarihli Esas 2015/628 Karar 2016/146 sayılı kararı aşağıdaki gibidir: 

“Davacı vekili, müvekkilinin %90’ın üzerinde engelli olması nedeniyle ÖTV’den muaf olarak satın aldığı 60 TH 505 plakalı aracını davalı şirkete 100523734 kasko poliçesi ile sigortalattığını, müvekkilinin 1.000 TL tutarındaki primi peşin olarak ödediğini, poliçe yürürlüğe girdikten sonra söz konusu aracın müvekkilinin işlerini takip eden Aydın Koca isimli şahsın sevk ve idaresinde iken 05/09/2015 tarihinde Amasya-Turhal karayolu üzerinde tek taraflı trafik kazası sonucu hasara uğradığını, hasarın giderim tutarının 12.000 TL civarı olduğunu, 10.000 TL civarında da değer kaybı meydana geldiğini, gerçek zararın bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkacağını, ancak davalı şirketin özürlüye ait olan aracın kaza anında noter sözleşmesine dayalı olarak bir çalışan veya 3. dereceye kadar bir kan hısmı tarafından kullanılmadığı gerekçesiyle müvekkilinin hasar bedelini ödemediğini, taraflar arasında akdedilen kasko poliçesinde bu yönde bir hüküm bulunmadığını, olsa bile sözleşmeye konulan haksız şart niteliğinde olduğunu, bu durumun sigorta şirketinin tazmin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağını belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin aracında meydana gelen maddi hasar tazminatı olarak 1.500 TL ve araçta meydana gelen değer kaybı kapsamında da 1.000 TL olmak üzere toplam 2.500 TL’nin kaza tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalı şirketten tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı şirket vekili 25/12/2015 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; dava konusu aracın ÖTV’den muaf olarak alınan engelli plakalı bir araç olduğunu, müvekkili şirket nezdinde yapılan kasko poliçesinde engellilere ait araç klozu bulunduğunu, gerek taraflar arasındaki sigorta poliçesi şartları, gerekse kasko sigortası genel şartlarının teminat dışı kalan halleri düzenleyen hükümlerine göre engelli aracının Trafik Yönetmeliği 53/ç maddesindeki kişiler dışındaki sürücü tarafından kullanılması durumunda meydana gelen hasarların teminat dışında kalacağının aşikar olduğunu, bu nedenle davacının müvekkili şirkete yaptığı hasar ödemesi talebinin reddedildiğini, kasko sigortalarında araçtaki değer kaybının ödenmesinin zaten teminat kapsamında olmadığını belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Dosyaya ibraz edilen bilgi ve belgelerin bir bütün olarak incelenmesinden; Karayolları Trafik Yönetmeliğine göre ÖTV’den muaf olarak alman engelli plakalı bir araçta hasar durumunda; üçüncü dereceye kadar kan ve sihri hısımlarından bir sürücü veya noterce düzenlenmiş iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü tarafından kullanıldığına dair belge ibrazının zorunlu olduğu, aksi takdirde hasar tazminatının ödenmeyeceği anlaşıldığından, davaya konu araçta meydana gelen hasarın bu kapsamda kaldığı ve ilgili belgelerle de ispatlanamadığı anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.” 

İlk derece mahkemesinin bu kararı, daha sonra Yargıtay 17. Hukuk Dairesi tarafından 19.09.2017 gün ve E.2016/15663, K.2017/7899 sayılı karar ile “Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı” sonucuna varılarak onanmıştır. 

UYGULAMANIN DAYANAĞI YOK
Acaba ÖTV ödenmeden alınmış ve tescil belgesine “devir yasağı” şerhi düşülmüş, engelli bir kimseye ait Türkiye’de edinilmiş, özel tertibatı olmayan araç başkası tarafından kullanıldığında, bunun sonuçları ne olmalıdır? 

Karayolları Trafik Yönetmeliği, yukarıda da açıkladığımız gibi, yüzde doksanın üzerinde engelli olan bir kişinin yurt içinden edinmiş olduğu özel tertibatı bulunmayan aracın başkası tarafından kullanılmasına ilişkin düzenleme içermemektedir. Bu açıdan, kasko sigortacısının ödeme yükümlülüğünden kurtulmuş olması dayanaksız görünmektedir.

Bir an için yurt dışından ithal edilen araçlarla yurt içinden edinilen araçlar arasında hüküm farkı olmaması gerektiği kabul edilse ve hatta yurt dışından getirilen araçlara ilişkin çözümün kıyas yoluyla yurt içinden edinilmiş araçlar hakkında da uygulanmasının doğru bir çözüm olacağı sonucuna varılsa dahi, Yönetmelik ile bu gibi kısıtlamaların öngörülmesi kanımızca geçerli sayılamaz. Yönetmelik ancak yasalarda yer alan kuralların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin “uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak koşuluyla” çıkartılabilir. 

TRAFİK GÜVENLİĞİ AÇISINDAN SORUN YOK
Yine bir an için, Yönetmelik hükümlerinin geçerli sayılabileceği varsayılsa dahi, engelliden başkasının aracı kullanmasına ilişkin yasağın sigorta teminatının işlerlik kazanmasını neden önlemiş olacağı da açıklanmaya muhtaçtır. Özel tertibatı olmayan bir araç, bunu kullanmak için gereken belgeye sahip bir sürücü tarafından sevk edildiğinde, trafik güvenliği açısından hiçbir sorun olmaz. Diğer bir anlatışla burada “ehliyetsizlik” sebebiyle teminatın devre dışı kalması söz konusu değildir. Yapılan sigorta sözleşmesinin “kanuna aykırı bir faaliyetten ileri gelen bir zararın sigorta koruması altına alınmış olması” sebebiyle TTK 1404 uyarınca “geçersiz” sayılmasının da doğru ve mümkün olmadığı kanısındayız. TTK 1404 hükmünü, kanunun emredici hükümlerine, ahlâka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı düşen “etkinliklerin” sigortalanması durumunda,  geçersizlik sonucunun meydana geleceğini öngören bir hüküm olarak  anlamamız lazımdır. Engellinin özel tertibatı olmayan aracı için kasko sigortası yapılması ise kanımızca bu nitelikte değildir. Engelliden başka birinin aracı sürüyor olması, engellinin ÖTV mevzuatına aykırı davranmakta olduğuna ilişkin bir kuşku uyandırırsa da, bu onu sigorta korumasından yoksun bırakmak için yeterli sayılmamalıdır. Hatırlatalım ki ülkemizde yapı ruhsatına sahip olmayan binalar, uzun yıllardan bu yana sigortalanmış ve hasarları da ödenmiştir.

Sigorta sözleşmelerine aracın “engelli kişi tarafından kullanılmaması halinde sigorta teminatından yararlanılamayacağı” yolunda hüküm konulması halinde, acaba sonuç değişir mi? Bu olasılıkta, kanımızca “sözleşmesel yükümlülük” konusu olması gereken bir husus “teminat dışı hal” olarak öngörülmüş olur. Bunun geçerli sayılıp sayılmayacağı tartışmaya açıktır. Eğer bu gibi sözleşme hükümlerinin TTK 1449 anlamında “sözleşmesel görev olarak nitelenmesi ve TTK 1449’a tabi tutulması gerektiği düşüncesi benimsenirse, bunlara dayalı olarak sigortacının ödeme yükümlülüğünden kurtulması “kusur” ve rizikonun gerçekleşmesi bağlamında da “sebep-sonuç ilişkisi” şartlarının yerine gelmiş olmasına bağlıdır. Diğer bir anlatışla, sigorta sözleşmesinde rizikonun gerçekleşmesi de “görevin ihlalinden” kaynaklanmış bulunmalıdır. Kasko sigortasında özel tertibatı olmayan bir engelli aracını üçüncü bir kişinin kullanması, çoğu halde rizikonun “uygun sebebi” sayılmayacak, sigortacının yükümlülüğü devam edecektir.  

ÇÖZÜM KAPSAM DIŞI BIRAKMAK DEĞİL
Sonuç olarak, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nde düzenlemenin uygun olmadığını ve yukarıda inceleme konusu yapılan ilk derece mahkemesi ve Yargıtay kararlarında varılan sonuca da katılmadığımızı belirtmek isteriz. ÖTV hükümlerinde dolandırıcılığı önlemek için, değerleri sigorta koruması dışında bırakmak değil, ihlal saptandığı zaman buna uygun yaptırımları öngörmek ve uygulamak doğru olur. 

6 Eylül 2018

http://www.sigortacigazetesi.com.tr/otvden-muaf-engelli-araclarinda-sigorta-meselesi/

02 Eylül 2018

ANADOLU KASKO & YURTDIŞI TEMİNATI

Yurtdışına aracınızla çıkmayı planladığınızda, Anadolu Kasko poliçenize yurtdışı teminatı eklenmesi konusunda acentenize talebinizi iletmeyi unutmayınız…



Yurtdışında meydana gelen bir kaza durumunda yerel yetkililere zabıt tutturmanız ve
hasarın tespiti için ekspertiz yaptırmanız gerekmektedir.

Hasar meydana geldiğinde acentenizi veya Anadolu Sigorta yardım hattı 0 850 724 0850 numaralı telefonu arayarak bilgi alabilirsiniz.

Hasarın yurtdışında onarılması sigortacının onayına tabi olup sigortacının onay vermesi durumunda tanzim olunan ekspertiz raporunun ve tamir masraflarına ait orijinal faturaların mahalli konsolosluğumuz veya resmi makamlar tarafından tasdik edilmesi gerekmektedir.

Hasarlı araç için yurt dışında yapılan hasarla bağlantılı tüm çekme ve kurtarma masrafları için ödenecek bedel, her bir hizmet için ayrı ayrı 3.000 EURO ile sınırlıdır.

Arıza durumunda ise bu limitler 750 EURO olarak uygulanacaktır.

Kazasız günler dileriz.

http://bizbize.com.tr/

28 Ağustos 2018

İŞTE OLASI İSTANBUL DEPREMİNİN HASAR TAHMİNİ

Aksigorta Genel Müdürü Uğur Gülen, “Marmara Depreminin gerçekleştiği 1999 yılında sigortalılık oranının düşük olması nedeniyle meydana gelen 20 milyar dolarlık hasarın sadece yüzde 5’i sigorta şirketleri tarafından karşılanabildi. O dönemde ülke genelinde sadece 500 bin civarında konut, deprem teminatlı konut sigortası güvencesi altındaydı. Bugün her iki konuttan biri DASK güvencesi altında. DASK’ın tek bir hasarda ödeme gücü yaklaşık 17 milyar TL” dedi.

Büyük can ve mal kaybına neden olan, 18 bin 373 kişinin hayatını kaybettiği, yaklaşık 40 bin kişinin yaralandığı, 130 binin üzerinde binanın yıkılarak 380 bine yakın konut ve işyerinin zarar gördüğü Marmara Depremi’nin üzerinden 19 yıl geçti.



Her iki konuttan biri DASK’lı
Uluslararası Afet Veri Tabanı EM-DAT sitesinde yer alan bilgiye göre yarattığı 20 milyar dolar ekonomik kayıp ile 1900 – 2009 yılları arasında meydana gelen depremler arasında 6. büyük deprem olarak belirlenen Marmara Depremi’nin 19. yılı nedeniyle açıklama yapan Aksigorta Genel Müdürü Uğur Gülen şunları söyledi:

“Marmara Depreminin gerçekleştiği 1999 yılında sigortalılık oranının düşük olması nedeniyle meydana gelen 20 milyar dolarlık hasarın sadece yüzde 5’i sigorta şirketleri tarafından karşılanabildi. O dönemde ülke genelinde sadece 500 bin civarında konut, deprem teminatlı konut sigortası güvencesi altındaydı. Bugün her iki konuttan biri DASK güvencesi altında. DASK’ın tek bir hasarda ödeme gücü yaklaşık 17 milyar TL.”

DASK hakkında ayrıntılı bilgi almak ve konutunuz için DASK priminizi öğrenmek isterseniz bize ulaşabilirsiniz : 

Zorunlu deprem sigortası yeterli değil
Olası İstanbul depreminin 150 milyar dolar ekonomik kayba neden olacağını öngördüklerini belirten Aksigorta Genel Müdürü Uğur Gülen, meydana gelen hasarın 15 milyar dolarının sigorta sektörü tarafından karşılanacağını söyledi. Zorunlu deprem sigortasının binanın kaba inşaat halini kapsadığını, eşya ve arsa değerini karşılamadığını, konutun değeri ne olursa olsun en yüksek teminatın 190 bin TL olduğuna da işaret eden Uğur Gülen, şöyle dedi:

“Konutun değerinin DASK tarafından verilen teminat tutarını aşması durumunda, sigortalıların aşan kısım için konut sigortası ile ek teminat alması gerekiyor. İhtiyaç sadece konutun yeniden inşası değil, geleceğe umutla bakılmasına olanak tanınmasıdır. İş durumu kaybı, acil temel ihtiyaçların giderilmesi gibi kazazedelerin hayatlarına kaldıkları yerden devam edebilmelerini sağlayacak ihtiyaçların giderilmesi önemli. Bu da DASK’ı destekleyici ek sigortalarla mümkün.”

Ev sahibi veya kiracı olarak oturduğunuz konutunuz için konut paket sigortası hakkında ayrıntılı bilgi alabileceğiniz internet sitemiz:  http://bizbize.com.tr/urunler/ev-esya-sigortasi_216.html

İşim Sarsılmaz Deprem Güvencesi
Depremlerin sadece konutları değil aynı zamanda işyerleri ve fabrikaları, dolayısıyla tüm ekonomiyi risk altına soktuğunu hatırlatan Uğur Gülen, özellikle ekonominin dinamosu olan KOBİ’lerin yanı sıra her büyüklükteki şirketler için tasarladıkları İşim Sarsılmaz Deprem Güvencesi ürünü ile ilgili de şu bilgiyi verdi:

“İşim Sarsılmaz Deprem Güvencesi ürünümüzle ekonomik hayatı güvence altına alıyoruz. İşim Sarsılmaz Deprem Güvencesi, ekonomimizin en büyük itici gücü olan KOBİ’lerimizin yanı sıra her büyüklükte şirkete hitap ediyor. Olası bir deprem sonucunda herhangi bir maddi zarar görmese de genel durum dolayısıyla işlerini devam ettiremeyen iş yeri sahiplerimizin tazminatları, bulundukları bölgedeki depremin şiddetine göre eksper sürecine gerek kalmadan ve hasar şartı aranmaksızın banka hesaplarına en geç 10 gün içerisinde yatırılıyor

En yüksek sigortalılık oranı Marmara’da
DASK verilerine göre, Türkiye’deki sigortalılık oranı yüzde 48,60. Bölgesel olarak incelendiğinde Marmara yüzde 58,60’lık sigortalılık oranı ile ilk sırada yer alırken, Marmara Bölgesi’ni, yüzde 46,60 ile İç Anadolu, yüzde 47,30 ile Ege, yüzde 41,40 ile Akdeniz, yüzde 41,20 ile Karadeniz, yüzde 34,40 ile Güney Doğu Anadolu, yüzde 38,20 ile Doğu Anadolu Bölgesi takip ediyor.

Sigorta konusunda tüm ihtiyaçlarınız için bize ulaşabileceğiniz adresimiz 

http://www.sigortamedya.com.tr/olasi-istanbul-depreminin-hasar-tahmini-150-milyar-dolar/

SİGORTAYA GÜVEN GERİSİNİ MERAK ETME SEN !

CAN KANTAR: Sigortaya güven gerisini merak etme sen !

Özel sigorta sektörü her geçen gün büyüyor. Sistem güvene dayalı. Ne kadar çok insan sigorta sistemine güven duyarsa, pasta o kadar çabuk büyüyor. Şimdilik zorunlu sigortalar sistemi büyütüyor. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde yani sigorta bilinci gelişmemiş toplumlarda bir sigortanın “zorunlu” olması gerekli. Çünkü bu sayede sigortanın önemi de anlaşılmış oluyor. 

Sigorta sektörü ile ilgili de ne yazık ki toplumda olumsuz bir algı var. Bayramda ziyaret ettiğim bir aile büyüğüm, “Can ben bu sigortayı 30 yıl önce yaptırmıştım, yıllarca ödedim, çıkarken yatırdığım paranın yarısını aldım. Bu nedenle o gün bu gündür sigorta yaptırmıyorum” dedi. Evet geçmişte hayat sigortalarında sorun yaşandı ve sektör bundan bir ders çıkardı. Sonrasında düzenleyici kamu yararı otoritesi olayı baştan derledi ve tüketici haklarını ön planda tutan kanunlar çıkardı. Artık öyle sorunlar yok. Fakat şimdi sigorta yaptırmak için o kadar çok nedenimiz var ki…



Yüzde 96 memnun sigortalı 
Sigorta şirketleri yılda milyonlarca tüketiciye dokunuyor. Hasarı olan sigortalının yüzde 96’sının mağduriyeti hemen çözülüyor. Geri kalan yüzde 2 zaten sigorta şirketini dolandırmaktan yakayı ele vermiş ve alacağından feragat etmiş oluyor. Diğer yüzde iki ise sigortalı ile sigortacı arasındaki anlaşmazlık nedeniyle bir şekilde yargıya taşınmış bir durumu söz konusu. Yani baktığınızda sorun yaşamayan kesim çoğunlukta. Ama sorun yaşayan kesim az da olsa tüketici hassasiyeti nedeniyle medya da çok daha geniş yer bulabiliyor. Bunun yanında mağduriyeti önlenmiş yüzde 96’lık kesim ise memnuniyetini pek dile getirme fırsatı bulamıyor. Ya da “zaten sigortacıların işi bu değil mi ?” diyerek memnuniyetini dile getirmiyor. 

Sigorta şirketleri müşteri şikayetleriyle çok ilgililer. Kendi departmanları var ve sosyal medyadan da şikayetleri takip ediyorlar. Sigorta sektörünün neredeyse üçte ikisi motor branşlarından oluşuyor. Yani Trafik-Kasko. Bu konuda da sigortalılara sigorta şirketleri adına hizmet veren bir kuruluş Türkiye’nin en önemli şikayet bildirim sitesinde memnuniyet sıralamasında birinci sırada. Evet RS Servis, sikayetvar.com sitesinde müşteri memnuniyetinde birinci sırada yer aldı. Bu bile sigorta sektörünün bir hizmet sağlayıcısının üzerinden ne kadar başarılı olduğunun bir göstergesi değil mi? 

TTnet internet bağlayacak, bekliyoruz!
Sigorta sektörünün bu konuda ne yazık ki hakkı yeniyor. Bankacılık sektörü ya da GSM ve internet sağlayıcısı kurumlara yönelik milyonlarca şikayet var. En son yaşadığım sorun mesela… Bodrum’daki evime 2 aydır internet bağlatamıyorum. Evim dağda değil, okula 200, ana yola 250 metre mesafede. TürkTelekom’a ait TTnet direği ve kutusuna ise 20 metre mesafede. İki aydır bekliyorum, aramadığım yer kalmadı. Yaz bitti internet bağlanacak. Bankalar, dijital TV platformları, GSM ve internet sağlayıcıları ile yaşanan sorunların yanında sigortacıların ki ne ki? 

http://www.sigortamedya.com.tr/can-kantar-sigortaya-guven-gerisini-merak-etme-sen/

31 Temmuz 2018

İŞYERİNİZ BEKLEMEDİĞİNİZ BİR ANDA YOK OLMASIN

Yarattıkları iş hacmi ve istihdama katkıları ile ekonominin bel kemiği olan KOBİ’ler, kendilerini ‘sigorta’ ile güvence altına alabiliyor. Sigorta şirketlerinin KOBİ’lere yönelik hazırladığı İşyeri Paket Sigorta’sını yaptıran küçük işletmeler, bu sayede gerçekleşecek birçok riske karşı işyerlerini ve çalışanlarını koruma altına alıyor.

Türkiye’de faaliyet gösteren yaklaşık 2.5 milyon işletmenin yüzde 90’ını oluşturan KOBİ’ler, ekonominin de can damarı. Bugün toplam katma değerin yüzde 55’ini gerçekleştiren, toplam ciroda ise yüzde 60’ın üstünde bir orana sahip olan KOBİ’ler istihdamın da yüzde 75’lik kısmını sağlıyor. Tüm bu rakamlar gösteriyor ki KOBİ’ler Türkiye ekonomisi için kritik öneme sahip. Peki Türkiye ekonomisinin sağlıklı büyümesi için bu derece önemli olan KOBİ’ler faaliyetlerini sürdürürken, risklerini ne derece azaltabiliyor? Ya da faaliyetleri sırasında yangın, doğal afet, hırsızlık, iş durması gibi zararlarla karşılaştıklarında kaybettikleri değerleri yerine hemen koyabiliyor mu? Bu KOBİ’ler için çok da mümkün gözükmüyor. İşte bu noktada KOBİ’lerin imdadına sigorta yetişiyor. Sigorta şirketlerinin KOBİ’ler için hazırladığı ve ihtiyaçlarına göre düzenlediği KOBİ İşyeri Paket Sigortaları, onları birçok riske karşı koruma altına alıyor. Bugün KOBİ İşyeri Sigortası yaptıran işletmeler, yangından, depreme, selden, su baskınına, kâr ve kira kaybından, grev, lokavta, halk hareketlerinden teröre kadar birçok konuda üstelik uygun fiyata satın aldıkları teminatlarla işletmelerini güvence altına alabiliyor.

Öte yandan KOBİ’lerin sigorta konusunda yeterli bir bilince sahip olmadığı da kesin. Bugün Türkiye’deki işyerlerinin sigortalanma oranı sadece yüzde 15-18 seviyelerinde. Uzmanlar, son dönemde bu tarz sigortalara olan talepte bir artışın olduğunu, ancak bunun poliçeleşme oranlarına henüz yansımadığına dikkat çekiyor. Bu da gösteriyor ki sigorta ile ilgili bir farkındalık var, fakat KOBİ’ler finansal durumlar nedeniyle sigorta yaptıramıyor. Oysa sigorta şirketleri her işletmenin ihtiyacına göre uygun İşyeri Paket Sigortası ürünleri hazırlıyor.



“Talep var ama poliçeye yansımıyor”

Aksigorta Genel Müdür Yardımcısı Rauf Orkun Gücük ise, KOBİ İşyeri paket sigortalarına olan talebin son dönemde arttığını belirterek, “Taleplerde artış mevcut, ancak poliçeleşme oranlarına henüz yansımadı. Bu da farkındalığın oluştuğunu, ancak finansal durumlar nedeniyle çekimserliğin devam ettiğini gösteriyor” diyor. Gücük, iş yerlerinin devamlılığı için hem işletmeye ait mal varlığında fiziki hasara neden olabilecek risklerin, hem de çalışanların maruz kalabileceği bedeni zarar risklerinin güvence altına alınması son derece önemli olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Bir makinenin bozulması, bir su basması, iş yerinin ticari faaliyetini sürdürmesini aksatabilir. Aynı şekilde bir iş kazası sonucunda çalışanların geçici ve kalıcı sakatlığa maruz kalması, işleten açısından yetişmiş iş gücü kaybını gündeme getirmektedir. Alınacak önlemlere ilaveten gayet ekonomik primlerle yapılabilen iş yeri sigortaları, iş yeri sahipleri tarafından kesinlikle ihmal edilmemelidir.”

Tüm riskleri en ekonomik şekilde kapsıyor

Aksigorta KOBİ’lere yönelik 5 farklı iş yeri sigortası ürünü sunuyor. Bu ürünler İş yeri Paket Sigortası, İşim Sarsılmaz, Otel Paket Sigortası, İstasyonum Güvende ve Her Daim Nöbetçi Sigorta. Bunlardan İş yeri Paket Sigortası, tüm riskleri en ekonomik şekilde kapsayan bir ürün. İş yerinde bulunan mallardan dekorasyona, makinelerden elektronik cihazlara, demirbaşlardan müşteriler, iş yeri sahibi, çalışanlar ve çevresine kadar teminat altına alıyor.

http://www.sigortamedya.com.tr/isyeriniz-beklemediginiz-bir-anda-yok-olmasin/


30 Temmuz 2018

ORTAK ALANLARA SİGORTA ÇÖZÜMÜ

Günümüzde, kat maliklerince ana gayrimenkulün tamamı için sigorta güvencesi elde edilmesi yoluna pek gidilmiyor; her bağımsız bölüm maliki kendi bölümünü ayrı olarak sigorta ettiriyor. Bu durumda da merdiven, asansör gibi ortak alanların ne kadar sigortalı olduğu tam olarak anlaşılamıyor. Buna bir çözüm olarak “ortak alan sigortası” paketleri devreye giriyor.

Kat mülkiyeti, günümüzde binalarla ilgili başlıca mülkiyet çeşidi haline gelmiştir. Bu hak sayesinde, aynı bina içinde bulunan bağımsız kullanıma elverişli bölümlerin her biri üzerinde ayrı ayrı mülkiyet kurulabilmektedir. Kat mülkiyeti ile ilgili yasal düzenleme “Kat Mülkiyeti Kanunu” (KMK) içinde yer almaktadır. KMK m.1’de kat mülkiyeti şöyle tanımlanmıştır:  “Tamamlanmış bir yapının kat, daire, iş bürosu, dükkan, mağaza, mahzen, depo gibi bölümlerinden ayrı ayrı ve başlı başına kullanılmaya elverişli olanları üzerinde, o gayrimenkulün maliki veya ortak malikleri tarafından, bu kanun hükümlerine göre, bağımsız mülkiyet hakları kurulabilir.” Aşağıda kat mülkiyetine tabi yapılar hakkında yaptırılabilecek sigortaları kısaca ele almaya çalışacağız. Ancak ilk önce Kat Mülkiyeti Kanunu’nda tanımlanan bazı kavramları hatırlatalım (KMK m.2). 



KORİDOR, MERDİVEN, ASANSÖR ORTAK YER
Kat mülkiyetine konu olan gayrimenkulün bütününe “ana gayrimenkul” denmektedir. Ana gayrimenkul kavramı, kat mülkiyetine tabi yapıyı da içeren, ancak bundan daha geniş bir kavramdır. Arsanın üzerinde yapı bulunmayan kısımlarını da (mesela bahçe) kapsar. Ana gayrimenkul üzerindeki esas yapı kısmı “ana yapı” olarak adlandırılmaktadır. Ana gayrimenkulün ayrı ayrı ve başlı başına kullanılmaya elverişli olan kısımları “bağımsız bölüm” deyimiyle ifade edilmektedir. Bağımsız bölümler üzerinde kurulan mülkiyet hakkına “kat mülkiyeti” ve bu hakkın sahiplerine de “kat maliki” adı verilmektedir.  

Bir bağımsız bölümün dışında olmakla birlikte, o bölüme özgülenmiş olan yerler de söz konusu olabilir. Bunlar yasada “eklenti” olarak nitelenmişlerdir.  Bir bağımsız bölüme özgülenmiş olan kömürlük, su deposu, garaj, elektrik, havagazı veya su saati yuvaları, tuvalet gibi eklentiler, o bağımsız bölümün bütünleyici parçası sayılır. Söz konusu bağımsız bölümün maliki, bu eklentilerin de (tek başına) malikidir. Kat mülkiyetine konu olan bir anagayrimenkulde, bağımsız bölümlerin dışında kalan yapı bölümleri veya yerler de bulunabilir. Bu gibi korunmaya veya ortaklaşa kullanmaya veya ortaklaşa yararlanmaya yarayan yapı bölümleri veya yerlere “ortak yer(ler)” denir. Ortak maliklerin bu yerlerden yararlanma hakları da “kullanma hakkı” olarak isimlendirilmiştir. Anagayrimenkulün bütün ortak yerleri, arsa payları oranında, ortak mülkiyet hükümlerine göre kat maliklerine aittir. 

“Arsa payı” deyimi, kat mülkiyetine tabi yapının her bir bağımsız bölümüne ait (ortak) mülkiyet paylarını tanımlamaktadır. Yapının hangi kısımlarının “ortak yer” sayılması gerektiği KMK m.4’te hükme bağlanmıştır. Buna göre, bu hususta ana ilke, ortak yerlerin sözleşmede belirtilmesidir. Ancak bazı yerler ve bazı şeyler “her halde” ortak yer sayılacaklardır: 

– Temeller ve ana duvarlar,

– Taşıyıcı sistemi oluşturan kiriş, kolon ve perde duvarlar ile taşıyıcı sistemin parçası diğer elemanlar, 

– Bağımsız bölümleri ayıran ortak duvarlar, tavan ve tabanlar, 

– Avlular, genel giriş kapıları, antreler, merdivenler, asansörler, sahanlıklar, koridorlar ve buralardaki genel tuvalet ve lavabolar, 

– Apartman görevlisi daire veya odaları, 

– Genel çamaşırlık ve çamaşır kurutma yerleri, genel kömürlük ve ortak garajlar, 

– Bağımsız bölüm dışında bulunan elektrik, su ve havagazı saatlerinin korunmasına mahsus yuvalar ve kapalı kısımlar, 

– Kalorifer daireleri, 

– Kuyu ve sarnıçlar, 

– Yapının genel su depoları, 

– Sığınaklar,

– Her kat malikinin kendi bölümü dışındaki kanalizasyon tesisleri ve çöp kanalları ile kalorifer, su, havagazı ve elektrik tesisleri, telefon, radyo ve televizyon için ortak şebeke ve antenler, sıcak ve soğuk hava tesisleri, 

– Çatılar, bacalar, genel dam terasları, yağmur olukları, yangın emniyet merdivenleri. 

Zorunlu olarak ortaklaşa kullanılan veya yararlanılan veya ortaklaşa korunma için gerekli olan diğer yerler ve şeyler de yukarıda sayılanların dışında kalsalar dahi “ortak yer” sayılırlar. Kat maliklerinden her biri aralarında başka türlü anlaşma olmadıkça ana gayrimenkulün sigorta primlerine kendi arsa payı oranında katılmakla yükümlüdür (KMK m.20). Gider payını ödemeyen kat maliki hakkında, diğer kat maliklerinden her biri veya yönetici tarafından, dava açılabilir veya icra takibi yapılabilir. Gider ve avans payının tamamını ödemeyen kat maliki ödemede geciktiği günler için aylık yüzde beş oranında gecikme tazminatı ödemek zorunda bırakılabilecektir. 

PRİM VE TEMİNAT ARSA PAYINA GÖRE
KMK m.21, kat malikleri kurulu tarafından ana gayrimenkul için sigorta yaptırılması yolunda karar alınabileceğini öngörmektedir. Bu hükümde sözü geçen sigorta esas olarak yangın sigortası ve bu sigorta ile birlikte verilen ek teminatları kapsayacaktır. Ancak duruma göre, hırsızlık, elektronik eşya, cam kırılması gibi farklı sigortaların da eklenerek geniş bir paket oluşturulması mümkündür. KMK m.21’deki düzenleme aşağıdaki gibidir (bu düzenlemeye ilişkin bazı yorumlarımız ilgili hükmün altında italik yazı ile verilmiştir):

– Bu yolda karar alınması halinde, anagayrimenkul, kat malikleri kurulunca belirlenecek değer üzerinden sigorta ettirilecektir. 

– Kat malikleri, bu sigortanın giderlerine, arsa payları oranında katılmak zorundadırlar. 

– Anagayrimenkulün tümünün harap olması halinde alınacak sigorta bedeli, aksine sözleşme olmadıkça, kat maliklerine, arsa payları oranında, paylaştırılacaktır.

– Yalnız bir veya birkaç bağımsız bölüm veya eklentisi veya ortak yerlerden bir kısmı hasara uğramışsa, alınacak sigorta bedeli hasara uğrayan yerlerin onarımına arsa payları oranında harcanacaktır. 

Yasadaki bu düzenlemenin anlamı açık değildir. Ortak yerlerde meydana gelen hasarların giderilmesinde sigorta tazminatının “arsa payı oranında” nasıl kullanılacağı pek anlaşılamamaktadır. Eksik sigorta söz konusu değilse ortak yerlerdeki hasarın onarılması için gereken tüm tutarın sigortacı tarafından ödenmesi gerekir. (Kaldı ki, anagayrimenkulün bir bütün olarak ve kat maliklerinin tamamını kapsayacak şekilde sigorta ettirilmiş olması halinde de, bir bağımsız bölümde meydana gelen hasarın o bağımsız bölümün malikine -arsa payına bakılmaksızın- ödenmesi lazım geleceğini düşünmekteyiz). Eksik sigortanın mevcut olduğu durumlarda da kanımızca çözüm şöyle olmalıdır: Ortak yerler hasar görmüş olduğu takdirde, sigortacıdan alınacak tazminat, olduğu gibi onarıma özgülenecektir; ancak bu tazminat tutarı eksik sigorta yüzünden yeterli olmayacağı için, ayrıca gereken ek onarım giderine kat malikleri arsa payları oranında katılmalıdırlar.Tek bir bağımsız bölümün hasarlanması olasılığında ödenen sigorta tazminatı ile bu bağımsız bölüm için gereken toplam onarım tutarı arasındaki fark o bağımsız bölümün maliki tarafından karşılanmalıdır. Birden fazla bağımsız bölüm hasarlandığında ise, her bir hasarlı bağımsız bölümün onarımı için gereken tutar eksik sigorta oranında indirime tabi tutulmalı ve o bağımsız bölümün maruz kaldığı zararın karşılığı olarak sigortacı tarafından bu şekilde hesaplanan tazminat tutarı ödenmelidir. Her bir bağımsız bölüm bakımından, o bölümün onarımı için gereken tutar ile sigortacı tarafından ödenen tutar arasındaki fark bağımsız bölüm maliki tarafından karşılanmalıdır. 

– Kat malikleri anagayrimenkulün sigortasıyla giderilemeyecek olan zararlarını karşılamak üzere, kendi bağımsız bölümlerini ayrıca kendi ad ve hesaplarına sigorta ettirebileceklerdir; bu halde onlara ödenecek sigorta tazminatı, ana gayrimenkulün sigorta bedelindeki payları da ayrıca saklı kalmak üzere, yalnız kendilerine ait olacaktır. 

Bu hüküm ilk önce “çifte sigorta” olasılığını çağrıştırmakta ise de, aslında çifte sigorta yasağının ayrık halini oluşturan “önceki sigortacının ödemediği tazminattan sorumlu olacağı kararlaştırılarak yapılan sigorta” veya “kısmi sigorta” olarak nitelenmesi gereken halleri düzenlediği anlaşılmaktadır. Aşağıda da belirteceğimiz gibi, uygulamada anagayrimenkuldeki tüm bağımsız bölümleri kapsayan bir sigorta yapılmamakta yalnızca “ortak alanlar” için sigorta teminatı elde edilmektedir. Bu gibi bir sigorta ise, bağımsız bölümlerde oluşan zararlar için ödeme yapmayacaktır. Ele almakta olduğumuz hüküm esas olarak bu olasılığa ilişkin bulunan “açıklayıcı” bir hükümdür.  

– Sigorta hakkındaki emredici hükümler saklıdır. 

KMK m.35(c) anagayrimenkulün sigorta ettirilmesi işini yöneticiye vermiştir. KMK m.34 uyarınca anagayrimenkulün yönetimi kat maliklerinin kendi aralarından veya dışarıdan seçecekleri bir yöneticiye bırakılabilir. Sekizden fazla bağımsız bölüme sahip anagayrimenkullerde yönetici atanması şart olduğu gibi, üç kişilik bir “yönetim kurulu” oluşturulması da zorunludur. 

DASK POLİÇESİ ORTAK YERLERİ DE KAPSIYOR
Uygulamada “DASK poliçesi” olarak adlandırılan ve Doğal Afet Sigortaları Kurumu tarafından yapılan “zorunlu deprem sigortası” en azından büyük kısmı bakımından kat mülkiyetine tabi yapıları ve bunlardaki ortak yerleri de kapsamaktadır. 

DASK web sayfasında zorunlu deprem sigortasının sağladığı teminatın kapsamı şu şekilde açıklanmaktadır: 

6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu gereğince, aşağıda tanımlanmış binalar güvence altına alınır:

• 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu kapsamındaki bağımsız bölümler,

• Bu binaların içinde yer alan ve ticarethane, büro ve benzeri amaçlarla kullanılan bağımsız bölümler…

DASK, Zorunlu Deprem Sigortası ile depremin ve deprem sonucu meydana gelen yangın, infilak, tsunami ve yer kaymasının doğrudan neden olacağı maddi zararları, poliçenizde belirtilmiş limitler dahilinde nakit olarak karşılar. Binanız tamamen ya da kısmi olarak zarar görmüş olsa da teminat altındadır. Aşağıda belirtilen bina bölümleri, bir arada ya da ayrı ayrı teminat kapsamındadır: 

• Temeller, ana duvarlar, bağımsız bölümleri ayıran ortak duvarlar, bahçe duvarları, istinat duvarları, tavan ve tabanlar, merdivenler, asansörler, sahanlıklar, koridorlar, çatılar, bacalar, yapının yukarıdakilerle benzer nitelikteki tamamlayıcı bölümleri.

Bu durumda deprem teminatı bakımından “ortak yerler” hem DASK hem de yangın sigortası kapsamında olabilecektir. Uygulamada “ortak yer sigortası” yapılırken o ortak yerler için DASK poliçesinin var olup olmadığı hususunun ne kadar araştırıldığı kuşkuludur. 

Günümüzde, kat maliklerince alınacak bir kararla anagayrimenkulün tamamı için sigorta güvencesi elde edilmesi yoluna pek gidilmemekte; her bağımsız bölüm maliki kendi bölümünü ayrı olarak sigorta ettirmektedir. Bir bağımsız bölümün sigorta ettirilmesi halinde, bu sigortanın aynı zamanda o bağımsız bölümün malikine ait sayılması gerektiği ölçüde ortak yerleri de kapsayıp kapsamayacağı açık değildir. Mesela, arsa payı %20 olan bir bağımsız bölüm için yaptırılan sigortanın, o bağımsız bölümün içinde bulunduğu anagayrimenkuldeki ortak yerlerin %20’si için de teminat sağlayıp sağlamayacağı duraksama yaratmaktadır. Uygulamada “ortak yerlerin sigortası” adı altında geniş kapsamlı ürünler mevcuttur. Bu sigortaların bazı temel özellikleri aşağıdaki gibi özetlenebilir: 

– Ortak yerlerin hangi tür bir yapıda bulunduklarına göre farklı prim uygulamaları olabilmektedir.

Sigorta ettiren “yönetici” veya “yönetim kurulu”; sigortalı ise KMK uyarınca sigortalı kıymetler üzerinde hak sahibi olan kat malikleri, intifa hakkı sahipleri, ortak alan yönetimi/yöneticisi ve varsa poliçe üzerinde gösterilmek kaydıyla bunların ipotek lehtarları olarak belirtilmektedir. 

Sigorta, “muhteviyat” olarak tanımlanan anagayrimenkuldeki bazı değerleri de kapsamaktadır. Muhteviyat tanımına aşağıda belirtilenler de dahil sayılmaktadır:  

• Demirbaşlar

• Elektronik Cihazlar

• Makine – Tesisat 

• Nakit Para ve Kıymetli Evrak 

Bundan başka, anagayrimenkuldeki reklam panoları/totemler ve camlar da sigorta teminatına dahil edilmektedir. Reklam panosu /totem deyimi esas olarak ortak yerlerdeki ışıklı / resimli / yazılı her türlü levha ve tabelaları ve bunların çerçeve, kaide ve aksamını; cam deyimi de  anagayrimenkule ait dış cephe camları, pencere camları, iç ve dış kapı camlarını, iç mekan bölümlendirme ve döşeme camları ve benzerlerini ifade etmektedir.  

Ortak yerler sigortasının kapsamı şudur: Bağımsız bölümlerin içinde bulunduğu yapı; bu yapıdaki veya anagayrimenkuldeki demirbaş, elektronik cihaz, makine tesisat, nakit para ve kıymetli evrak, reklam panosu/totem ve camlar yangın, yıldırım, infilak, sel su baskını, dahili su, sprinkler sızıntısı, izolasyon eksikliği, fırtına, yer kayması, duman, kar ağırlığı, kara taşıtları çarpması, hava taşıtları çarpması, grev, lokavt, kargaşalık, halk hareketleri, kötü niyetli hareketler ve terör, yangın ve infilak mali sorumluluğu, kira kaybı, muhteviyat hırsızlık, bina sabit tesisat hırsızlık, yakıt sızması gibi rizikolara karşı sigorta güvencesi atına alınmaktadır. Bunun yanında sigorta, enflasyona ve eksik sigortaya karşı da koruma sağlamaktadır. Deprem, deniz taşıtları çarpması, dolu, elektronik cihaz, portatif elektronik cihaz, makine kırılması, cam kırılması, nakit para ve kıymetli evrak, taşınan para, emniyeti suistimal, işveren sorumluluk, 3. şahıs sorumluluk, ferdi kaza ve taşınmaz mala bağlı hukuksal koruma teminatları da isteğe bağlı sigorta kapsamına dahil edilebilmektedir. 

http://www.sigortacigazetesi.com.tr/ortak-alanlara-sigorta-cozumu/

30 Temmuz 2018

27 Temmuz 2018

SAHTE POLİÇELER CAN YAKIYOR...

26 Temmuz 2018 tarihinde www.sigortamedya.com.tr internet sitesinde yayımlanan "Sahte poliçeler el yakıyor" başlıklı yazıyı ilginizi çekebileceğini düşünüyoruz...

Haksız kazanç elde etmek isteyen kötü niyetli kişilerin akla hayale gelmeyecek metotlarına sürekli rastlıyoruz...

Bunlardan biri de illegal poliçe düzenleyerek sigortalıyı kandıran soyguncular. Sigorta poliçelerini sahte evraklarla düzenleyen dolandırıcılar, orjinallerin birebir kopyasını çıkarıyor, poliçelerin üzerinde şirket logolarını bile kullanıyor. Tüm branşlarda sahte poliçeler ile karşılaşılıyor. Kasko, trafik, hayat, ferdi kaza, yangın, zorunlu deprem hatta sağlık gibi sigorta poliçelerinin sahteleriyle karşılaştığımız şu günlerde dolandırıcılar, sigorta işlemlerinin tamamlandığını söyleyerek birçok vatandaşın parasını çalıyor. Bununla birlikte ülkemizde bir yıldan kısa süreli ikamet etmek isteyen yabancı misafirlerin yaptırmakta zorunlu oldukları özel sağlık sigortasıyla ilgili sahte poliçelerde de ciddi bir artış söz konusu.



Poliçenizi mutlaka sorgulatın...

Peki, yaptırdığımız sigorta poliçesinin sahte olup olmadığını nasıl anlayacağız? Sahte poliçelerle ilgili sorularımızı yanıtlayan Sigorta Bilgi Merkezi (SBM) Genel Müdürü Murat Hakseven, “Sigortalılar, poliçe satın aldığında, poliçenin gerçekte var olup olmadığını e-devlet veya Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi’nin (SBM) web sitesi üzerinden sorgulayarak öğrenebilirler” diyor. “Sigortalılar, poliçe satın aldığında, web sitelerinden mevcut poliçe bilgilerine ulaşamıyorsa ilgili sigorta şirketine veya SBM’ye başvurmalıdır” uyarısında bulunan Hakseven şunlara dikkat çekti: “Vatandaş dilerse, Hazine Müsteşarlığı, Sigortacılık Genel Müdürlüğü’nün tüm sigorta talep ve şikâyetlerini takip ettiği platforma da şikâyet/talep kaydı bırakabilir. Ayrıca her türlü şüpheli durum, SBM/SİSEB’in web sayfasında (https://siseb.sbm.org.tr) yer alan sigorta suistimali bildirimi üzerinden ihbar edilebilmektedir.”

Sadece bir branşta değil

Dolandırıcıların tüm sigorta branşlarında sahte poliçeler düzenlediğine vurgu yapan Hakseven, “Sahte poliçelere kasko, trafik, hayat, sağlık, ferdi kaza ve yangın gibi her branşta rastlamak mümkün. Bununla birlikte ülkemizde bir yıldan kısa süreli ikâmet etmek isteyen yabancı misafirlerin yaptırmak zorunda oldukları özel sağlık sigortası ile ilgili sahte poliçelerde de ciddi bir artış söz konusu” şeklinde konuşuyor.

Nerelerden poliçe satın almalı?

Hakseven, “Sigortalılar kimlere itibar etmemeli, nerelerden poliçe satın almalı?” şeklindeki sorumuzu da şöyle yanıtladı: “Sigorta şirketleri, web sayfalarında tüm dağıtım kanallarını yayınlamaktadır. Sigortalı, poliçe satın almak istediğinde, işlem yapacağı ilgili aracı kurumunun gerçekte var olup olmadığını mutlaka kontrol etmelidir. E-devlet ve SBM’nin web sitesinde (aynı zamanda SBM’nin mobil uygulamasında) sigorta şirketlerinin tüm Türkiye’deki dağıtım kanallarının iletişim bilgileri yer almaktadır. Türkiye’deki tüm sigorta şirketleri ve tüm dağıtım kanalları Hazine Müsteşarlığı ve Türkiye Sigorta Birliği’nin kontrolünde faaliyet gösterir. Sigortacılık faaliyeti ile ilgili tüm işlemler (poliçe üretimi, hasar dosyası açılması, eksper atanması, hasar veya tazminat ödemesi gibi) SBM’de kayıt altında tutulur. Tüketici, karşılaştığı veya tanık olduğu tüm şüpheli durumlar için SBM/SİSEB’in web sitesi üzerinden (https://siseb.sbm.org.tr) suistimal bildiriminde bulunur.”

Poliçenizi mutlaka kontrol ettiriniz

Doğa Sigorta Hukuktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ali Ercan Kösoğlu, aracı kurumlardan satın alınan poliçelerde sigortalıya sahte nüshanın verilebildiğini söyledi. Özellikle trafik, kasko, yangın ve DASK branşlarında sahte poliçeler düzenlendiğini belirten Köseoğlu, “Bu konuda dikkat edilmesi gereken en önemli husus, sigorta alımının yetkili acenteler, sigorta şirket web siteleri, sigorta şirket veya acente çağrı merkezlerinden gerçekleştirilmesidir. Aracı kurumdan poliçe kestirilecek ise ilgili unvan ve numaranın sigorta şirketinin web sayfasındaki anlaşmalı kurum listesinden kontrol edilmesi gerekiyor. Primlerin toplamının (net prim + tüm vergiler = brüt prim olması) kontrol edilmeli. Genellikle silinen ve üzerinde oynanan prim hanesi sağa veya sola kaymış oluyor. Brüt prim toplamında hatalı rakam yazılıyor. TC kimlik numarası veya vergi kimlik numarası hatalı yazılabiliyor” uyarısında bulundu. Ülkeye oturma veya çalışmak için gelen yabancıların gerekli onay sürecinin bir parçası olan sağlık poliçelerinde artık sahteciliğe rastlanmadığını belirten Köseoğlu, şöyle konuştu: “Göç İdaresi’nin Nisan ayı itibariyle poliçeleri SAGMER’den sorgulaması sayesinde bu sahtecilik durumu engellenmiş oldu. Çünkü artık ikâmet izni almak ya da uzatmak için randevu alınırken sisteme poliçe numarası giriliyor ve SAGMER’de poliçenin doğruluğu ile aktifliği sorgulanıyor.”

‘Tanımadığınız kişilerden poliçe almayın’

Adasigortam Sigorta Aracılık Hizmetleri Genel Müdürü Yasemin Akgül, sahte poliçenin önüne geçmenin ilk şartının yabancı kişilerden poliçe satın alınmaması olduğunu söylüyor. “Sahteciliği önlemek adına poliçe satın alınan kurum ya da kuruluşlara ödeme yaparken parayı elden vermemek, banka hesabına havale etmek ve hesabın şahsi hesap değil şirket hesabı olduğundan emin olmak gerekiyor” diyen Akgül, “Tüketici, kredi kartıyla ödeme yapıyorsa sanal kart ya da düşük limitli kart kullanmasında fayda var. Poliçelerdeki acente bilgilerini kontrol etmek de bir diğer alınabilecek önlem” şeklinde konuşuyor. Dolandırılan birkaç kişiye denk geldiklerini söyleyen Akgül, “Bizi dolandırmak isteyen kişiler de oldu. Senelerin birikimi ve tecrübesi ile durumu fark edip gerekli önlemleri aldık. Aslında bu sahtekârlık konusunu iki şekilde incelemek gerekiyor: Birincisi nihai tüketicinin sahtekârlığa uğraması, diğeri ise acentenin ya da sigorta şirketinin sahtekârlığa uğraması. Piyasada sigorta dolandırıcılığı da azımsanmayacak boyutta. Kaza yaptıktan sonra aracına kasko yaptırmak isteyen mi dersiniz, hastalandıktan sonra sağlık sigortası yaptırıp sigorta şirketine ödetmek mi dersiniz… Şirketler ve acenteler önlem almak adına neler yapıyor? Bu konuda da gündem oluşturmakta fayda olacağını düşünüyorum” dedi.

http://www.sigortamedya.com.tr/sahte-policeler-can-yakiyor/

SOMPO KASKO

SOMPO ARAÇ KASKO SİGORTASI  Hayatınızda önemli bir yere sahip olan aracınızın başına gelebilecek beklenmedik kazaların sizi etkilemesine izi...