08 Şubat 2017

DEPREM VE SİGORTA

Çanakkale’de deprem sigortalı konut oranı yüzde 57

Çanakkale'de üst üste yaşanan depremler, zorunlu deprem sigortasına yönelik bilinç düzeyini yeniden gündeme getirdi.
Merkez üssü Çanakkale'nin Ayvacık ilçesi olan 5,3 ve 5,2 büyüklüğünde iki depremin ve ardından devam eden sarsıntıların yaşanması bölge halkında tedirginliğe neden oldu. Meydana gelen depremler Türkiye'deki zorunlu deprem sigortasına yönelik bilinç düzeyini yeniden gündeme taşıdı.


Her 10 evden dördü sigortalı

Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK), Çanakkale'de yaşanan depremlerin ardından bir açıklama yayınladı. Açıklamada bölge halkına geçmiş olsun dilekleri iletilirken, peşpeşe gelen depremlerin can kaybına neden olmamasının en büyük teselli olduğu vurgulandı. Açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Türkiye gibi deprem kuşağında yer alan bölgelerde depremle mücadele konusu büyük önem taşıyor. Bu aşamada depreme dayanıklı binaların yanı sıra binanın deprem sigortasının bulunması da bir o kadar önemli. Türkiye özelinde baktığımızda zorunlu deprem sigortası bilinci giderek artarken hâlâ istenilen seviyelere gelinmiş değil. 17 Ağustos 1999 depremi öncesinde Türkiye'de yalnızca 500 bin civarında deprem teminatlı konut varken, bugün bu sayı 7,7 milyona yaklaşmış durumda. Her 10 evden sadece dördü sigortalı. Halihazırda zorunlu deprem sigortası poliçe adedini 10 milyona çıkarma hedefimiz bulunuyor. DASK olarak başlıca hedefimiz depreme hazırlıklı olma ve sigortalılık bilincini artırarak sistemimizdeki konutların tamamını zorunlu deprem sigortası güvencesi altına almak. DASK olarak kâr amacı gütmeyen ve faaliyetlerinin merkezine bilinçlendirmeyi almış bir kurumuz. Dolayısıyla toplumun farklı kesimlerine yönelik, çok çeşitli mecraları kullanarak, hem ulusal hem de yerel ölçekte pek çok bilinçlendirme ve tanıtım projesini hayata geçiriyoruz.”


Sigortalılık oranında Marmara Bölgesi ilk sırada

DASK'ın paylaştığı verilere göre, yürürlükteki deprem sigortası poliçelerinin dağılımında sigortalı konut oranının en yüksek olduğu bölgenin Marmara Bölgesi olduğu (yüzde 53) görülüyor. Marmara Bölgesi'ni, yüzde 43 ile İç Anadolu, yüzde 41'le Ege, yüzde 36 ile Akdeniz, yüzde 35'le Karadeniz, yüzde 33'le Doğu Anadolu ve yüzde 31'le Güney Doğu Anadolu bölgeleri takip ediyor.


Hasarı azaltmak ve yaşam düzenine dönmek için en etkin yöntem

6-7 Şubat'taki depremlerin merkez üssünün bulunduğu Çanakkale'de 72 binden fazla konutun (yüzde 57 sigortalılık oranı) deprem sigortası bulunuyor. Zorunlu deprem sigortası, deprem ve deprem sonucu meydana gelen yangın, infilak, tsunami ve yer kaymasının doğrudan sebep olabileceği maddi zararları, poliçede belirtilen teminatlar kapsamında karşılıyor. Tamamen ya da kısmi olarak zarar görmüş olsa dahi konutları deprem karşısında teminat altına alan zorunlu deprem sigortası, depremin evlere verdiği maddi hasarları en aza indirmek ve konut sahiplerini yeniden normal yaşamlarına döndürebilmek için en önemli yöntem olarak kullanılıyor.


DASK dünyaya örnek oldu

Zorunlu deprem sigortasını sunan DASK, poliçe adedi, reasürans programı büyüklüğü, sigorta yaygınlık oranı, fon büyüklüğü ve teknolojik altyapı gibi özellikleriyle doğal afet havuzları açısından diğer ülkeler nezdinde bir model olarak kabul ediliyor. Son yıllarda başta Pakistan, İran, Güney Kore, Kazakistan gibi ülkeler olmak üzere birçok ülke ve bölge DASK'ı araştırarak kendi bölgelerine uyarlama çalışmaları yürütüyor.



http://www.sigortagundem.com/haber/canakkalede-deprem-sigortali-konut-orani-yuzde-57/1166696#ixzz4Y7rT6jXE

06 Şubat 2017

HİTLER'İN TELEFONU SATILIK...

Tarihin en kötü adamı olarak gösterilen Hitler’in tüm korkunç emirlerini vermek için kullandığı, dünyanın “en karanlık” telefonu, sigorta masrafı nedeniyle açık artırma ile satılacak.



Adolf Hitler’in nereye giderse yanında götürdüğü ve tüm kötü emirlerini verdiği telefon açık artırma ile satılacak. Telefon, Maryland’de Alexander Historical Auctions tarafından açık artırmaya sunulacak. Telefonun 200 bin ile 300 bin dolar arasında bir fiyata satılacağı tahmin ediliyor.

Açık artırma evinin sahibi Panagopulos, şu anda telefonun sahibi olan Ranaulf Rayner’in sigorta masraflarının yüksek olmasından dolayı telefonu saklamaya niyeti olmadığını açıkladı.

Antika telefon, 1977 yılında ölen Tuğgeneral Sir Ralph Rayner’in Hitler’in sığınağından alındı ve oğlu Ranulf’a teslim edildi. Açık artırma listesine göre, telefon Rayner’a Rus subayları tarafından verildi: “Şehre giren ve Rus olmayan ilk savaş galibi kişi Rayner, ilk olarak Chancellery’e gitti ve burada Rus görevliler ona bir tur teklif etti. Hitler’in şahsi konutuna girdiklerinde, Rayner’e Eva Braun’un telefonu hediye edildi, ancak Rayner hediyeyi nazikçe geri çevirdi, sebep olarak ise en sevdiği rengin kırmızı olduğunu söyledi. Bunun üzerine Rus görevliler ona kırmızı telefonu verdi, Hitler’in telefonunu.”

Anlatılana göre telefonun kendine has korkunç bir hikayesi var: “Tarihteki en kötü adamın sayısız masumu yok etmek, yüz binlerce kilometre karelik araziyi mahvetmek ve sonunda kendi ülkesini ve halkını yerin dibine sokmak için kullandığı telefondan daha etkili bir kalıntı bulmak imkansızdır …” Söylentiye göre Hitler bu telefonu sanki bir cep telefonu gibi nereye giderse beraberinde götürüyordu. Rayner, bu uğursuz antikanın bir müze tarafından elinden alınmasını umuyor.

Haberler.com
http://www.sigortamedya.com.tr/hitlerin-telefonunu-sigorta-masrafindan-dolayi-elinden-cikartacak/

30 Ocak 2017

GRUP SAĞLIK POLİÇELERİ TAMAMLAYICI SAĞLIĞA AKTARILIYOR

Tamamlayıcı sağlıkta grup sözleşmeleri bir yılda 62 binden 217 bine fırladı....
Geleneksel sağlık sigortasındaki grup sözleşmeleri ise 949 binden 665 bine geriledi...





2012 yılında adını duymaya başladığımız “Tamamlayıcı Sağlık Sigortası”na ilgi her geçen gün artıyor. Tamamlayıcı sağlık poliçesi adedi 2016 yılı sonunda toplamda 643 bini aşarken, 2015 yılına göre artış oranı yüzde 100’e yaklaştı. Söz konusu adet içinde en önemli değişim ise şirketlerin çalışanlarına yaptığı özel sağlık sigortası poliçesinden hızla tamamlayıcı sağlık poliçesine dönmesinde görüldü. Tamamlayıcı sağlık grup poliçe adedi 5 yılda 217 bini aştı.



Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi’nin düzenli yayınladığı SAGMER istatistiklerine göre özel sağlık sigortası poliçe sayısının son 6 yılda 1.5 milyon ile 2 milyon arasında bir seyir izlediği gözleniyor. 2012 yılında 1 milyon 552 bin olan özel sağlık sigortası poliçe sayısı 2015 yılında 1 milyon 981 bine tırmanırken, geride bıraktığımız yıl poliçe sayısının 1 milyon 772 bine gerilediği görüldü.

SAGMER istatistiklerine göre, söz konusu branş içinde yer alan seyahat sağlık poliçesi adedi ise 2016 yılında 2 milyon 218 bini aştı. Söz konusu branşta 2012 yılında poliçe sahibi 1 milyon 116 bin seviyesindeydi.



Tamamlayıcı sağlık poliçesi 643 bin aştı
2012 yılında hayatımıza giren tamamlayıcı sağlık ise sektörün yüzünü güldürüyor. 2012 yılında 133 bin seviyesinde olan poliçe sayısı 2013 yılında 200 bini aşarken, 2015 yılında 371 bine ulaştı. Tamamlayıcı sağlığa yatırım yapan şirket sayısının hızla artması söz konusu ürüne olan talebi hızla artırırken, bunun meyveleri ise 2016 yılında alınmaya başladı ve poliçe sayısı 2015 yılına göre yüzde 100’e yakın oranda artarak 643 bini aştı.

Tamamlayıcı sağlık poliçesindeki artış, sağlık poliçeleri içinde yer alan acil sağlık poliçelerine olan ilgiyi ise azalttı. 2012 yılında 219 bin seviyesinde olan acil sağlık poliçesi sayısı 2016 yılında 51 bin seviyesine geriledi.

Grup poliçelerde hızlı büyüme
Sağlık sigortalarında 2016 yılı sonundaki toplam 1 milyon 772 bin poliçeye,  grup ve ferdi yapıda bakıldığında önemli bir değişim gözlerden kaçmıyor. Söz konusu ürünün 5 yıllık seyrine bakıldığında 2012 yılında grup poliçe adedi 872 bin, ferdi poliçe adedi ise 681 bin seviyelerinde bulunurken, bu durumun 2016 yılında ferdi poliçe tarafında arttığı görüldü. 2016 yılında sağlık sigortası grup poliçe adedi 665 bin, ferdi poliçe adedi de 1 milyon 107 bin oldu.

Tamamlayıcı sağlık ürünlerinde ise tablo tam tersi bir hareket izliyor. Özellikle grup sağlık sigortası poliçesini şirketler çalışanları için kullanırken, söz konusu poliçelerin maliyetlerini düşünen şirketlerin  tamamlayıcı sağlık ürünlerinin piyasaya çıkmasıyla daha uygun maliyetlerdeki bu poliçeleri çalışanlarına yaptırmaya başladığı görüldü. 2012 yılında grup poliçenin olmadığı tamamlayıcı sağlıkta 2016 yılında 217 bin 282 adetlik bir poliçe sayısına ulaşılmasının bunun bir göstergesi oldu.

Yakup Sayar
yakup@sigortacigazetesi.com.tr
30 Ocak 2017
http://www.sigortacigazetesi.com.tr/grup-policeleri-tamamlayici-saglika-donuyor/

EŞ DEĞER PARÇA

Sigortada orijinal parça şartı dönemi bitti....

Araç kaza yaptığında artık orijinale eş değer, yerli üretim yedek parça da kullanılabilecek. Uygulamanın sigorta primlerini ucuzlatması bekleniyor.

Hürriyet Gazetesi yazarı Noyan Doğan 30 Ocak 2017 tarihli yazısında, sigortada eş değer parça kullanımını kaleme aldı. 

İşte Doğan’ın yazısı: Geçen hafta yürürlüğe giren torba kanun ile sigortacılar, hasarlı araçların onarımında orijinal yedek parça kullanmak zorunda kalmayacak, eş değer ya da ömrünü tamamlamış araçlardan elde edilen parça kullanabilecek. Yeni uygulama, trafik sigortası primlerine de olumlu yansıyacak.


Sigorta şirketleri, hasarlı araçların onarımında orijinal parça yerine eş değer parça kullanabilecek. Geçtiğimiz hafta yürürlüğe giren, Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, bir başka adıyla Torba Kanun ile trafik sigortasında önemli bir düzenleme yapıldı. Buna göre, sigorta şirketleri, hasarlı araçların onarımında orijinal yedek parça kullanmak zorunda kalmayacak, sertifikalı eş değer parça kullanabilecek.

Böylece ithal yedek parçalara yüklü paralar ödenmeyecek, yerli üretim desteklenecek ve en önemlisi trafik sigortasının primleri dövizdeki artışlardan etkilenmeyecek. İşin aslını isterseniz, bu konu iki seneye yakındır gündemde. Hatırlayacaksınız, 2015'in başlarında Hazine, trafik sigortasının genel şartlarını baştan sona değiştirdi ve sigortacılara, hasarlı araçların onarımında eş değer parça kullanma imkanı tanıdı. Ancak o dönem, başta Türkiye Barolar Birliği olmak üzere bazı kesimler genel şartların iptali için Danıştay'da dava açtı. Yaklaşık 1.5 yıl aradan sonra Danıştay, 2016'nın kasım ayında, eş değer parça kullanım uygulamasını durdurdu.

FİYATA ETKİSİ OLACAK MI?

Bunun üzerine Hazine, hasarlı araçların onarımında trafik sigortası genel şartlarındaki hükümlerin uygulanmasına yönelik maddeyi Torba Kanuna ekletti. Ekletti; çünkü Danıştay'ın iptal kararı, sigortacıların maliyetlerini yüzde 17 artıracak, bu da sigortacılara 1 milyar liralık ek maliyet getirecek, bu maliyet de trafik sigortasının fiyatına yansıyacak, primde yüzde 17'lik artış yaratacaktı. İşte o kanun, geçtiğimiz hafta uygulamaya girdi. Böylece, sigortacılara, kanunla eş değer parça kullanım hakkı tanındı, iki yıla yakındır süren tartışma da son buldu.

ŞİMDİ NE OLACAK?

Hasar halinde, hasar gören parçanın onarımı mümkün değilse eş değer parça ya da ömrünü tamamlamış araçlardan elde edilen orijinal parça ile değişimine imkân yok ise orijinali ile değiştirilecek. Kaza tarihine göre model yılından itibaren 3 yılı geçmeyen araçlarda hasar gören parça, onarımı mümkün değilse öncelikle orijinali ile değiştirilecek, orijinal parçanın bulunmaması durumunda eş değer ya da ömrünü tamamlamış araçlardan elde edilen orijinal parça ile değiştirilecek. Model yılından itibaren 3 yılı geçmeyen motorlu araçta hasar gören parçanın orijinal olmadığı durumda eş değer veya ömrünü tamamlamış araçlardan elde edilen orijinal parça ile değişim yapılacak.

ORİJİNAL PARÇA MI EŞ DEĞER PARÇA MI?

Hasarlı araçların onarımında ağırlıklı iki çeşit parça kullanılıyor. Biri, ithal edilen ve üreticinin markasının, logosunun basılı olduğu orijinal parça. Diğeri ise, üreticinin, orijinal parçanın aynısını bir başka ülkede patentle ürettirip, marka ve logosunu basmadığı eş değer parça. Eş değer parça Türkiye'de, yerli üreticiler tarafından patentle ve standartlara uygun üretilip, sertifikalı olarak pazara sunuluyor. Sigorta şirketleri bu parçaları kullanıyor. Orijinal parçanın fiyatı 100 lira, eş değer parçanın ise 60 lira. Kaldı ki, sigorta şirketleri uygulamada, 0-3 yaş arası araçlarda ve aracın mekanik parçalarında eş değer parça kullanmıyor. Onarımda en çok kullanılan tampon, far, çamurluk, kapı gibi parçalarda kullanıyorlar.

DANIŞTAY, YÜRÜTMEYİ DURDURMUŞTU

1 Haziran 2015'te uygulamaya giren trafik sigortası genel şartları, hasarlı araçların onarımında orijinal yedek parça yerine eş değer parça kullanımına izin verince; araç kiralama şirketlerinden, sivil toplum kuruluşlarına kadar birçok kesim uygulamanın iptali için Danıştay'da dava açtı. Danıştay'da bu konuda açılan dava sayısı ise on altı. Geçen yılın kasım ayında Danıştay, eş değer parça kullanımına ilişkin yürütmeyi durdurma kararı aldı. Yaklaşık 2 aydır da sigortacılar, hasarlı araçların onarımında hem eş değer hem de hasarlı ya da ömrünü tamamlamış araçlardan elde edilen yedek parçaları kullanamıyor; sadece orijinal parça kullanabiliyordu. Kanunun çıkması ile birlikte sigortacıların eş değer parça kullanımının önü açıldığı gibi Danıştay'ın vermiş olduğu yürütmeyi durdurma kararı da hükmünü yitirdi.

http://www.sozcu.com.tr/2017/ekonomi/sigortada-es-deger-parca-donemi-basladi-1649831/

29 Ocak 2017

6.2 milyon araç SİGORTASIZ...

Trafikte 6.2 milyon araç kanunen zorunlu olmasına rağmen sigortasız dolaşıyor. Olası kazalarda hem ölenlerin yakınları ile sakat kalanlar mağdur olacak, hem de sigortasız 6.2 milyon sürücü milyonlarca lira tazminatı cepten ödeyecek.

HEP diyordum, trafik sigortasında süren fiyat tartışmasının sonuçları ağır olacak diye; maalesef beklenen oldu ve zorunlu olmasına rağmen trafikte sigortasız araç sayısı yüzde 30’a kadar yükseldi. TÜİK’in son açıkladığı verilere göre 2016’nın kasım ayında trafikteki toplam araç sayısı 21 milyonun biraz üzerinde. Aynı dönemde trafik sigortası yaptıran araç sayısı 14.7 milyon. Sigortasız araç sayısı ise 6.2 milyon ki, bu da araçların yüzde 30’nun sigortasız trafikte dolaştığı anlamına geliyor. Rakamlara bakıldığında da son üç yılda, sigortasız araç sayısının yüzde 26’dan, yüzde 30’a çıktığı görülüyor. Aralık verileri açıklandığında bu oranın biraz daha artması bekleniyor. 


TOPLUMSAL SORUN OLUR
Kimilerine bu artış pek bir şey ifade etmeyebilir. O zaman şöyle anlatayım. Trafik sigortası, sürücülerin, trafikte başkalarına verecekleri hem bedeni (ölüm, sakatlık) hem de maddi zararlara karşı yaptırılıyor. Kusurlu ya da kusursuz hiç fark etmez, sürücü, bir ya da birkaç kişinin ölümüne neden olursa, ölenlerin yakınları mağdur olmasın diye trafik sigortası var. O nedenle zorunlu; o nedenle de sigortanın yaptırılmaması diye bir durum söz konusu değil. Ne mi, demek istiyorum? Normal şartlarda trafikte sigortasız araç olmaması gerekirken, aksine sayı artıyor; yüzde 30’lara kadar da çıkmış durumda diyorum ve ekliyorum, bu bir felaket. Neden mi? Olası kazalarda hem ölenlerin yakınları mağdur olacak, hem de sigortasız 6.2 milyon sürücünün başı yanacak. Yanacak, çünkü milyonlarca lira tazminatı cepten ödemek zorunda kalacak.

Peki, neden bu hale gelindi? Son iki yılda trafik sigortası primlerindeki yüzde 80, hatta yüzde 100’e varan artışlar ve bu artışa tüketicinin sigorta yaptırmayarak gösterdiği tepki başlıca neden ama bana göre sadece bu da değil. Nitekim 2016’nın ortalarından itibaren trafik primleri düşüyor. Geçen senenin mart, nisan, mayıs aylarında ortalama fiyat 680 liralardayken, aralık ayında 620 liraya kadar geriledi. Yüzde 10’luk bir düşüş söz konusu ki, kimi şirketlerin indirimi yüzde 15’lerin de üzerinde. Evet, trafikte eski 150-200 liralık fiyatlar yok, olmayacak da. 

MOTOSİKLETLER SİGORTASIZ
Bana göre sigortasız araç sayısının artmasının bir nedeni de bazı kesimlerin, sürekli olarak trafik priminin yüksekliğini gündeme getirip, fiyatların eski seviyelere ineceği yönünde bir algı yaratması. Öyle ki, bu kesimler, kimi zaman ‘devlet fiyata müdahale etsin’ çağrısında bulunuyor, kimi zaman da sigorta şirketlerine, ‘fiyatı yarı yarıya indirim’ baskısı yapıyor. Hal böyle olunca da bazı sürücüler, fiyatı yüksek bulup, tepki olsun diye sigortayı yaptırmıyor; bazıları da ‘fiyatlar nasıl olsa düşecek, yüksek prim ödemeyeyim, düşsün öyle yaptırırım’ diyerek, yaptırmıyor.

Sonuç, bugün 6.2 milyon sürücü sigortasız trafikte dolaşıyor. Gelelim, sigorta yaptırmayanların kim olduğuna. 2016 Kasım ayı itibariyle 11.2 milyon otomobilden, 1 milyon 175 bini sigortasız. Otomobillerde sigortasızlık oranı yüzde 10’lar seviyesinde. Sigortasızlık oranı en yüksek kesim ise motosikletler. 3 milyon motosikletten 2 milyonunun sigortası yok. Yani, motosikletlerin yüzde 67’si trafikte sigortasız dolaşıyor. Sigortasızlığın yaygın olduğu bir diğer kesim ise otobüsler; 220.4 bin otobüsten 61 bini, yani yüzde 28’e yakını sigortasız. Aynı şekilde minibüslerde de sigortasızlık oranı yüzde 22’lere yakın.

Sigortasızlığın bedeli 1650 lira

TRAFİKTE sigortasız dolaşan 6.2 milyon sürücünün olası bir kazada başına nelerin geleceğini anlatayım. Eğer kazada, bir ya da birkaç kişinin ölümüne neden olursanız, sigortanız olmadığından devreye Güvence Hesabı giriyor ve kazada ölenlerin yakınlarına tazminat ödemesi yapıyor. 2017’de sigortanın teminat limitleri arttığından, bugün için bu rakam, kişi başına 330 bin lira. Kazada, iki kişinin ölümüne neden olduysanız, Güvence Hesabı, 660 bin liraya kadar bu tazminatı ödüyor. Sonra da dönüp, önce sizden talep ediyor, ödemezseniz de hukuk yoluyla alıyor. Kaza başına sigortadan ödenecek en yüksek rakam ise 1 milyon 650 bin lira. Tabii aynı kazada sigortanız olmadığı için tarafların size açacağı maddi tazminat taleplerini hesaba bile katmıyorum. Özetlersek; sigortasız olarak karıştığınız kazanın büyüklüğüne göre cebinizden en düşük 330 bin lira en yüksek de 1.650 bin lira ödeyeceksiniz demektir. Bundan da kaçış yok. Sigortasızlığın bir de diğer boyutu var. Kanunen yasak olduğundan, polise yakalanırsanız, hem 97 liraya yakın ceza kesilecek hem de aracınız bağlanacak. Geri alabilmeniz için de sigorta yaptırmanız gerekiyor. Sigortayı zamanında yaptırmadığınız için sigortacılar size en yüksek primi (sür prim) uygulayacak. Bu da şu anlama geliyor ki, sigortayı zamanında yaptırsaydınız ödeyeceğiniz prim 600-700 lirayken, şimdi 3-4 bin lira ödemek zorunda kalacaksınız.

http://www.hurriyet.com.tr/6-2-milyon-arac-sigortasiz-40343368

GÜVENCE HESABI

Kara Yolları Zorunlu Trafik sigortası olmayan bir aracın yaptığı kazada, zarar gören 3'üncü kişilerin ölümleri durumunda tazminat ödenen kişi sayısı, geçen yıl 31.159'a ulaşırken, yapılan ödeme tutarı da 312 milyon lirayı aştı


Trafik sigortası olmayan bir aracın yaptığı kazada zarar gören 3'üncü kişilerin ölümleri durumunda mirasçılarına, sakatlık veya iş göremezlik durumunda ise kendilerine tazminat ödeyen Güvence Hesabı'ndan yararlananların sayısı 2016 yılında 31 bini, tazminat ödemesi tutarı da 312 milyon lirayı geçti.

Güvence Hesabı verilerinden derlenen bilgilere göre, trafik kazalarında meydana gelen yaralanma, sakat kalma ve ölüm gibi hallerde mağdur vatandaşların zararını karşılamak için kurulan hesaptan 2015 yılında 14 bin 708 dosya sahibine 156 milyon 828 bin 132 liralık ödeme yapıldı.
Söz konusu rakam 2016'da büyük artış kaydederken, yılın tamamında 31 bin 159 kişiye toplam 312 milyon 150 bin 853 liralık ödeme gerçekleştirildi.
Yapılan tazminat ödemelerine kalem bazında bakıldığında, geçen yıl 163 milyon 957 bin 298 liralık "maddi" ödeme gerçekleştirilirken, bu tutar "ölüm ve defin" için 61 milyon 807 bin 876 lira, "maluliyet" için 84 milyon 625 bin 186 lira, "tedavi" için ise 1 milyon 760 bin 493 lira oldu.
Şimdiye kadar 146 binden fazla kişi yararlandı
Güvence Hesabının devreye girdiği 1998 yılından bu yana toplamda 146 bin 36 kişiye 894 milyon 94 bin 463 liralık ödeme yapılırken, bu meblağın 259 milyon 63 bin 837 lirasını "maddi", 304 milyon 874 bin 74 lirasını "ölüm ve defin", 301 milyon 286 bin 741 lirasını "maluliyet", 28 milyon 869 bin 812 lirasını da "tedavi" kalemleri oluşturdu.
Güvence Hesabı Müdürü Abdülkadir Küçük, Güvence Hesabı'ndan yapılan ödemelerin 2016'da neden yüksek çıktığına dair, şunları kaydetmişti:
"Mali bünye zafiyeti nedeniyle tüm branşlarda ruhsatları iptal edilen Hür Sigorta'nın 15 Mart 2015'te, Ege Sigorta'nın ise 7 Ağustos 2015'te yönetimleri Güvence Hesabı'na devredilmiştir. 2016 yılında oluşan söz konusu yüksek rakam, bu devir işlemlerinden kaynaklanmaktadır.
5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 14 maddesinin ikinci fırkasının (c) bendi 'Sigorta şirketinin mali bünye zafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi ya da iflası halinde ödemekle yükümlü olduğu maddi ve bedensel zararlar için Güvence Hesabı'na başvurulabilir' şeklinde düzenlenmiş olduğundan bu iki şirkete ait Güvence Hesabı kapsamında bulunan sigorta branşlarında hem bedeni ve hem de maddi hasarlar için başvurular olmaktadır. Bu nedenle maddi hasarlara ait tazminat ödemeleri artmaktadır."
Güvence Hesabı'nın kapsamı
5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 14. maddesi gereği kurulan Güvence Hesabı, kapsamında bulunan sigortaları yaptırmayan araç ve iş yerlerinde meydana gelen kazalarda, kişilere gelebilecek yaralanma, sakat kalma ve ölüm gibi bedeni zararları karşılıyor.
Güvence Hesabı, ilk olarak 18 Ekim 1983'te Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2918 sayılı Karayolu Trafik Kanunu'nun 108'inci maddesi ile Garanti Fonu adı ile kuruldu. Aynı fon, 14 Haziran 2007 tarihli 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ile Güvence Hesabı adıyla yeniden kuruldu ve kapsamı daha da genişletildi.
Sigortalının tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar; rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dahilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar; çalınmış veya gasp edilmiş bir aracın karıştığı kazada Karayolları Trafik Kanunu uyarınca işletenin sorumlu tutulmadığı hallerde kişiye gelen bedensel zararlar ile sigorta şirketinin mali bünye zafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi ya da iflası halinde ödemekle yükümlü olduğu maddi ve bedensel zararlar Güvence Hesabı kapsamında bulunuyor.
Ödenen bedensel zararlar ise "ölüm halinde, ölenin desteğinden yoksun kalanlara Destekten Yoksun Kalma Tazminatı", "sakat kalma halinde Maluliyet Tazminatı", "yaralanma halinde ise Tedavi Tazminatı" şeklinde ödeniyor.
Güvence Hesabı kapsamındaki mevcut zorunlu sigortalar Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası, Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası, Tehlikeli Maddeler Zorunlu Sorumluluk Sigortası ve Tüpgaz Zorunlu Sorumluluk Sigortası olarak belirleniyor.
Güvence Hesabı, ödediği tazminatın tahsili amacıyla KTK'nun 108. ve Güvence Hesabı Yönetmeliği'nin 16. maddesi uyarınca zarar veren aracın işletenine, sürücüsüne, sigortacısına veya sigortacının iflas masasına rücu edebiliyor.
Hak sahiplerinin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halükarda 10 yıl içinde bizzat yazılı olarak veya taahhütlü mektupla Güvence Hesabı'na başvurmaları gerekiyor.
http://www.dunya.com/sektorler/otomotiv/sigorta-yaptirmamanin-bedeli-agir-oldu-haberi-346882

25 Ocak 2017

GİZLİ ANAHTARLA OTOMOBİL HIRSIZLIĞINA EMSAL KARAR

Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti, camı kırılarak torpido gözündeki “gizli anahtar” kullanılarak çalınan otomobilin sahibine, kasko şirketinin araç bedelini faiziyle ödemesine karar verdi.


İstanbul’da 2015’in son aylarında ondan fazla lüks otomobil, camı kırılarak çalındı. Çalınan araçların sadece aynı markanın üç modeli olması dikkat çekerken, yapılan araştırmada bu araçlarda sahiplerinin bile haberdar olmadığı 3’üncü bir anahtar olduğu ortaya çıktı. Sadece bu lüks otomobilin üç modelinde araçta birinin kilitli kalma ihtimaline karşı torpido gözündeki gizli bölmeye 3’üncü bir anahtar konulduğu, bunu bilen hırsızların da, camı kırıp araçları bu anahtarla çaldığı belirlendi.
Yusuf Çolak’ın da anahtarsız çalışmayan 34 YC 182 plakalı lüks otomobili, 13 Ocak 2016’da Maltepe, Yalı Mahallesi Şehit Altaş Caddesi’ndeki park halindeyken camı kırılarak çalındı. Otomobilin gizli bölmedeki 3’üncü anahtarla çalıştırılarak çalındığı anlaşıldı. Bu durumdan haberdar olmayan Yusuf Çolak, halen bulunamayan 2015 model kaskolu aracının bedelini sigorta şirketinden talep etti. Sigorta şirketi ise sözleşmedeki “Araç anahtarlarının araç üzerinde bırakılması, aracın kapısı ve/veya camı kapalı olsa dahi asıl veya yedek anahtarın araç içerisinde bulunması sonucunda aracın çalınması veya çalınmaya teşebbüs edilmesi sonucu meydana gelebilecek ziya, çalınma ve zararlar teminat kapsamı dışındadır.” hükmü gerekçesiyle başvuruyu reddetti.

HUKUK MÜCADELESİ BAŞLATTI
Sigorta şirketinin başvurusunu reddetmesi üzerine Çolak, Avukatı Oğuz Akdemir aracılığıyla 20 Nisan 2016’da Sigorta Hakem Heyeti’ne başvuruda bulunarak hukuk mücadelesi başlattı. Çolak, sigorta şirketinin kasko kapsamında zararını tazmin etmemesi nedeniyle uyuşmazlığın giderilmesini istedi. Sigorta Hakem Heyeti de, "Heyetimizce bu aşamadan sonra yapılan ilk değerlendirmede, söz konusu uyuşmazlık konusu aracın para çantası, anahtar adaptörü ve para çantası anahtarının torpido içinde gizlendiği, ancak işin olağan akışında torpido kapağı sürekli açıldığı ve açıldığında ise rahatlıkla görüldüğü anlaşıldığından, davacı tarafın söz konusu anahtardan haberi olmadığına yönelik açıklamalarının gerçeği yansıtmadığı kanaatine varılmıştır" denilerek itirazı reddetti.

TAHKİM KOMİSYONU HAKLI BULDU
Av. Oğuz Akdemir, Sigorta Hakem Heyeti’nin bu kararını, Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti’ne taşıdı. İtiraz dilekçesinde Türkiye ve yurt dışında yaşanan yüzlerce hırsızlık vakasını emsal gösteren Av. Akdemir, araç sahiplerinin söz konusu anahtardan haberdar olduğunun iddia edilemeyeceğini, ayrıca sigorta şirketinin bu hususta bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmediği ve poliçelerde sigortalı ile müzakere edilmeden yer verilen klozların (özel ve genel şartlar) haksız şart teşkil ettiği hususlarına yer verdi. İtirazı değerlendiren Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti, 27 Aralık 2016’da emsal olabilecek bir karara imza atarak, başvuruyu yerinde buldu.
SİGORTACININ AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ VAR
Bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmediğini vurgulayan heyet kararında şöyle dedi:
"Söz konusu araçta torpido içinde yedek anahtar parçalarının, hırsızlık rizikosu bakımından teminat dışı olmasının sigortacı açısından özel bir öneme sahip olması gerektiği ve bu önem nazara alınarak sözleşme kurulurken aracın bu özelliğini sigortacının bu hususta aydınlatma yükümlüğünün bulunduğu ve dosya muhteviyatına göre bu yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispat edemediği ve neticen aydınlatma yükümlüğünü ihlal ettiği kanaatine varılmıştır. Ayrıca 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 5. maddesi uyarınca, mezkur poliçede yer alan anahtar şartının önceden hazırlanmış ve standart sözleşmede yer alması nedeniyle sigortalı lehine yorum yapılarak bu şartın sigortalıyla müzakere edilmediğinin kabul edilmesi gereklidir."
Kararda, 200 bin lira sigorta tazminatının talep doğrultusunda 20.04.2016’dan işleyecek yasal faiziyle birlikte başvuru sahibine ödenmesine de hükmedildi.

EMSAL KARAR
Kararın emsal teşkil ettiğini belirten Av. Oğuz Akdemir, "İtiraz Hakem Heyeti’nin verdiği bu karar mağdur olan diğer araç sahiplerine de umut olacaktır. Sigorta şirketlerinin bu konuda yükümlülükleri böylece tescil edilmiş oldu. 3’üncü anahtar nedeniyle araçları çalınan araç sahipleri vakit geçirmeden haklarını aramalıdır" dedi.
Kararın, 2015’de İstanbul’da 15 günde aynı yöntemle çalınan ondan fazla lüks araç için emsal olması bekleniyor.

ANADOLU SİGORTA & YEŞİL KART POLİÇESİ

Trafik sigortası ile Türkiye sınırları içerisinde aracınızla kazaya neden olmanız durumunda 3.şahıslara verilen maddi ve bedeni zararlar tem...