20 yıl sonra ne yapacaksınız planladınız mı?
Kaç yaşına kadar yaşayacaksınız? Muhtemelen babanızdan biraz daha, dedenizden çok çok daha uzun zaman!
E... güzel haber tabii. Çoğumuz 90’ı, 100’ü, hatta 110’u bazılarımız belki 120’yi göreceğiz.
Peki biz 60 yaşlarında ve hâlâ çakı gibi sağlıklıyken, önümüzde 40-50 yıl daha varken, dünya nasıl olacak? O ana kadar öğrendiklerimiz, eğitimimiz, tecrübemiz bir işe yarayacak mı?
Emeklilik kaç yıl sürecek?
Veya şöyle diyelim: Bizim kuşakta ve daha gençlerde hayatın neredeyse yarısı emeklilik olarak mı geçecek?
Devletler, bireysel emeklilik şirketleri, sigortacılar kara kara düşünmekteler. Bu evde oturup, emekli maaşı alıp televizyon seyreden “gençlerle” nasıl uğraşacaklar?
Evde oturmasalar, çalışkan, gayretli insanlar olsalar bile, ne iş yapacaklar?
İçinde bulunduğumuz seçim döneminde bütün partilerin bu konuya uyanması ve geleceğimizin en sonunda gündem olmasını alkışlıyorum. Şu da konuşulsun: Mesela 1980 doğumlu bir insan, veri analisti, yapay zekâ eğitmeni, robot teknisyeni, nanoteknoloji mühendisi olabilecek mi? Olamayacaksa ne yapacak?
Şimdi icra ettiğimiz mesleklerin bir kısmı 10 yıl içinde arzuhalcilik, kalaycılık, seyyar fotoğrafçılık, nalbantlık, hallaçlık gibi tedavülden kalkacak mı? Uzayan hayatlarda, her şey bu kadar hızlı değişirken, 60’lı yaşlardaki (ki 60’lar artık yeni 40’lar deniyor) insanlar hem kendi ev ekonomileri, hem ülke için nasıl verimli olabilecekler?
Önünde daha 30-40 yıl olan, eli ayağı tutan biri, bütün gün evde bilmece çözerek kendisi dâhil kime, nasıl faydalı olabilir?
Eski toplumlarda olgun yaşların bilgeliğinden faydalanılırdı. Bu insanların emeklilik sonrası öğretmenlik, eğitmenlik yapması için şimdiden özel programlar planlanamaz mı?
Bankacı bankacılık, hukukçu hukuk, tedavülden kalkmış bir meslek sahibi bile en azından bildiği yabancı dili, matematiği, el becerisini, mesleğin tarihini öğretemez mi?
Yetişmiş olgun iş gücü, tecrübesiyle topluma ve özellikle eğitime faydalı olamaz mı?
Aslına bakarsanız şu an önceliğimiz olan hikâye, hepimizin geleceğinin kalitesi, tamamen yeni nesillerin eğitimine bağlıdır!
Yeni bilgi, yeni yöntem, yeni meslekler elbette anahtar kelimelerdir. Ama bunlar için mesela her şekilde yabancı dil gerekliyken, 60 yaşın üstünde kaç emekli potansiyel yabancı dil öğretmeni evlerinde pinekliyor olacak?
Ya ev kadınları?
Çocukları artık liseye-üniversiteye başlamış, ODTÜ’lü, Boğaziçili, ülkenin en iyi imkânlarıyla eğitim görmüş, ya hiç çalışmamış ya çocuklardan sonra iş hayatını bırakmış o kadar çok kadın tanıyorum ki... Şu anki öğretmen kalitesine bakarsak, bu insanların evde farklı yemek tarifi denemesine izin verecek lüksümüz yok!
Bu beyin ve birikimleri eğitim öğretim kadrolarına katmanın bir yolu olmalı!
Geleceğe yatırım yaparken sadece yastık altındaki dövizleri değil, yastık altında atıl duran yetişmiş beyin ve iş gücünü de derhal sisteme sokmanın bir formülünü bulmalıyız.
Paniklemeye başlayalım!
Artık dün bile çok geç !
30 Mayıs 2018
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/gulse-birsel/gelecek-icin-paniklemeye-baslayalim-mi-40851954
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder