31 Mart 2018

BİREYSEL SİBER GÜVENLİK SİGORTASINDA YENİ TEMİNAT

31 Ekim 2017 itibariyle yürürlüğe alınan ve büyük ilgi gören Bireysel Siber Güvenlik Sigortası ürünümüzün sunduğu koruma ve hizmet paketini, siz sigortalılarımızdan gelen geri bildirimler çerçevesinde yeni teminatlar ve hizmetler ekleyerek yeniledik.  

Ürünümüze 03 Nisan 2018 tarihi itibariyle eklenen yeni teminat ve hizmetin detayları aşağıda sıralanmaktadır.

1. Kişisel Şifre Çalınması Teminatı

Bu teminat çerçevesinde sigortalılarımızın banka internet şubesi, diğer finansal kurumlara ait internet hesapları, kredi veya banka kartları ve mobil bankacılık hesaplarına ulaşmak için kullanmakta oldukları kişisel şifrelerinin teknolojik yöntemlerle çalınması veya "ödül kazandınız" gibi ifadelerle telefonda/​​sosyal medya üzerinde rızaları dahilinde öğrenilmesi ve söz konusu şifreler kullanılarak yapılacak internet alışverişleri veya sigortalılarımızın banka hesabından para çekilmesi ve benzeri durumlarda ilgili banka veya finansal kurum tarafından karşılanmayan ekonomik kayıplar, talep başına ve poliçe süresince toplam 2.000 TL limit çerçevesinde tazmin edilmektedir.



2.Bilgisayar Asistans Hizmeti

Kişisel bilgisayarlarında (Masaüstü bilgisayar, Laptop) yaşayacakları her türlü teknik sorunun çözümü için 0850 744 0 744 numaralı telefon hattımızın ilgili menü adımlarından bize ulaşan sigortalılarımıza kişisel bilgisayar teknik destek hizmeti sağlanacaktır.

Ayrıntılı bilgi için:
http://bizbize.com.tr/urunler/bireysel-siber-guvenlik-sigortasi_324.html

30 Mart 2018

CEP TELEFONU & SİBER SUÇLULAR

Siber suçluların telefonlara sızmak için kullandıkları 12 yöntem...

Global antivirüs kuruluşu ESET araştırmacılarına göre siber suçlular, kafa karıştıran sosyal mühendislik yöntemlerinin yanı sıra zararlı yazılım tespitini engellemeye çalışan karmaşık teknik kodlar uyguluyorlar.

Araştırmacılar zararlı yazılımları analiz edebilmek için yeni yöntemler ararken, siber suçlular da dijital aygıtları özellikle de telefonları ele geçirmenin sürekli yeni yollarını arıyorlar. ESET uzmanları, son dönemde görülen 12 sızma yöntemini mercek altına aldı.

1. Google Play Store'daki uygulamaların kullanılması
Resmi Google mağazasında kötü amaçlı yazılımlara her zaman rastlanabilir. Siber suçlular için kötü amaçlı uygulamalarını gerçek uygulamaların satıldığı ortamlara gizlice sokmak, çok daha fazla potansiyel kurbana ulaşarak daha fazla etkiye sahip olabilecekleri ve bunu neredeyse garanti altına alabilecekleri büyük bir zaferdir.

2. Planlanan uygulama sürüm tarihlerinden yararlanmak
Siber suç dünyasında yaygın bir yol olan zararlı yazılımı, bir uygulama ya da oyun versiyonuymuş gibi gösterme yöntemi, aniden popülerlik kazanan, yayınlanma tarihi belirlenmiş ya da bazı ülkelerde satışa sunulmayan uygulamaları esas almaktadır. Örneğin zararlı yazılımlar Pokémon GO, Prisma ve Dubsmash ile dünya çapında yüz binlerce noktaya yayıldılar.

3. Tapjacking yöntemi ve paylaşımlı pencereler
Tapjacking, iki ekranlı sahte bir uygulama görüntüleyerek kullanıcının ekran görüntülerini yakalamayı amaçlayan bir tekniktir. Bu nedenle kurbanlar, gördükleri uygulamaya tıkladıklarına inanıyorlar; ancak aslında görünmez olan gizli uygulamalara da dokunuyorlar. Android'de kimlik hırsızlığı için casus yazılımlarda yaygın olarak kullanılan bir başka benzer strateji ise, yer paylaşımlı pencerelerdir. Bu aldatmacada kötü amaçlı yazılım, kullanıcının kullandığı uygulamayı sürekli olarak izler ve belirli bir meşru uygulamaya rastladığında, meşru uygulama gibi görünen ve kullanıcıdan kimlik bilgileri isteyen kendi iletişim kutularını görüntüler.

4. Sistem uygulamaları arasında kamuflaj
Şimdiye kadar kötü amaçlı kodun bir cihazda saklanmasının en kolay yolu, bir sistem uygulaması şeklinde konumlanarak bunu fark edilmeden olabildiğince sürdürmekti. Yükleme bittiğinde uygulama simgesini silmeye veya sistem uygulamalarının adlarını, paketlerini, simgelerini ve diğer popüler uygulamaları bir aygıtın güvenliğini aşmak amacıyla kullanmak, Adobe Flash Player ile kimlik bilgilerini çalmak amacıyla ortaya çıkan bankacılık truva atınınkine benzer stratejilerdir.

5. Yönetici izinlerini talep etmek için sistem ve güvenlik uygulamalarını taklit etmek
Android, uygulama izinlerini sınırlayacak şekilde yapılandırıldığından, kötü amaçlı kodların çoğunun, işlevselliklerini doğru bir şekilde uygulayabilmek için yönetici izinleri talep etmesi gerekir. Ve bu izni vermek kötü amaçlı yazılımı kaldırmayı daha da zorlaştırır.

6. Gerçek verileri taklit eden güvenlik sertifikaları kullanmak
Bir APK'nın imzalanması için kullanılan güvenlik sertifikası, bir uygulamanın değiştirilip değiştirilmediğini belirlemek için de kullanılabilir. Çoğu siber suçlu, bir sertifika vermek için genel metin dizgileri kullanırken, birçoğu ise geliştiricinin kullandığı verilere karşılık gelen veriyi feda etme yoluna giderek, bu kontrolleri gerçekleştiren kullanıcıların kafalarını daha çok karıştırmayı başarıyor.

7. Aynı koddaki çoklu işlevler
Mobil dünyada son yıllarda giderek artan bir trend, farklı türdeki kötü amaçlı yazılımların tek bir uygulamayla birleştirilmesidir. Bunun bir örneği olan LokiBot; bir aygıttan bilgi çalmak için mümkün olduğunca uzun süre fark edilmeden arka planda çalışan bir bankacılık truva atıdır. Ancak kullanıcı, programı silmek-kaldırmak için yönetici izinlerini kaldırmaya çalışırsa, uygulama ransomware özelliğini etkinleştirerek aygıttaki dosyaları şifreler.

8. Gizli uygulamalar
Kopyalama ve yükleme araçlarının kullanımı, yani başka bir APK'nın içine kötü amaçlı kod gömmek veya internetten indirmek, kötü amaçlı mobil kod yazarları tarafından da evrensel olarak kullanılan bir stratejidir. Google Bouncer olarak da bilinen uygulama (şimdi Google Play Protect olarak yeniden adlandırıldı), siber suçluların resmi mağazaya kötü amaçlı yazılım yükleme imkanını zorlaştırdığından saldırganlar bu tür davranışları kontrol etmeyi seçtiler ve işe de yaradı.

9. Çoklu programlama dilleri ve uçucu kod
Yeni çoklu platform geliştirme sistemleri ve yeni programlama dilleri her zaman ortaya çıkıyor. Kötü amaçlı yazılım analizcisini yanıltmak için Xamarin ile uygulamalar tasarlama veya kötü amaçlı komutları yürütmek için Lua kodunu kullanma gibi yöntemlerle farklı dilleri ve geliştirme ortamlarını birleştirmekten daha iyi bir yol düşünülemez. Bu strateji, yürütülebilir dosyanın nihai mimarisini değiştirir ve karmaşıklık seviyelerini artırır.

10. Sinerjik kötü amaçlı yazılım
Bir örneğin analizini karmaşıklaştırmanın bir alternatifi, kötü amaçlı işlevselliği birbiriyle etkileşime girebilen bir dizi uygulamaya bölmektir. Bu şekilde, her uygulama bir izinler ve kötü niyetli işlevsellik alt kümesine sahip olur ve bunlar daha sonra başka bir amacı yerine getirmek için birbirleriyle etkileşirler. Dahası, analistlerin kötü amaçlı yazılımın gerçek işlevini anlamaları için, tüm bireysel uygulamalara, bir yapbozun parçalarıymış gibi erişebilmeleri gereklidir.

11. Gizli kanallar ve yeni iletişim mekanizmaları
Bir C&C sunucusu veya diğer kötü amaçlı uygulamalar ile iletişim kurmak için, kötü amaçlı yazılımların bilgi aktarması gereklidir. Bu, geleneksel açık kanallar veya gizli kanallar (kişiselleştirilmiş iletişim protokolleri, parlaklık yoğunluğu, uyku modu kilitleri, CPU kullanımı, bellekteki boş alan, ses veya titreşim seviyeleri ve hızölçerler) yoluyla yapılabilir. Ayrıca son aylarda siber suçluların, Twitter hesaplarını kullanarak komutları göndermek amacıyla kullandığı Twitoor gibi C&C iletilerini aktarmak için sosyal ağları nasıl kullandıklarını gördük.

12. Diğer anti-analiz teknikleri
Diğer kaçırma teknikleri arasında paketleme, anti-emülasyon, hata ayıklama, şifreleme ve gizleme kullanımı Android tabanlı zararlı yazılımlarda çok yaygındır. Bu türden koruma mekanizmalarının etrafından dolaşmak için, belki de Frida gibi uygulamalar yoluyla birtakım fonksiyonların kullanılması mümkündür. MobSF gibi, bu denetimleri varsayılan olarak atlatmaya çalışan analiz ortamlarını kullanmak da mümkündür. Bunlar bazı anti-emülasyon teknikleri içerir; örneğin Inspeckage gibi düz metin dizelerinin anahtarlar yoluyla şifrelenmeden önce veya sonra görülebileceği şeyler ya da AppMon gibi uygulamalar.

Kaynak: Siber suçluların telefonlara sızmak için kullandıkları 12 yöntem 

29 Mart 2018

PROMİL...

Promil...
Latince “pro mille” kelimesinden gelmekte ve binde bir anlamına gelmektedir.
1 lt (1000 ml) kanda kaç gram alkol olduğunu ifade etmek için kullanılır. Kandaki alkolün promil değeri kişinin cinsiyeti, boyu, kilosu, ne kadar içildiği, içkinin içildiği sürenin üzerinden ne kadar geçtiği gibi özelliklere göre değişir. Ayrıca bir çok içkide bulunan alkol oranı birbirinden farklıdır.

Ülkemizde yasal sınır 0.5 promil olarak belirlenmiştir. Alkolün vücuttan atılması 48 ile 72 saat arasında değişmektedir. Alkol alındığı andan 1 saat sonra vücuttan atılmaya başlar. Kişiye göre değişiklik göstemesiyle birlikte her saat yaklaşık 0.1 promil vücuttan atılır.
Kadınlar alkolden erkeklere göre daha fazla etkilenir. Çünkü midelerindeki Alcoholdehydrogenase(ADH) aktivitesi erkeklere göre daha düşüktür.  Ayrıca yemekle birlikte alınan alkolün kişiyi etkilemesi daha yavaş gerçekleşir çünkü midede emilim, ince bağırsaktakinden daha yavaştır.
Bilinenin aksine kahve içilmesi alkolün etkisini AZALTMAZ! Alkol alındıktan sonra refleksler, muhakame yeteneği ve sürücülük becerileri azalır, kendine güven duygusu artar. Bu yüzden alkollü iken araç kullanmak sizi ve karşınızdakileri TEHLİKEYE SOKAR.
http://www.hesapsorgula.com/kandaki-alkol-duzeyi-hesaplama

TÜRKİYE SİGORTA BİRLİĞİ'NDEN 2017 YILI DEĞERLENDİRMESİ

Türkiye Sigorta Birliği’nin (TSB) düzenlediği, sektörün 2017 yılına ilişkin sonuçlarının ve gelecek dönem beklentilerinin değerlendirildiği basın toplantısında, Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Can Akın Çağlar sigortanın işlevlerine değinerek “Bugününü koruyamayan toplumlar geleceğe güvenle bakamaz” dedi.

Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Can Akın Çağlar, sektörün 2017 sonu itibariyle prim üretiminin geçen yılın aynı dönemine kıyasla %15 artışla 46.5 milyar TL olarak gerçekleştiğini ifade ederek, sektörün ekonomiye 119 milyar lira fon sağladığını ve 8.2 milyon konuta, 17.5 milyon araca, 1.5 milyon işletmeye teminat verdiğini ayrıca 2.7 milyon kişiye de sağlık teminatı sağladığını vurguladı. Sektörün tazminat ödemelerine de değinen Çağlar, geçen yıl sektörün toplam 28.4 milyar lira tazminat ödediğini belirterek bunun günde, 112 milyon lira ödemeye tekabül ettiğini ifade etti.

Başkan Çağlar sözlerine sektör gündemindeki Zorunlu Trafik Sigortası ile ilgili son gelişmeleri aktararak devam etti. Çağlar, 2017 yılında prim üretiminin bir önceki yılın aynı dönemine göre %11 azaldığını, poliçe sayısının ise %6 artışla 17.5 milyona çıktığını söyledi. 2017 yılında trafik branşında sektörün elde ettiği her 100 lira için 118.4 lira hasar, 10 lira acente komisyonu ve 6 lira iletme gideri olmak üzere toplamda yaklaşık 134.4 lira ödediklerini belirtti.



Bireysel emeklilik sistemi (BES) ve otomatik katılımdaki güncel verilere de değinen Başkan Çağlar, 14 yılda BES’te 6.9 milyon kişiye, OKS’de ise bir yılda 3.4 milyon kişiye ulaşıldığını paylaşarak, 2017 yılında OKS dahil BES’te katılımcı sayısının 10.3 milyona, fon büyüklüğünün de devlet katkısı dahil 79.6 milyar liraya ulaştığını ifade etti. Fon getirilerine de değinen Çağlar, bireysel emeklik sisteminin on yılda enflasyonun ortalamada 2 puan üzerinde ve 2017 yılında ise 3.2 puan üzerinde getiri sağladığını belirtti.

Otomatik katılım sistemi ile ilgili olarak Birlik tarafından yaptırılan araştırmanın detaylarını da paylaşan Başkan Çağlar, araştırma sonuçlarının devlet katkısının sistemin en çok bilinen özelliği olduğunu ortaya koyduğunu ve sistemden çıkanların yaklaşık yarısının geçmişte yaşanan olumsuz tecrübelerin etkisi ile sisteme olan güvensizliği gerekçe olarak gösterdiklerini vurgulayarak bu itibarla hükümetin Bireysel Emeklik Sistemini kurgularken katılımcıların kendi hesaplarını şeffaf bir şekilde görüp, yönetebilecekleri şekilde kurguladığını bu nedenle de oldukça güvenli olduğunu, devletin gözetimi ve denetimi altında bulunduğunu ifade etti.

Sektördeki yeni alanlara da değinen Başkan Can Akın Çağlar, katılım sigortacılığının mevzuat altyapısının oluşması ile birlikte gelişeceğini, bu kapsamda sunulan ürünlerin çeşitleneceğini böylelikle toplumda sigorta kapsayıcılığının artacağını belirtti. Kefalet ve alacak sigortalarının da gündemlerinde olduğunu belirten Çağlar, kefalet sigortası ile bankaların teminat mektubu ile icra ettikleri işlevin sigortacılık sektörüne de tanınmış olduğunu böylelikle finansal erişimin şirketler nezdinde daha da kolaylaşacağını, alacak sigortasının ise özellikle KOBİ’ler için finansal koruma sağlamak adına büyük fırsat olduğunu ifade etti. Devletin sağlık sektöründeki yükünü azaltmada önemli bir fonksiyon icra etmesini bekledikleri “Tamamlayıcı Sağlık Sigortası”nın hızlı bir büyüme kaydettiğinin altının çizen Çağlar, son dört yılda tamamlayıcı sağlık poliçesine sahip kişi sayısının 64 binden 676 bin kişiye ulaştığını ifade ederek tamamlayıcı sağlık sigortasının özel sağlık poliçesine ulaşamayan kişiler için önemli bir fırsat olduğunu vurguladı.

Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Çağlar sigorta bilincinin ve sigortalılık oranının arttırılmasının insanımız ve ülkemiz adına önemini vurgulayarak basın toplantısını sonlandırdı.

27 Mart 2018

http://www.sigortacigazetesi.com.tr/tsbden-2017-degerlendirmesi/
x

26 Mart 2018

Asansörler için zorunlu sigorta geliyor

Binalardaki asansörler, zorunlu sigorta kapsamına alınacak. Sadece bina sahipleri değil, asansörlerin bakım, onarım ve montajını yapan kurum ve kuruluşlar da zorunlu sigorta yaptıracak.
Bugün için Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’deki toplam asansör sayısı 477 binin üzerinde. Bunların 90 bine yakını yapılan denetimlerde tehlikeli olarak bulundu. Asansörlerde uygunsuzluk oranı ise yüzde 30’un üzerinde. Bu tablo, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nı harekete geçirdi. Bakanlık şimdilerde, asansör kazaları nedeniyle meydana gelecek bedeni zararlara karşı zorunlu sigorta hazırlığında.
Buna göre, bina sahipleri ya da apartman yöneticileri, asansör kazalarına karşı zorunlu sigorta yaptıracak. Yaptırılacak sorumluluk sigortası, asansör kazası sonucu vefat ya da sakatlık halinde devreye girecek ve ölenlerin yakınlarına vefat tazminatı, sakat kalanlara da sakatlık tazminatı sigortadan ödenecek. Ayrıca kaza nedeniyle oluşacak sağlık giderleri de sigorta teminatı içinde olacak. Bakanlığın asansör kazalarına karşı önlem olarak hazırladığı çalışma, sadece bina sahiplerine ya da apartman yöneticilerine yönelik değil; asansörlerin periyodik bakımını, montajını ve tamirini yapan kurumlar da ayrıca sorumluluk sigortası yaptıracak. Sigortacılar, asansörlerin bakım ve montaj işini yapan şirketlere yönelik sigortanın sektörün görüşüne açıldığını, ancak kazalara karşı yaptırılacak olan sorumluluk sigortasının henüz taslak aşamasında olduğunu söyledi.
Uzmanlar, Asansör Bakım ve İşletme Yönetmeliğine göre, asansörlerde periyodik kontrol ve muayene yapan yetkili kurumların mesleki sorumluluk sigortasını yaptırması gerektiğine, hatta sigortası olmayan kuruluşların yetkisinin belediyeler tarafından durdurulacağının yönetmelikte yer aldığına dikkat çekerek, ancak çoğu kurumun sigorta yaptırmadığını söylüyor.
http://www.sigortagundem.com/haber/asansorler-icin-zorunlu-sigorta-geliyor/1290332#ixzz5AssXszpi
26 Mart 2018

25 Mart 2018

NE DÖNÜŞEBİLDİK, NE DE SİGORTALANDIK

Uzmanlardan arka arkaya Marmara Denizi’nde, 7 büyüklüğünde deprem olacağı uyarısı geliyor. Kentsel dönüşüm ile depreme dayanıklı binalar yapıp, önce can güvenliğini sonra da binaları sigortalayıp mal güvenliğini sağlayacaktık. 10 yılda hem dönüşemedik, hem de konutların yüzde 48’ini sigortalatabildik.
Bir süredir deprem senaryolarını konuşmaya başladık. İşin ilginci, genelde bu senaryoları, her deprem sonrası birkaç gün konuşur, unuturduk; ta ki, bir sonraki depreme kadar. Şimdi ise deprem olmadan konuşuyoruz. Demek ki, iş ciddi.  Son Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener de açıkladı. Öyle bir açıklamaydı ki, yeri belli, büyüklüğü belli. Yer, Marmara Denizi; büyüklük, en az 7 şiddetinde. Hatta sonrasında, tsunami ihtimali bile yüksek. Açıklamasında, “Gittikçe sona yaklaşıyoruz” diyen Özener, beklenen depremin Marmara’da yıkıma ve can kayıplarına yol açacağını da söyledi.
Peki, hazırlıklı mıyız? İşte, kritik soru bu. Depreme hazırlığı, binaları yıkıp, yerine yenisini yapmak olarak algılıyoruz ama onu da beceremiyoruz. 10 yıla yakındır kentsel dönüşümü konuşuyoruz, bir arpa boyu yol alamadık. Kimse alınmasın ama sekiz yılda, bir Fikirtepe’yi bile dönüştüremedik, kriz çıktı. Neden? Kentsel dönüşüm, oldu ‘rantsal dönüşüm’ de ondan. Müteahhit daha çok para kazanma, ev sahipleri de bir verdiklerini iki alma derdinde. Vatandaşın binası dökülüyor, küçük bir depremde bina çökecek, belki de canından olacak; halen 100 metrekare 200’e çıkar mı, bir daire yerine iki daire alır mıyım derdinde.

ZORUNLU DEPREM SİGORTASI
Depreme hazırlık sadece bina yıkıp, yenisini yapmak değil. Söylendiği gibi işin bir de yıkım boyutu var. Burada da devreye sigorta giriyor. Türkiye’de toplam 24 milyon konut var. Bunun 5 milyonu 2011 yılından sonra, deprem yönetmeliğine uygun yapılmış. Asıl sorun, 99 depremi öncesi yapılan binalarda ki, dönüşüm de bunun için önemli. 99 depremi öncesindeki toplam konut stoğumuz 12 milyona yakın. Bu konutların ne kadarının depreme dayanıklı olduğu bilinmiyor; tahminlere göre 7 milyon konut riskli. İstanbul’da ise depreme dayanıksız konut sayısının 1 milyona yakın olduğu tahmin ediliyor.

Marmara depremi sonrası, Doğal Afet Sigortaları Kurumu’nu (DASK) kurup, zorunlu deprem sigortasını başlattık. Amaç, depremin yol açacağı maddi kaybı karşılamaktı. Asıl amaç ise, kentsel dönüşüm ile depreme dayanıklı binalar yapıp, önce can güvenliğini sonra da o binaları sigortalayıp, mal güvenliğini sağlamaktı. Aradan 17 yıl geçti; bugün sigortalanabilir 17,5 milyon konuttan yüzde 48’i, yani 8,4 milyonu, sigortalandı. Bardağın dolu tarafını görmek istersek, konutların yarıya yakını depreme karşı sigortalı deyip, bunu da başarı olarak nitelendirebiliriz. Boş tarafını görmek istersek konutların yarısı depreme karşı sigortasız deriz. Ben ise farklı bir bakış açısı getireceğim.

8.4 MİLYON KONUT SİGORTALI
Tapu işlemlerinde, elektrik ve su aboneliğinde, bankadan konut kredisi kullanıldığında sigorta zorunlu. Yoksa; elektrik ve su bağlatamıyorsunuz, konut alım-satımı yapamıyorsunuz. Sadece geçen yıl 1,4 milyon konut alınıp satılmış. Bu da 1,4 milyon sigorta, zorunlu yapılmış anlamına geliyor. 8.4 milyon deprem sigortasının, 3 milyonu bankalar tarafından verilen krediyle yapılıyor. Bunun üzerine kabaca 500 bin konutun da kiralanıp, elektrik ve su aboneliklerinin yenilendiğini katarsak; sigortalı konut sayısının yarısının zorunluluktan kaynaklandığını söyleyebiliriz. İşin ilginci, zorunlu olarak yapılan sigortaların yarıya yakını, bir yıl sonra poliçenin süresi dolduğunda yenilenmiyor. Her yıl bu böyle devam ediyor; 3-4 milyon konut zorunlu sigortalanıyor, bir yıl sonra yarısı devam etmiyor. Ne mi demek istiyorum? 17 yılda halen bilinç oturmadı diyorum. Sigortayı bir nedenden zorunlu yaptırıyor, zorunluluk hali geçtikten sonra devam etmiyoruz. Az kişi, ‘deprem olur da evsiz kalırım, sigortayı yaptırayım’ diyor. Çoğunluğun yıllardır bahanesi aynı; ya ‘benim evim kayalık zemin üzerinde’ ya ‘birinci derece deprem bölgesinde değilim’ veya da ‘büyük depremde ne ben kalırım ne sigorta kalır, boş ver gitsin’. Sözün özü, uzmanlar, ‘sona yaklaşıyoruz’ diye bağırıyor, biz halen yüz metrekarenin, ikiyüz metrekarenin pazarlığındayız. ‘Madem yıkıp yenisini yapmıyorsun; bari sigortayı yaptır’ diyoruz, ona da masraf gözüyle bakıyoruz.

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/noyan-dogan/ne-donusebildik-ne-de-sigortalandik-40776624

24 Mart 2018

DEPREM RİSKİNDE DEĞİŞİM

Türkiye'de 46 ilde deprem riski azaldı, 6 ilde arttı...
22 yıl sonra değişen "Türkiye Deprem Tehlike Haritası" ile "en tehlikeli alanlar" yüzde 42’den yüzde 17’ye düştü. Haritaya göre 46 ilde tehlike azaldı, 6 ilde arttı. AFAD yetkilileri, deprem riski artan ve azalan o illeri açıkladı.

Gazete Habertürk'ten Esra Nehir'in aktardığına göre; yeni haritada 46 ilde deprem tehlikesi azalırken, 6 ilde yükseldi. Eski haritada Türkiye topraklarının yüzde 42’si “en tehlikeli” kategoride tanımlanıyordu. Yeni haritada bu oran yüzde 17’ye düştü. 1996 yılında hazırlanan haritada binaların yüzde 44’ü “tehlikeli alanlar”da yer alırken, bu oran yüzde 26 olarak güncellendi. AFAD Yönetimi Başkanı Mehmet Güllüoğlu, “Yerin altı değişmedi ama fay hatlarını daha yakından tanımaya başladık” dedi."İstanbul'un güneyine dikkat"



Eski haritanın herhangi bir kente ilişkin genel tahmini ortaya koyduğunu belirterek, artık semt semt, hatta noktasal olarak tespit yapılabildiğini vurgulayan Güllüoğlu, “Örneğin, Manisa’nın tamamı eskiden en tehlikeli olarak kabul edilen 1. bölgede yer alırken yeni haritada artık renk geçişleri var. 
Deprem haritasının değişmesi sadece haritanın değişmesi anlamına gelmiyor, aynı zamanda inşaatlarda kullanılan binlerce parametrenin de değişmesi demek. Her bir parametrenin bir karşılığı var, bir maliyeti var. İstanbul’da fay hattı Marmara Denizi’nden geçiyor. Özellikle güneyindeki bölge tehlikeli. İstanbul’un güneyindeki binaların daha dayanıklı yapılması gerekiyor” diye konuştu.
Güllüoğlu, zemininde kayma ve sıvılaşma tespiti yapılan Topkapı Sarayı’yla ilgili olarak ise “O yarıklar deprem kaynaklı değil ama bugüne kadar ayakta kaldı diye bundan sonra da ayakta kalır diye kimse garanti veremez” ifadesini kullandı. 
Sitenin ilk 12 saatte 5 milyon tık aldığını, 800 bin kişinin sorgulama yaptığını kaydeden Güllüoğlu, birkaç hafta içinde siteye girişlerin e-Devlet’te olduğu gibi üyelik yoluyla yapılacağını dile getirdi. Gülloğlu, “Farkındalığı artırmak istiyoruz. ‘Oturduğunuz evin deprem sigortası var mı, güvenli bir bina mı, belediyenin imar planına uygun mu, siz bireysel olarak hazır mısınız?’ Vatandaşa bu soruları sordurtmak istiyoruz” dedi. 
Güllüoğlu, haritadaki değişikliklerin, deprem riski yükselen illerdeki inşaat maliyetlerinde artışa neden olacağına dikkat çekerek, “Depremden kaynaklı inşaat maliyetlerini artıracak. Betonarme taşıyıcı sistem denilen yapının maliyetinde yüzde 2’den yüzde 5’e kadar artış bekliyoruz” diye konuştu.

"Fay hattı değil teknoloji değişti"
Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ ise yeni haritada deprem riskindeki düşüşleri teknolojinin gelişmesine bağlayarak, “Fay hattında değişiklik yok, teknoloji değişti. Yer altındaki sismik riski daha iyi şekilde ayırabilecek durumdayız. Yeni harita hazırlanırken zemin yapısını da göz önünde bulundurduk. Deprem sorgulama sistemi vatandaşı bilinçlendirerek kentsel dönüşüm konusunda duyarlılık kazandıracaktır. Yeni harita inşaat maliyetlerini değiştirebilir. Deprem bölgesi çıkarsa o bölgenin rayiç bedelleri düşebilir tabi. Genel olarak konut fiyatlarını olumlu etkiler” ifadesini kullandı.

"Silivri'de tehlike arttı"
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Ercan: Harita eksik ve yetersiz. Deprem tehlike haritası değil deprem davranış haritası çıkarılmalı. Emekli Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Erdik: Benzerleri arasında en iyisi. En son teknoloji ve bilgilerle hazırlanmış çok kıymetli bir haritadır. Avrupa ile de beraber çalıştık, onların da haritalarını alıp, onun üzerine ilaveler yaptık ama onun da üzerinde. Yeni harita ile belirsizliklerin azaldı. İstanbul için 1999 depreminden sonra ana Marmara fayının konumu daha iyi belirlendi, tehlike değerlendirmeleri de ona göre yapıldı.Haritanın 4-5 yılda bir revize edilmesi gerekebilir. İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okan Tüysüz: MTA diri fay hatlarını 2011 yılında güncelledi. Deprem tehlike haritasının güncellenme gereği çıkmıştı. 22 yıl sonra güncellendi, geç kalındı ama mevcut bilgilere göre doğru ve iyi bir harita. Eskiden fayın Marmara denizinin içinden dümdüz gittiği düşünülüyordu, bu değişti. Fayın yeri net olarak belirlendi. Buna paralel olarak da Avrupa yakasında özellikle Silivri civarında tehlike arttı.Anadolu yakasında ise tehlike azaldı.

Kaynak: Türkiye'de 46 ilde deprem riski azaldı, 6 ilde arttı 
https://www.sigortadetay.com/turkiyede-46-ilde-deprem-riski-azaldi-6-ilde-artti-783h.htm

21 Mart 2018

Sürücüsüz araçlarda ölümlü ilk kazayı Uber yaptı

Mobil uygulama aracılığıyla taksicilik hizmeti veren Uber'in sürücüsüz araçlarından biri, ABD'de karşıdan karşıya geçen bir bisikletlinin ölümüne neden oldu. Uber, ölümlü kaza sonrası sürücüsüz araç testlerini askıya aldı. Bu kaza aynı zamanda sürücüsüz araçların yaptığı ilk ölümlü kaza oldu.



ABD’nin Arizona eyaletinin Tempe kentinde sürücüsüz araç testlerine devam eden Uber, bisikletiyle karşıdan karşıya bir kadına çarparak ölümüne neden oldu. Söz konusu kadının karşıdan karşıya geçerken yaya şeridinin dışında olduğu bilgisine yer verilen açıklamada, olayın geçtiği eyalette yayaların karşıdan karşıya geçerken araçların yol vermesi gerektiğine dair bir kuralın olduğu da belirtildi. Buna karşın polis şefi, sürücüsüz olsun ya da olmasın bu kazadan kaçmanın zor olduğunu, hayatını kaybeden kadının karanlık bir bölgeden yola atladığını söyleyerek sorunun başka bir boyutuna işaret etti. Öte yandan Uber, sürücüsüz araç testlerini durdurma kararı aldı.
Sigorta, teknoloji ve taşımacılık sektörlerini ilgilendiren bu kazanın ardından Uber deneme sürüşlerini durdururken sorumluluğun kimde olduğuna dair tartışma tekrar gündeme geldi. Insurance Journal’da yer alan habere göre, Uber’in içinde bulunan güvenlik pilotu, sürücüsüz araç teknolojisi tedarikçisine ve Uber şirketine dava açılacak. Dava sonucu, sorumluluğun kimde olduğuna dair emsal karar olacak. Ayrıca hukuk uzmanlarına göre, bu dava sürücüsüz araç üreten şirketlerin kendilerini korumak için nasıl sigortalanmaları gerektiği konusunda yol gösterici olacak.
Olayın sürücüsüz araçların sebep olduğu ilk ölümlü kaza olması tazminat konusunu gündeme getirdi. Sürücüsüz araçlar bundan önce de kaza yapmış, ancak tazminat konusu genellikle şirket ile yaralı arasında anlaşmaya varılarak, gizli bir şekilde sonuçlandırılmıştı. İlk kez kamu önünde devam edecek olan tazminat davasıyla ilgili Uber tarafından yapılan açıklamada olayın tam olarak aydınlığa kovuşturulması için polisle işbirliği içinde hareket edildiğinin altı çizildi.
http://www.sigortacigazetesi.com.tr/surucusuz-araclarda-ilk-olumlu-kazayi-uber-yapti/

19 Mart 2018

SİGORTA PUANI

TSB Başkanı Çağlar’dan sigorta puanı açıklaması...
Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkanı Can Akın Çağlar, sigortalılar için puanlama sistemi üzerinde çalıştıklarını açıkladı. Yürüttükleri projeler noktasında özellikle istatistikle çalışan bir endüstri olduklarını ifade eden Çağlar, "Yine tıpkı kredi notu gibi sigortalı için bir sigorta puanlama projesinin de tasarım aşamasındayız” dedi.
İstatistikle çalışan bir sektör olduklarını ve veri kalitesinin artırılmasına yönelik bir projeye de başladıklarını söyleyen TSB Başkanı Can Akın Çağlar, “Yine tıpkı kredi notu gibi sigortalı için bir sigorta puanlama projesinin de tasarım aşamasındayız. Tabii güncel konulara yönelik yapılan bu çalışmaların yanı sıra sigortacılığın gelişmesi ve ekonomideki öneminin ve derinliğinin artırılmasına yönelik çalışmalarımıza da devam ediyoruz” dedi.


 
TSB Başkanı Can Akın Çağlar, Milliyet gazetesinden Kadife Şahin‘in sorularını yanıtladı:
 
– Gündeminizde neler var?
Birlik olarak en önemli önceliğimiz sektörümüzün ekonomimizdeki hak ettiği yerini alması, gerçek potansiyelini göstermesi. Düzenleyici otoriteden 2018’de trafik tarifesine en az enflasyon kadar zam yapılmasını, havuz dışı araç grupları ve basamaklarda serbest tarifeye geçilmesini, genel şartlarda maliyet artırıcı düzenlemelerin yapılmamasını, eşdeğer parçanın desteklenmesini ve değer kaybı sorununun çözülmesini talep ettik.
 
Bireysel emeklik tarafında ise işveren katkısının cüzi ve tedrici olarak sağlanmaya başlanmasını, 1.000 TL başlangıç devlet katkısının nemalandırılmasını, portföy yönetiminde yüzde 40 kuralının kaldırılmasını ve 18 yaş altındaki küçüklerin de sisteme katılmasını talep ettik.
 
– Trafik sigortasında durum ne?
Zorunlu trafik sigortası son 11 yıldır zarar ederek şirketlerin mali bünyelerini tehdit eder bir konuma geldi. Tavan prim uygulaması ile belirlenen primler ile mevcut sektör ortalama primleri karşılaştırıldığında tüm araç grupları ve tüm basamaklarda ortalama primde yüzde 25 azalma gerçekleşmiş. Bunun sektöre dönemsel etkisi yaklaşık 2.3 milyar TL zarar.
 
Bunun sürdürülebilir olmadığı çok net belli olduğu için bu sıkıntıları Hazine Müsteşarlığımıza ilettik. Başbakan Yardımcımıza da bu sıkıntıları arz ettik. Trafik branşında karlılık hedeflemiyoruz. Şirketlerimizin özkaynaklarını eritmeyecek ve en azından trafik kazaları ve yargı tarafında attığımız yapısal adımların etkisini görene kadar şirketlerimizin bilançolarını koruyacak iyileştirmeler bekledik. Bir rahatlama sağlandı ve yeni açılımlar da gelecek.
 
Aylık prim artışı yüzde 1.5’a geldi, tavan tarifeye yüzde 5’lik bir zam yapıldı. Bir yüzde 5’lik zam daha konuşuluyor. SGK’ya prim devrinde indirim olacak. Geçiş döneminde daha az özkaynak erozyonu yaratacak bir noktaya geldik.
 
– Bu yılki beklentiniz nedir?
2017’nin en önemli gelişmeleri arasında Otomatik Katılım vardı. 2017’de yürürlüğe giren kanunla 45 yaşını doldurmamış çalışanlar otomatik olarak Bireysel Emeklilik Sistemi’ne dahil edilmeye başlandı. Toplamda 9 milyon çalışanın dahil olduğu sistemde 21 Şubat 2018 tarihi itibarıyla 4 milyon katılımcıyla 2.2 milyar TL fon büyüklüğüne ulaşıldı.
 
Ekonomik faaliyetlerin devamlılığı açısından için son derece kritik alacak sigortasının yaygınlaştırılması, kefalet sigortasının bankacılıkta karşılığı olan teminat mektupları ile aynı işlevde kullanılabilmesi sektörümüze ivme kazandırır. Faizsiz finans sistemi ve katılım sigortacılığının geliştirilmesine yönelik çalışmalarımız da 2018’de üzerinde duracağımız diğer bir alan.
 
Dini hassasiyetleri nedeniyle sigortadan uzak duran vatandaşlarımızı İslami finansa uygun ürünlerle teminat altına alınmasını sağlamak amacıyla katılım sigortacılığına ilişkin çalışmaları çok önemsiyoruz.
 
– Ekonomik büyümedeki payınız nedir?
Türkiye ekonomisi dünyadaki en büyük 17’nci ekonomiyken, sigortacılık sektörünün sıralamadaki yeri 38’dir.Sigorta sektörü ülke ekonomisinin genel durumuna uygun bir noktada değil. Hedefimiz hâlihazırda finans sektöründe yaklaşık % 5 olan sigortacılığın ve bireysel emekliliğin payının daha da yukarılara taşınması.
 
http://www.sigortacigazetesi.com.tr/tsb-baskani-caglardan-sigorta-puani-aciklamasi/
19 Mart 2018

18 Mart 2018

ORTAK YAŞAM ALANLARI SİGORTASI

Anadolu Sigorta, site ve apartman gibi toplu yaşam alanlarında gerçekleşecek riskler ile buralardaki yöneticilerin sorumluluklarını da içeren geniş kapsamlı “Site/Apartman Yönetimi Ortak Alan Paket Sigortası”nı sigortalıların hizmetine sundu.

Anadolu Sigorta, sitelerin ve apartmanların ortak kullanım alanları için hazırladığı Site/Apartman Yönetimi Ortak Alan Paket Sigortası’nın kapsamını daha da genişleterek müşterileriyle buluşturuyor. Bu poliçe ile ortak yaşam alanları ve bu alanlarda bulunan demirbaşlar, elektronik cihazlar, makine-tesisatlar, nakit para ve kıymetli evrak ile cam, reklam panosu, totem gibi kıymetler; yangından depreme, sel-su baskınından doluya, elektronik cihaz arızalarından makine kırılması hasarlarına, cam kırılmasından, hırsızlığa kadar pek çok riske karşı tek bir poliçe ile teminat altına alınıyor.

Yangın’dan fırtınaya tüm risklere güvence veriyoruz
Ayrıca, kapsamı bu ürüne özel olarak belirlenen yönetici sorumluluk, site yönetiminde çalışanların sorumluluğu, yangın mali sorumluluk, taşınan para hırsızlığı ve çalışanlar tarafından yapılacak emniyeti suiistimal gibi teminatlar da poliçede yer alıyor.
Konuyla ilgili açıklama yapan Anadolu Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Levent Sönmez: “Şehirleşme ve modernleşmeyle birlikte kalabalık nüfusları barındıran sitelerin de sayısı hızla artıyor. Bu siteler ve apartmanlar her gün yangından fırtına ve doluya, hırsızlıktan sel-su baskınına kadar sayısız riskle karşı karşıya kalıyor. Toplu yaşam alanları için geliştirdiğimiz Site/Apartman Yönetimi Ortak Alan Paket Sigortası” ile tüm bu risklere karşı güvence verirken, apartman ve site yöneticilerinin sorumlulukları, üçüncü şahıslara olan sorumluluklar, taşınan para, işveren sorumluluk, emniyeti suiistimal, elektronik cihaz, makine kırılması, cam kırılması gibi pek çok riski de tek bir poliçe ile teminat altına alıyoruz” dedi.
http://www.sigortamedya.com.tr/ortak-yasam-alanlari-anadolu-sigorta-guvencesinde/

YILDIZI PARLAYAN MESLEK - SİGORTA HAKEMLİĞİ

Sigortalı ile sigorta şirketi arasındaki uyuşmazlıkları çözen sigorta hakemliği, son yılların gözde mesleği. Bağımsız çalışıyorlar ve baktıkları uyuşmazlık dosyaları üzerinden ücretlerini alıyorlar. Sigorta hakemi olmak ise hiç de kolay değil.

İşte, sigorta şirketi ile tüketici arasındaki uyuşmazlığı inceleyip, çözüme kavuşturan kişilere sigorta hakemi deniyor ve sigorta hakemlerini Sigorta Tahkim Komisyonu görevlendiriyor. Sigorta hakemleri, uyuşmazlıkları inceliyor, taraflarla görüşüyor ve en geç 4 ay içinde dosyayı ya sigortalı ya da sigorta şirketi lehine sonuçlandırıyor. Hakemlerin verdiği kararların hukuki bağlayıcılığı bulunuyor ve belirli bir limite kadar olan anlaşmazlıklarda sigorta hakeminin verdiği karar yargıya taşınamıyor. Sigortalı da sigorta şirketi de hakemin kararına itiraz edip, mahkemeye başvuramıyor. Sigorta hakemlerinde aranan şartlardan tutun da kimlerin hakem olup olamayacağı Hazine Müsteşarlığı’nın alanına giriyor.

ŞARTLARI AĞIR

Gelelim sigorta hakemi olmanın şartlarına. Birinci şart, sigorta hukukunda en az 5 yıl, sigortacılıkta ise en az 10 yıl deneyim sahibi olmak. Başvuracakların deneyim süreleri içinde yaptıkları işin niteliği ve niceliği de önemli. Akademisyenlerin sigorta hakemliği için yeterli sayılıp sayılmaması ise sigortacılıkla ilgili çalışmaları ve yayınları göz önüne alınarak değerlendiriliyor. Bu kapsamda; sigorta acentesinden ve şirketlerin muhasebe, tahsilat, Ar-Ge, istatistik bölümlerinde çalışanlar, yönetim kurulu üyeliği yapanlar, savcı ceza hakimi gibi sigorta hukuku ile bağlantılı olmayan diğer hukuk alanlarında uzmanlaşmış kişiler, sigorta şirketlerine danışmanlık hizmeti verenler ve sigortacılığa kesintisiz 5 yıl ve üzeri ara veren kişiler sigorta hakemliğine başvuramıyor.



Gerekli şartları yerine getirenler Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuruyor. İncemelerden sonra Sigortacılık Eğitim Merkezi (SEGEM) tarafından sınava tabi tutuluyor. Şu bilgiyi de vereyim, sigorta hakemleri, Sigorta Tahkim Komisyonu’nun çatısı altında maaşlı çalışan elemanlar değiller; bağımsız kişiler ve Tahkim Komisyonu’nun verdiği dosyalara bakıyorlar. Ne zaman sigorta hakemi belgesi verileceği, sınavların ne zaman olacağı konularını ise Hazine, Sigorta Tahkim Komisyonu belirleyip, duyuruyor. 

171 HAKEM VAR

Bugün Sigorta Tahkim Komisyonu’na bağlı 171 hakem çalışıyor. 2017’nin başında bu sayı 168’di. Sadece 2017’de sigorta hakemleri 83 bine yakın dosyaya bakmış. Sigorta hakemlerinin geliri dosya sayısı üzerinden aldıkları ücretten oluşuyor. Dosya başına 250 TL ücret alıyorlar. Tahkim Komisyonu’na gelen başvurular her geçen yıl artıyor ve sigorta hakemi sayısı da yetersiz kalıyor. Önümüzdeki aylarda yeni hakem alımları başlayacak.
Sigorta hakemliği son yıllarda yıldızı parlayan bir meslek. Önce, sigorta hakemliği nedir kısaca değineyim. Sigortalı ile sigorta şirketi arasındaki uyuşmazlıkların, mahkemelere gitmeden kısa sürede ve daha az masrafla çözülmesi amacıyla 2010’da Sigorta Tahkim Komisyonu kuruldu. Bu çerçevede sigortadan hasarını alamayan ya da eksik aldığına inanan tüketiciler, Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuruyor.

http://www.hurriyet.com.tr/ik-yeni-ekonomi/yildizi-parlayan-meslek-sigorta-hakemligi-40767101

Yeni Değer Teminatı & Allianz Sigorta

Yeni satın aldığınız sıfır km aracınızın  ilk tescil tarihinden itibaren geçecek bir yıllık süre içerisinde, meydana gelecek tam ziya (pert)...